Stephen Hawking, “The Grand Design-Büyük Tasarım” kitabında doğa kanunlarını açıklamak için Tanrı’ya gerek olmadığı mesajını veriyor ve “Bilim giderek dinin açıklama getirdiği sorulara cevap vermeye başladı” diyor.
Ya da,”Tanrı olabilir ama bilim bir yaratıcı olmadan da evrene açıklık getirebilir” ifadesiyle bilge,sonsuz, yaratıcı Tanrı tasavvurunda olan insanın giderek devasa bir evren bilgisiyle yetkinleştiğine işaret ediyor.
Tanrı tasavvurunda insan: özelinde ebedi mutluluğunu araştıra-dursun,o mutluluğa sahip olabilmek için evreni iyi algılaması ve algısının sorumluluğunu taşıması gerekmektedir -ancak,bu karışımdan iyi bir vatandaş ve iyi bir kul çıkıyor.
*
İnsan internetin dünya çapında ağı ve siber kültürle yerelinden küreselleşirken denetimsiz,açık entellektüel sermaye giderek bütün üretim faktörlerinin önüne geçmektedir.
Devletler ve hükümetler girdisi-çıktısı bilgi olan,bu her an değişen dünyada vatandaşlarına daha çok bilgi üretmek ve kullandırmak üzere şeffaflık,verimlilik ve kaliteyi hedefliyor-bu anlayışla,vatandaşlarının daha çok entellektüel sermaye üretebilmeleri için bilgilerini geliştirdiği ve paylaştığı platformlar oluşturuyor ve teşvikler sunuyor.
*
İyi bir vatandaş ve iyi bir kul noktasında,”Türkü söyler dillerimiz/Ne güzeldir ellerimiz,bağlamada tellerimiz/Türkü sever,türkü söyler/Türk’üm diyen”diye çığıran, Türk insanı duygularının sözcüsü-rahmetler olsun, Büyük Ozan Neşet Ertaş’ın kabri çevresinden Türkiye’yi dalga dalga,”Sen ağladın canım ben ise yandım/ Dünyayı gönlümce olacak sandım/Boş yere aldandım, boş yere kandım / irengi gözümde solan dünyada “ezgisi sarıyor.
Ne ki dünün emperyalizmi bugünün küresel entellektüel sermayesi yine bilinen yöntemi kullanmakta ve sermayesini gelişmekte olanın üzerinde kurmaktadır.
İşte,Türkiye’nin ve İslam ülkelerinin zengini-yoksulu,yaşlısı-genci,kadını-erkeği, doğulusu-batılısının gücünü ya da fiziksel,ruhsal ve entellektüel birikimiyle varlığını satın alıyor ve her satışta olduğu gibi satış gerçekleştikten sonra satılan satanın değil alanın olurken, Neşet Ertaş’ın “Yalan Dünya”sı dönmeye devam etmektedir.
*
Rusya ve Çin uluslararası sorunların barışcıl çözümüne hemfikirdirler-fakat,dünyanın çok kutuplu hale gelmekte olduğu iddiasındadırlar.
ABD ise Büyük Orta Doğu Projesinin muhayyel “Sünni İslam Birliği” hedefinde AKP eliyle Türkiye’de uyguladığı değişimi Ortadoğu’dada bizzat fonladığı,eğittiği ve silahlandırıp,”Allah’u Ekber” nidalarıyla meydanlara saldığı radikal unsurlarla da sağlamak,barışçıl ve istikrarlı bir dünyanın liderliğini teminen bu coğrafya’dada ekonomi,siyaset,sosyal politikaların yeniden yapılandırılmasını sağlamaya çalışarak genişlemeyi, krizlerinin faturasını hem Türk hem de Arap İslam toplumlarından kesmeyi,bölgedeki müttefiği İsrail’in güvenliğini de temin etmeyi öngörmektedir.
Bu dinamiği ile “Yalan Dünya” beheri güvenlik alanında en büyük oyuncular olan ABD,Rusya ve Çin’in tüm fikir ayrılıklarına rağmen aralarından birinin küresel bir polise dönüşmemesi için birbirleriyle kıyasıya rekabet halinde birbirlerini dengeleyen güçler olmak zorunluluğu ile dönüyor…
*
Nitekim “Yalan Dünya”nın şu saatinde; Arap Baharı sürecinde sırtları sıvanıp “Allah’u ekber” nidasıyla başka bir müslümanı öldürmeye koşturulan Afgan,Pakistanlı,Libyalı,
Çeçen,Suudi,Türk radikaller yeni kurulan yönetimlerce tasfiye edilecekleri öngörüsünde paniktedir.
O nedenle yeni yönetimlerin istihbarat servislerini,güvenlik güçlerini,yasama ve yargı sistemlerini henüz yeni sisteme uyarladıkları bu sırada-belki de, birbirini dengeleyen güçlerin emrinde ve varolmak için İslam düşmanlığını işleyen bir filmin servis edilmesi bahanesiyle başlattıkları süreçten bu yana Suriye’de, Mısır’da, Irak,İran,Yemen,Sudan, Fas,Tunus, Afganistan,Pakistan, Bangladeş, Hindistan,Endonezya, Malezya’da ve bazı Avrupa ülkelerinde kalkışmadadırlar.
Üstelik bu sürecin sonucunda oluşan İsrail karşıtı direniş ekseni giderek gerilim yüklenmekte ve İsrail’in bölgedeki geleneksel güvenlik ortaklarından izolasyonu büyüdükçe, kapsamlı bir Ortadoğu barışı da fiilen beklemededir.
*
“Yalan Dünya”da herşey ABD/İsrail hilafına yürümeye başlamıştır, yeni yeni formüllerin ardı arkası kesilmiyor.
Son olarak İsrail’in,Batı’nın ve yeni kurulan sünni İslam yönetimlerin güvenliğinin sağlanmasını teminen radikal unsurların mutlaka yargılanarak temizlenmeleri operasyonları sürdürülmektedir.
ABD Ortadoğu Projesinde Sünni İslam Birliği hedefinden geriye düşmemek için orta vadede Sünniler ile Şiiler arasında dengeyi sağlamak üzere Basra’dan Akdeniz’e bir Kürt Kuşağı tesis edilmesi ve o kuşakta Özerk Kürdistan’ın kurulmasını İsrail güvenliği için de şart görüyor.
Rağmen Rusya ve Çin’in de ABD’nin ya da hep birlikte aralarından birinin küresel bir polise dönüşmemesi için birbirlerini dengeleyen güçler olma zorunluluğu da sürmektedir.
*
Bu durum ya da bir Kürt Kuşağının kurulması projesinde ise son günlerde bir gün terörle mücadele çığlıkları atan,ertesi gün yeniden Oslo görüşmelerine ışık yakan ya da Abdullah Öcalan’ın bu müzakerelerde bulunabileceğinden dahi dem vuran ve giderek her söylemi şaşırtan,öfkelendiren,karıştıran,ayrıştıran, kimliği deşifre olmuş,politikaları çökmüş -o nedenle,eli ayağına karışık Başbakan Erdoğan siyasetinin işi bulunmuyor.
Mesela Kürt Kuşağının kurulması için Abdullah Öcalan’ın muhatap alınması, Demokratik Özerklik ve KCK tutuklularının salıverilmesi şartı çerçevesinde bunca zamandır terörle mücadele ve bunca akan kandan sonra Başbakan Erdoğan’ın inandırıcılığından bahis etmek olası mıdır?
Ya da bilhassa Erdoğan’ın Balyoz,Ergenekon Davalarında ki tutumuna rağmen KCK tutuklularının salıverilmesi düşünülebilir mi?
*
Çünkü girdisi-çıktısı bilgi olan ve her an değişen “Yalan Dünya”da bu aşamada güvenlik daha çok bilgi üretmek ve kullandırmak üzere şeffaflık,verimlilik ve kaliteden geçiyor.
Bu noktada asla şaşırtmaya,kafa karıştırmaya,öfke yaratmaya,ayrıştırmaya,kızıştırmaya,yalana-dolana ihtiyaç bulunmuyor.
*
“Ah yalan dünyada yalan dünyada/Yalandan yüzüme gülen dünyada” diyen Büyük Usta’ya selam ve rahmet olsun.
27.9.2012
Bir yanıt yazın