FRANSA‘da kabul edilen ve Anayasa Mahkemesi’ne götürülen “inkâr yasasını” sadece Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin Türk düşmanlığıyla izah etmek sığlıktır.
Bugün hâlâ ve yüzyıllardır çok etkili isimler “Avrupa’da Türklere nefret tohumları” ekmiştir.
İşte örnekler…
TÜRKLER YOK EDİLMELİ
ÖNCE güncelden başlayayım.
İsveç’in önceki Türkiye Büyükelçilerinden Eric Cornel’in, “Bir İslam ülkesinin kutsal Roma İmparatorluğu” başlıklı makalesinden satırlar:
“Avrupalılık bilinci, Türklerin İslami yayılmacılığının önlenmesi için yürütülen mücadele sürecinde gelişmiştir. Dolayısıyla, Hıristiyanlığın İslam’a karşı konumu, Avrupa’nın Türklere karşı tutumu gibi, soğukluk ve umursamazlık temelindedir.”
Sarkozy’nin kafası “tek” değil. Büyükelçi Cornel ve onun gibiler çok. O kafalar geçmiş yüzyıllardan bu yana aynı tohumların zehirli ürünleriyle beslendiler.
Bakınız nasıl?
Alman Papaz Martin Luther (1483-1576) Hıristiyanlıkta Reform hareketini başlatan kişidir.
Hoşgörüyü esas alan, özgürlükçü bir din anlayışını savunmuştur. Protestanlık mezhebinin kurucusudur.
Hoşgörünün yolunu açan Luther’e göre Türkler Katolik Kilisesi’nin yanlışlarına, yolsuzluklarına karşı “Tanrı’nın gönderdiği cezadır.”
İşte satırları:
“Türkler, Tanrı’nın öfkeli kırbacı, yakıp yıkan şeytanın uşağıdır.
Türk’ün tanrısı olan şeytanı yenmeden Türk’ü yenmek kolay olmayacaktır. Tanrı, işlenen sayısız günah ve nankörlük nedeniyle şeytan Türkleri Almanların başına bela etmiştir.
Bir Türk’ü öldüren vicdan azabı duymamalı; tersine Hıristiyanlığın düşmanını yok ettiği için vicdanı rahatlamalıdır.
Eğer Samson gibi güçlü olsaydım, çaresini bulur her gün bir Türk öldürürdüm…”
………………….
Fransız Filozof Voltaire… Fransız Devrimi ve Aydınlanma hareketinin öncülerindendir.
Günümüzde özellikle düşünce ve ifade özgürlüğünün temel taşı sayılan “Efendi, fikirlerine katılmıyorum; ama fikirlerini özgürce dile getirmeni sonuna kadar savunacağım!” sözüyle tanınmaktadır.
Ama bakın Rus-Osmanlı Savaşı sürerken Rus Çariçesi II. Katerina’ya yazdıklarına:
“Yüce majesteleri, Türkleri öldürerek bana yeniden hayat veriyorsunuz. Siz Avrupa’nın gücünü aldınız. Türk dilini ve onu konuşanları Avrupa’dan sürmek gerek… İnsanlığın iki büyük baş belası var: Birincisi veba, ikincisi Türkler…
(…) Hümanizm ilkem olmasaydı, Türklerin hepsinin kökünün kazınmasını görmek isterdim.
Ben en azından birkaç Türk’ün öldürülmesine katkıda bulunmak isterdim.
Gerçi bu benim hoşgörü ilkeme uymuyor, ama insanlar çekilişlerle yoğrulmuştur…”
Prusya Kralı’na yazdığı mektupta ise “Yunanistan’a zulmeden Türklerden her zaman nefret edeceğim. Ne barbar şeyler! Onlara 60 yıldır Cenevre saatleri satıyoruz, ancak hâlâ bunlarla ne yapacaklarını bilmiyorlar. Saatleri nasıl kuracaklarını bile bilmiyorlar.”
………………
İngiliz şair George (Lort) Byron (1788-1824), romantik akımın öncesi Byron Türklerden nefret konusunda romantik değil.
Osmanlı’ya karşı Yunan isyanı sürecinde isyanlara fiilen katılmak için Yunanistan’a gitmişti.
………………
Fransız şair, yazar ve devlet adamı Victor Hugo (1802-1885):
Bu katil imparatorluktan, “Osmanlı”dan yakamızı kurtaralım. Bağnazlığı ve zorbalığı susturalım.
Elde kılıç dolaşan boş inançları, doğmaları etkisiz hale getirelim.
………………
Alman filozof Friedrich Engels (1820-1895):
“Avrupa’nın en güzel toprakları ayak takımının egemenliğinden kurtarılacaktır.
Avrupa Türkiye’sinde Yunan Slav kent soylu sınıfının etki ve zenginliği sürekli artmakta, Türkler her geçen gün gerilemekte.
Zaten Türkler devleti ve asker gücünü ellerinde tutmasalardı çoktan yok olup giderlerdi.
Türklerin sahip oldukları -uygarlığı engelleyen- bu tekel ve güç artık güçsüzlüğe dönüşecektir.
İşin doğrusu, Türklerin ortadan kaldırılmaları gerekir.”
GÜRKAN’IN DÖNÜŞÜ
MESLEKDAŞIMIZ Uluç Gürkan’ı siyasete kaptırmıştık.
Politikada da başarılı oldu.
Yıllarca Meclis Başkan Vekili olarak zorlu oturumları sağduyuyla yönetti.
Bir süredir ODTÜ’de öğretim üyesi.
Yukarıdaki satırları da onun son kitabından alarak yansıttım.
Uluç Gürkan’ın “ERMENİ SORUNU’NU ANLAMAK” başlıklı kitabı “ciddi” bir araştırma.
Ancak…
“Bilgileri/belgeleri” arşivlerden gün ışığına çıkartan kitaplardan çok önemli farkları var.
Uluç Gürkan yorumlarla teori oluşturuyor.
Ayağı yere sağlam basan çözümler öneriyor.
Teorisini başka bir yazıda irdeleyeceğim.
Şu kadarını belirteyim ki “inkâr yasasıyla” Martin Luther’e kadar uzanan zaman tünelinde Prof. Huntington’un “medeniyetler çatışması (Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında kehaneti!)” yeni bir başlangıcın durağı.
Güneri Cıvaoğlu Bugün