ILIMLI İSLAM DERKEN İSLAMÎ TERÖR KÜRESEL ANARŞİZME İLHAM VERİYOR

 

Bugün New York’ta BM Genel Kurulu 67.toplantısı;ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın, Esad rejimine baskı yapmadan siyasi değişim beklemenin yararsız olduğu,”Diş göstermeden karar çıkartmanın anlamı yok.Esad yine bu kararları göz ardı edecek ve halkına saldırmaya devam edecek” görüşü ile,
Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov ve Çin Dışişleri Bakanı Yang Jieçi’nin, Obama yönetiminin Suriye’ye yaptırımlar konusunda tek yanlı hareket ettiği, “Yaptırım yanlıları uluslararası toplumun oluşturduğu birliğe direnen Rusya ve Çin’e sorumluluk yüklemeye çalışıyor.Suriye’de siyasi geçiş sürecine destek veriyoruz, ama bu istek Suriye halkından gelmeli” görüşleri çerçevesinde yapılıyor.
Şu dakikada dünyanın güçlü ülkelerinin bir kere daha Suriye’deki şiddeti durdurma konusunda anlaşamayacakları bellidir.

*
Ya? Ne olacağına fikri Hilary Clinton veriyor,”Anlaşma sağlanamazsa, Esad rejiminin gidişini hızlandırmak ve Suriye’ye demokratik bir gelecek hazırlamaya yardım etmek amacıyla muhalefeti desteklemek için benzer görüşte olduğumuz ülkelerle birlikte çalışacağız”diyor.
Halbuki askeri ve siyasi kanat arasında bölünen Suriye muhalefeti henüz Esad rejimi sonrası dönemi planlama konusunda dahi uzlaşı sağlayamamıştır.
Üstelik -bilhassa,Türkiye’nin muhaliflere destek vermek üzere beslediği,ceplerine para konan,eğitilen,silahlandırılan ve sırtları sıvanıp “Allah’u ekber” nidasıyla başka bir müslümanı öldürmeye koşturulan Afgan,Pakistanlı,Libyalı,Çeçen,Suudi,Türk İslami terör örgütleri ve teröristlerde tam verimle işbaşındadır.
Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın,Suriye’deki savaşın ”sadece kendi ülkesini değil İsrail karşıtı direniş eksenini de hedef aldığı”söyleminde bahis ettiği “İsrail Karşıtı Direniş Ekseni”nde de bilinçli ve koordineli bir gerilim giderek yükseliyor…

*
Öte yanda NATO’nun fonladığı,silahlandırıp- eğittiği radikal İslamın büyük desteği ile ılımlı müslümanlar ABD’nin muhayyel “İslam Birliği”nde Tunus’ta,Libya,Mısır,Sudan,Yemen’de yeni yönetimlerinde istihbarat servislerini,güvenlik güçlerini,yasama ve yargı sistemlerini henüz yeni sisteme uyarlamaktadır.
Ne ki Arap Baharı sürecinin başarı ile kotarıldığı enformasyonu ile ABD Savunma Bakanlığının “İsrail’in bölgedeki geleneksel güvenlik ortaklarından izolasyonu büyüdükçe, kapsamlı bir Ortadoğu barışı fiilen beklemede kalıyor.Bu çerçevede İsrail bu gidişatı tersine çevirecek adımlar atmalıdır.Türkiye,Mısır ve Ürdün gibi ülkelerle dostluk geliştirmelidir”planının yürütülmesinin tam da öncesinde;
İslam düşmanlığını işleyen bir filmin servis edilmesiyle başlayan ve terörist unsurların Libya Bingazi’de ABD Konsolosluğuna saldırması ardından protestoların şaşırtıcı bir yayılımla Mısır’da,Irak,İran,Yemen,Sudan,Fas,Tunus,Afganistan,Pakistan,Bangladeş,Hindistan,Endonezya, Malezya’da ve bazı Avrupa ülkelerinde genişlemesi dehşet yaratıyor.

*
Önce Ilımlı İslamın lideri Eşbaşkan Erdoğan antisemitizm gibi İslam dinini de potansiyel tehdit unsuru olarak görmeyi ifade eden İslamafobi’yi kapsayacak şekilde dinlere ve kutsal değerlere hakaretin uluslararası sözleşme düzeyinde nefret suçu kapsamına alınmasına yönelik girişim için başlattığı çalışmalara İslam İşbirliği Teşkilatı’da destek veriyor.
Fakat farklı Hristiyan mezheplerini birleştiren Cenevre Dünya Kiliseler Birliği’nin böyle bir yasanın dini hoşgörüsüzlüğe neden olacağı kanaati,Medeniyetler İttifakında çatlak oluşturuyor.

*
Aynı sıralarda ABD Temsilciler Meclisi’nde Cumhuriyetçi Louie Gohmert,Başkan Obama’yı,”Ortadoğu’da ikinci bir Osmanlı İmparatorluğu oluşturmaya yardım edecek bir dış politika yürütmekle” suçladığı konuşmasında,bunun ağır sonuçlarının tüm İslam ülkelerinde ABD diplomatik misyonlarına düzenlenen saldırılarda kendini gösterdiğini belirtmektedir.
ABD daha az sevilen bir ülke haline gelmiştir,İsrail ise bu radikalizm denizinde savunmasız kalmıştır,diyor.
*
Bilhassa İsrail ve ABD hem Arap Baharı ülkelerinde militan İslamın öngörülemeyen terörize boyutu,öte yanda kördüğüme dönüşen Suriye krizinde muhalif güçlerle omuz-omuza savaşan Afganistanlı, Pakistanlı, Libyalı, Çeçen,Katarlı, El Kaideci bilumum İslamcı örgüt ve terörist varlığından duyulan rahatsızlığı gidermek üzere sürek avı başlatıyor.
ABD askeri varlığını artırmaya niyetli olduğunu gösterir nitelikte Libya’ya iki savaş gemisi ve terör uzmanları gönderiyor.
Libya Bingazi’de onbinlerce kişi olayı gerçekleştiren El-Kaide bağlantılı Ensar El-Şeriyat örgütüne karşı protestolarda bulunuyor,düzenli bir ordu kuruluncaya kadar direnişin süreceği ilan ediliyor,hükümet silah bırakılmasını istiyor.
Aşiret ve kabile bağlılığında Libya’da, Başbakan Mustafa Ebuşükür’ün İslamcı ve Liberal kesimin herhangi birisinin daha fazla güçlenmesine izin verilmeyecek şekilde yönetileceği vaadinin nasıl sağlanacağı merak ediliyor.
Bingazi’de diplomatların öldürülmesi ardından Libya’da radikalizme karşı başlatılan operasyonun tüm İslam ülkelerinde genişleyeceği biliniyor-bu yüzden, militan İslamın tüm İslam ülkelerini birlikte daha militarize edeceği ve daha çok istikrarsızlığa yol açılacağı anlaşılıyor.

*
Libya olaylarından sonra artan rahatsızlığın Kuzey Suriye Kürtlerini de etkilediği görülüyor.
Suriye Kürtleri baştan beri Müslüman Kardeşler Örgütü ve Selefilerin kontrolünde olan ve Hristiyan,Dürzi Kürt,liberal ve lâik kesimin dışlandığını -bu yüzden, özerklik taleplerine sıcak bakmayan Özgür Suriye Ordusuna katılmadıklarını, ABD’yi protesto eden gösterilerin başlamasıyla birlikte İslamcıların denetimi dışında “ılımlı bir cephenin” oluşturulması halinde bu cepheye katılmak istediklerini ilan etmiştir.
Nitekim Özgür Suriye Ordusu’ndan farklı lâik unsurların ağır bastığı yeni bir ordunun kurulması gayreti başlatılmış bulunuyor-fakat;

*
Şanlıurfa/Akçakale’den görülen Suriye sınır kasabası Telebyad’ta muhaliflerle, ordu güçleri arasında süren çatışmalarda bazı binalara PKK bayrağının çekilmesi ne anlama geliyor?
Kuzey Suriye’de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi lideri Mesud Barzani’nin hakemliğinde oluşan Yüksek Kürt Konseyi üyeleri arasında Kürt Ulusal Konseyi, PKK’ya yakın Demokratik Birlik Partisi’nin silahlı ve baskın karakterli Halk Savunma Güçleri’nin sayesinde geleceğin egemeni olacağına dair kuşkudadır -o nedenle, “Her adımın birlikte atılması” isteğinde bulunuyor.
Nitekim Yüksek Konsey üyesi olmayan Halk Savunma Güçleri Suriye Kürdistan’ında resmi Kürt Ordusu olarak kabul edilmelerii konusunda anlaşma sağlanamayınca bağımsız hareket etme isteği ile konseyden ayrılıyor,Telebyad’ta bayrak çekiyor;Kuzey Suriye’de PKK’ya yakın silahlı,militan Halk Savunma Güçleri Örgütü serbest kalmıştır!

*
Başkan Obama’nın ılımlı İslam Birliği projesi -bir başka neden, radikalizmin sonucunda çökmüş görünüyor,İslam toplumları istikrarsızlığa savrulmuştur -giderek,radikal İslamla topyekün militerleşiliyor.
İslami protestoların kabuk değiştirerek Batı’da kapitalizmin kriz yaşadığı şu günlerde mazlum halklara örnek olmasından,cesaret vermesinden endişe ediliyor.
Daha beteri bölgesinde izole olan İsrail’in olası bir hamlesi halinde,İran Devrim Muhafızları Ordusu üçüncü dünya savaşının çıkabileceğini belirtiyor.
Kürtçülük Türkiye’ye ile savaş görüntüsüyle uluslararasılaşmak konseptini yürütmekte iken,Başbakan Erdoğan’ın Suriye,Irak,İran hükümetlerini dışlayarak yaptığı terörle mücadele stratejisi iflas etmiştir,daha fazla ısrar daha çok kan anlamına geliyor.
Üstelik Rusya “Uluslararası toplumun devlet içi krizlere karşı eylem modeli, büyük ölçüde, Suriye anlaşmazlığının çözümüne bağlıdır.Ne tek taraflı eylem, ne de askeri müdahale barışın elde edilmesini temin edemez” açıklaması yapıyor.

 

25.9.2012

Nazi Almanyası'nda iki yaygın Yahudi tasviri: solda, kapitalist/komünist küresel parazit tasviri; sağda ise, gezgin Yahudi

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir