KKTC sınırlarını ihlal eden Rum Polislerin tutuklanması konusunda Rum Yönetimi başkanı Hristofyas BM’ye müdahale etmesi için çağrıda bulunmuş.
Bence Hristofyas bu çağrısı ile çok gülünç ve zavallı bir duruma düştü.
Hristofyas’ın söz konusu KKTC sınırları içinde tutuklanan polislerinin KKTC yasalarına aykırı davranıp suç işlediklerinin farkında değil herhalde.
Tutuklanan Rum polisler;
a- KKTC’nin yetkili makamlarından giriş izni almadan KKTC’ye girdiler.
b- KKTC yetkili makamlarından izin almadan üzerlerinde silah taşımaktaydılar.
c- KKTC yetkili makamlarından giriş izni alınmamış bir araçla KKTC’ye kaçak yollardan girdiler.
d- KKTC yasalarına aykırı olarak bir KKTC vatandaşını darp ettiler.
e- Araçlarında KKTC yetkili makamlarından izni alınmamış telsiz kullanmaktaydılar.
f- KKTC sınırları içinde geçerliliği olmayan sahte bir üniforma giymekteydiler.
Rum polislerin işledikleri suçların sayısını daha da artırabiliriz.
Rum Yönetimi geçmiş yıllarda buna benzer suçlamaları masum Kıbrıslı Türklere yaparlar ve sonrada insaflıysalar uzun bir müddet kodese tıkarlardı. Eğer tutuklayanlar EOKA’cı iseydi, köşeyi dönüp tutukladıkları Kıbrıslı Türk’ü infaz ederlerdi.
İşin garip tarafı, söz konusu polisler sivil elbiselerle, sınır kapısında kimliklerini gösterip, üzerine KKTC yazan giriş-çıkış evrakına adını, soyadını ve kimlik kartı numarasını yazıp, KKTC makamlarından gerekli giriş iznini aldıktan sonra KKTC’ye geçmişte birkaç kez girmiş, gezip tozduktan sonra da gerisin geriye kendi memleketlerine dönmüşler. Üzerlerinde ne silah varmış, ne de üniforma.
Hristofyas’ı bu nedenle pek anlamış değilim. Kendi hükümetinin polisleri, sivil elbise giyip, KKTC hükümetinden gerekli izinleri alıp KKTC’ye giriş yaptıklarında itiraz etmiyor da sınırımızdan kanunsuzca girmeleri nedeni ile tutuklanınca niye BM’ye şikâyet ediyor acaba?
Rum Yönetiminin, Kıbrıs adasının tümü üzerinde mutlak kontrolünün olmadığının ve de KKTC hudutları içinde acizliğinin en büyük ispatı bu olay.
Bu tutuklama olayı geçmişte, 1974 öncesi yaşansaydı, şimdiye en az 10 Kıbrıslı Türk yollardan toplanmış ve öldürülmüştü.
Şimdi bakalım kimler girecek araya.
Geçmiş yıllarda yapılanlara bakılırsa Rumların geleneksel uygulamasının misilleme yapmak olduğu görülür. Ya birkaç tane masum Kıbrıslı Türkü Güney Rum kesiminde yalan dolan bir suçlama ile tutuklayacaklar, ya araçlarına veya kendilerine fiziki zarar verecekler ve bu şekilde de intikamlarını almış addedecekler kendilerini.
Hrisi Avgi denen, sadece kendi bölgesi içinde horozlanabilen sahte cesurlar, herhalde miting düzenleyip, Türklere karşı bol bol çirkin sözler sarf ederler, önümüzdeki birkaç gün içinde.
Üstelik, hala daha 1974 Mutlu Barış Harekatı sonrası ateşkes anlaşması yapılmış değil. Taraflar sadece BM’nin “Ateş Kes” çağrısını uymuşlar ve silahlar susmuş. Hristofyas bilmiyor mu, Ateş Kes Anlaşması imzalamadığı bir ülkenin topraklarına kendi vatandaşları kanunsuz olarak girerlerse tutuklanacaklarını.
Elbet biliyor.
Eski Rum Cumhurbaşkanı Glafkos Klerides bile KKTC’ye girerken usulden de olsa form doldurup giriş izni için başvurmuştu. Açıklanmadı, afişe edilmedi ama o başka bir olay.
Kendi makamında esip gürleyen Rum Ortodoks Kilisesinin başı Başpiskopos II. Hrisostomos niye elini kolunu sallayarak KKTC’ye geçemiyor. Biliyor çünkü illaki form doldurup, ruhani adı olan “Başpiskopos II. Hrisostomos” yerine, gerçek adı olan Herodotos Dimitriou yazacak ve imzalayarak KKTC makamlarından geçiş izni isteyecek. Verilirse KKTC’ye girebilecek, uygun görülmez ve verilmez ise geri dönecek. Bu nedenle de ayin yapmak için KKTC’ye metropolitlerini gönderiyor. Onlar da KKTC’ye resmi yoldan başvuruyorlar ve ancak onay alabilirlerse girebiliyorlar.
Rum Yönetimi başkanı Hristofyas bunları bilmiyor mu. Bal gibi biliyor.
Üstelik biliyor ki, kendisi bile Rum Yönetimi Başkanı olarak kuzeye geçmek istese, illaki KKTC Hükümetine başvurup form doldurmak zorunda.
Tüm bunlara rağmen, AB gibi bir kuruluş, sahte Kıbrıs Cumhuriyeti’ni AB’ye üye olarak kabul ederken, “Protokol 10” diye bir belge yayınladı ve sahte Kıbrıs Cumhuriyetini, adanın tümü üzerinde egemen olduğunu vurguladı.
Hani o “Protokol 10”da yazılı egemenlik. Nerede? Ben göremiyorum. Gören varsa beri gelsin.
Ata ATUN
e-mail: ata@kk.tc
3 Ekim 2012
Yazıları posta kutunda oku