Terörle Mücadele İçin Ulusal Bildiri

Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM), “Terörle Mücadelede Toplumsal Algılar” raporunu 12 Eylül 2012 tarihinde düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyuna açıklamıştır.
Terör olaylarının hızla tırmanış gösterdiği, neredeyse her gün şehit haberleri ile güne başladığımız bir ortamda bu raporun yayınlanması çok önemlidir.
BİLGESAM Başkanı kıymetli dostum Doç. Dr. Atilla Sandıklı’yı, bu kapsamlı raporun hazırlanmasını sağladığı için kutluyorum.
Terör ve terörizm konusu kamuoyunda çok tartışılmakta, aynı zamanda farklı anlamlara da çekilmektedir. Kökünü Latince “terrere” (korkutmak) sözcüğünden alan terör, korkudan dehşete düşmeye sebep olma anlamına gelir. Bu kelime Dictionnarire de I’Academie Française’nin 1789 yılında yayınlanan ekinde yer almıştır.
Türkçedeki karşılığı “yıldırma, korkutma” olan terör kelimesi, Fransızca Petit Robert sözlüğünde toplumda bir grubun halkın direnişini kırmak için meydana getirdiği ortak korku olarak açıklanmıştır.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1’nci maddesinde şöyle tanımlanmıştır. “Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devletin otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girilecek her türlü suç teşkil eden eylemler.”

BİLGESAM’ın, 23-26 Ağustos 2012 tarihlerinde internet yoluyla gerçekleştirdiği anket sonucunda (2922 kişilik örnekleme) hazırladığı rapor; Türkiye’de Türklerle Kürtlerin beraber yaşama isteği, KCK tutuklamaları, demokratik açılım süreci, terörle mücadelede hükümet politikaları, PKK terör örgütüne sağlanan dış destek, sınır ötesi harekâtlar, terörün bölgedeki etkileri, Kürt sorununun çözüm seçenekleri başlıklarında farklı toplum kesimlerinin algılarına ışık tutmaktadır.
Rapor, ülkenin en önemli gündem maddesi olan terörle mücadele ve demokratik açılım sürecinin toplumda nasıl algılandığını; öğrenim durumu, oy verilen siyasi parti, ikamet edilen il ve mezhep farklılıkları temelinde ortaya koymaktadır. Rapor’un özeti aşağıdadır.
“Türklerle Kürtlerin Türkiye toprakları üzerinde ortak bir geleceği olduğuna inananlar Türkler arasında %70 düzeyinde iken aynı oran Kürtler arasında %90 ile çok daha yüksektir.
Çalışmada farklı bir soru ile Kürtler ve Türkler arasındaki sosyal mesafe de ölçülmüştür. Bu ölçüme ait bulgular incelendiğinde; Türkler arasında, Kürtlerle beraber yaşama konusunda isteklilik ortaya koyan (akraba ve komşu olmak isteyen) Türklerin oranı %24 iken, Kürtlerle birlikte yaşamak istemeyenlerin oranı yine %24 düzeyindedir.

Kürtlerin aynı soruya cevaplarına bakıldığında, Türklerden çok farklı ve çok daha olumlu bir tablonun ortaya çıktığı görülmektedir. Kürtler arasında Türklerle beraber yaşamak istemeyen kişilerin toplam oranı %2,4’dür ve bu oran Türkler arasında Kürtlerle birlikte yaşamak istemeyenlerin oranının (%24) onda biri kadardır.

Türklerle beraber yaşama konusunda isteklilik ortaya koyan (akraba ve komşu olmak isteyen) Kürtlerin oranı %78 düzeyindedir ve bu oran oldukça yüksektir. Bu gruptaki insanlarda yaklaşık her yedi kişiden altısı (%67) Türklerle evlilik yoluyla akraba olmak istediğini ifade etmektedir.

Bulgulara daha genel bakıldığında; Türklerle Kürtler arasında hissedilen sosyal mesafe anlamında çok büyük bir kırılma mevcuttur ve Türkler arasında her dört kişiden birisi Kürtlerle aynı mahallede veya Türkiye topraklarında beraber yaşamak istemediğini ifade etmektedir.

Türklerle Kürtlerin ortak geleceğine en olumlu bakış ve en düşük sosyal mesafe her iki kesimde de AKP seçmeninde, en olumsuz bakış ve en yüksek sosyal mesafe MHP ve BDP seçmenindedir. Her iki kesimde de, lise mezunlarında diğer kesime karşı hissedilen sosyal mesafe ve kutuplaşma daha yüksektir. Bunun yanında terörün yaşandığı illerdeki Türkler Kürtlerle beraber yaşama konusunda batı illerinde yaşayanlara göre daha olumlu düşünmektedir.
Bu noktada, her iki kesim içinde de beraber yaşama ve ortak gelecek konusunda %70’in üzerinde üst düzeyde bir mutabakat bulunmakla birlikte, milliyetçi söylemleri ve kimlik kavramını daha fazla öne çıkaran kesimlerde ortak gelecek konusundaki endişelerin daha yüksek olduğunu vurgulamak gerekmektedir.”
Rapor’dan çıkan sonuç şudur: Kürt ve Türk kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında bir sorun yoktur. Sorun, PKK ile Türkler ve Kürtler arasındadır.
Rapor’un tamamını aşağıda verdiğim linki tıklayarak okumanızı ve de Terörle Mücadele İçin Ulusal Bildiri’yi imzalamanızı öneririm.
TERÖR
TerTerörle Mücadele İçin Ulusal Bildiri Metni
• Hangi haklı gerekçeye dayanırsa dayansın herhangi bir siyasi, hukuki, ekonomik ve sosyal talebin şiddet ve terör yolu ile elde edilmeye çalışılması; bu yöndeki girişimlerin desteklenmesi, teşvik edilmesi ve mazur gösterilmesi kabul edilemez.

2. PKK terör örgütü sorunu ile Kürt sorunu ayrı sorunlardır. PKK terör örgütü başta Kürt vatandaşlarımız olmak üzere tüm vatandaşlarımızın güvenliğini, hak ve özgürlüklerini tehdit eden bir güvenlik sorunudur. Terörle mücadele, insan haklarına saygı sınırları içinde, çağcıl hukuk sistemlerine uygun ve kararlı bir şekilde yürütülmelidir.

3. Gelinen noktada Kürt sorunu, diğer vatandaşlarımızın sorunları ile birlikte çağcıl devlet olma sorunudur. Bu sorun çağcıl devlet olma vizyonu çerçevesinde AB’ye giriş sürecinde gerçekleştirilen reformların geliştirilmesi ile çözülebilir. Çağcıl hukuksal normların ve kurumsal yapıların oluşturulması için kısa süre içinde yeni bir anayasa yapılması hayatidir.

4. Bölgeler arasındaki ekonomik dengesizlikler etkin ekonomi politikaları ile giderilmelidir. Terörün yoğun olarak yaşandığı bölgelerde güvenlik mutlak surette tesis edilmeli, yatırımların önü açılmalı, ekonomik teşviklerle sonuç alınması sağlanmalı ve işsizlik oranları düşürülmelidir.

5. PKK terör örgütüyle mücadele, partiler üstü bir anlayış ve her türlü siyasi mülahazanın dışında tutularak topyekun biçimde yürütülmelidir. Terörle mücadele; hükümetin, TBMM’de temsil edilen veya temsil edilmeyen tüm siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, toplumun her kesiminin, özellikle gençlerin ve kadınların ortak bir sorumluluk anlayışı çerçevesinde birlikte ve uyum içerisinde hareket etmeleri ile etkin şekilde gerçekleştirilebilir.

6. Terörle mücadelede başarılı olmak için etkili bir dış politika ve uluslararası işbirliği zorunludur. Aynı savunma sistemi içinde yer aldığımız ülkelerin terörle mücadeleye etkin destek vermesi için girişimler artırılmalıdır. Teröre destek verdiği tespit edilen ülkelere yönelik gerekli yaptırımlar uygulamaya konmalıdır. Uluslararası her türlü örgüt ve platformda Türkiye’nin terörle haklı mücadelesi anlatılmalı ve destek sağlanmalıdır.
• Bu mutabakat metnini imzalıyor ve metinde yer alan maddeleri onaylıyorum.

Yazıları posta kutunda oku

Kürtlerin aynı soruya cevaplarına bakıldığında, Türklerden çok farklı ve çok daha olumlu bir tablonun ortaya çıktığı görülmektedir. Kürtler arasında Türklerle beraber yaşamak istemeyen kişilerin toplam oranı %2,4’dür ve bu oran Türkler arasında Kürtlerle birlikte yaşamak istemeyenlerin oranının (%24) onda biri kadardır. - teror terorulanetliyoruz 101015

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir