Rıfat Bali’nin Yeruşalayim Kamu İşleri araştırma merkezi çerçevesine yazdığı “Türkiye Yahudi Cemaatinin yavaş yavaş yokolması” yazısının tercümesini sunuyoruz.
Rıfat Bali 1948 yılında İstanbul’da doğdu. Fransızca tedrisat yapan Saint Michel ve Saint Benoit okullarında orta ve lise eğitimi aldı. 1970 ila 1995 yılları arasında bir özel şirkette yönetici olarak çalıştı. 2001 yılında Sorbonne Üniversitesi’ne bağlı Ecole Pratique des Hautes Etudes’den mezun oldu. 1996 yılından bu yana, başta Yahudiler olmak üzere, gayri Müslim azınlıklar, antisemitizm, komplo teorileri, Türk toplumunun kültürel ve sosyal değişimi, Dönmeler konularında araştırma ve yayın yapmakta. Halihazırda Ecole Pratique des Hautes Etudes, Sorbonne (Paris) bünyesinde kurulu Centre Alberto Benveniste pour les Etudes et la Culture Sépharades’a bağlı araştırmacıdır. Osmanlı-Türk Sefarad Kültürü Araştırma Merkezi üyesidir. İngilizce, Fransızca ve Ladino bilmektedir. Bali’ni 20 nin üzerine kitabı vardır.
Birkaç bölüm halinde sunacağımız bu çalışmanın ilk bölümüne çalışmanın özeti, ve genel hatlarıyla bugünkü durumun nedenlerini sunuyoruz. İlerideki bölümlerde Türk Yahudi Cemaatinin 1923 – 1945 tek parti dönemindeki durumu, 1946 dan sonraki çok partili dönemdeki durumu, Körfez savaşı, İslami hareketin ivme kazanması ve nihayet Mavi Marmara ve Wikileaks olaylarının Türk Yahudi Cemaatini nasıl etkilediğini sunacağız.
Özet
Türk Yahudi Cemaati dünyada müslüman çoğunluğu olan bir ülkedeki ender Yahudi cemaatlerinden biridir. Canlı ve dinamik görüntüsüne karşılık, uzun vadede varolcağı şüphelidir. Cemaatin Türkiyedeki kültürel, politik veya entelektüel hayata fazla bir katkısı yoktur. Bunda da öte, cemaat son zamanlarda islami ve milliyetçi kesimlerin düşmanca hislerinin hedefi olmuştur.
Diğer bir sorun ise kimlik sorunu. Türkiyede genç kuşağın asimilasyon’unu önlemek için”Siyonist eğitim”, yani gerek Yahudilik gerekse İsraile olan bağlara önem veren eğitim verilir. Fakat bu eğitime devam etmek günümüz Türkiyesindeki şartlarda çok zordur. Yahudi anne ve babalar çocuklarına kolyelerindeki altı köşeli yıldızın çok görünmemesine gayret etmeleri, ve İsraile yapılan genellikle nefret dolu, karalayıcı tenkitleri duymamazlıktan gelerek tercihen sessiz kalmalarını tavsiye ediyorlar.
Mavi Marmara olayı Türkiye için bir imtahan niteliği taşıyordu. Türk Halkının olayı, Müslüman Türklerin Yahudi ordusu tarafından kasten öldürülmesi olarak algılamaları çok büyük sürpriz olmadı, ve Müslüman Türkler, Türk Yahudilerine kimin tarafını tuttuklarını sormaya başladılar. Bu hadise aynı zamanda basında ve ülkenin ileri gelenleri tarafından komplo teorileri yaratılması ve bir Yahudi karşıtı – antisemit hareket başlattı. Türk Yahudi cemaatin ileri gelenleri bu konularda bir açıklama yapamıyacak durumda kaldılar.
Durumun değişmesi için Türk toplumunun şimdiki İslami ve dar görüşlü milliyetçi atmosferden daha liberal, demokratik ve çok kültürlülüğe doğru dönebilmesi lazımdır. Ancak o zaman Türkiye geçmişindeki karanlık sayfalarla yüzleşipdaha iyi bir gelecek için çaba sarfedebilir. Günümüz Türkiyesinde böyle bir değişimin olacağını düşünmek pek te kolay değil.
————————————————————
Dikkat çekmemeye çalışan, gitgide küçülen bir cemaat
Türk Yahudi Cemaati dünyada müslüman çoğunluğu olan bir ülkedeki ender Yahudi cemaatlerinden biridir. Bir araştırmacı veya gazeteci bu cemaatin günümüdeki durumunu anlamak için kullanabileceği kaynaklar cemaatin tek yayın organı olan “Şalom” gazetesi, veya cemaatin dini veya sivil liderlerinin açıklamalarıdır. Araştırmacı, Şalom gazetesinden cemaatin organize ettiği kültür faaliyetlerinden, ve cemaat liderleriyle konuşmalarından, bu cemaatin çok az sayıda üyesi olmasına rağmen Türk Yahudilerinin çok dinamik, hatta son yıllarda bir rönesans yaşadıklarını düşünebilir.
Bu dinamizme rağmen, bu cemaatin uzun süre hayatta kalabilme şansını azaltan birçok neden var. Bunların en önemlisi Türk Yahudilerinin ülkenin kültürel, politik veya entekektüel hayatına hatırı sayılır herhangi bir katkıları olmamasıdır. 1946 – 61 yılları arasında birkaç Yahudi milletvekili seçilmiş olsa da o devreden sonra Yahudiler politik hayattan neredeyse tamamen çekilmişlerdir. Bunda da öte, cemaat son zamanlarda islami ve milliyetçi kesimlerin düşmanca hislerinin hedefi olmuştur.
Türk Yahudi cemaatinin İsraille ilişkileri, bu ilişkilerin doğasından ötürü tam olarak tanımlanmazlar ve çok hassastırlar. Amerika ve İsrail karşıtlığının açık açık antisemitizm, anti siyonizm ve İsraili şeytanlaştırmaya dönüştüğü günümüz Türkiyesinde bir Türk Yahudisinin açık açığa İsraile sempati duyduğunu belirtmesi beklenemez. Bunun sonucu olarak cemaat liderleri demeçlerinde “Türklük”lerini öne çıkartırken, gerek şahsi gerekse cemaatin İsraille ilişkilerini gözden uzak ve Türk basınında yankı olmıyacak şekilde yürütüyorlar.
Diğer bir sorun da kimlik sorunu. Türkiyede gerek asimilasyonu önlemek gerekse Yahudi kimliğini korumak – dünyadaki tüm Yahudi cemaatlerinin endişesi – için yapılan eğitim “Siyonist” eğitimdir. Temel inancı bir yandan Yahudi geleneklerine, diğer yanda İsrail’e bağlılıktır. Fakat günümüzün Türkiyesinde böyle bir eğitim imkansız denebilecek kadar zordur. İsrail ve Siyonizme gösterilen düşmanlık dolayısıyla, Yahudi anne babalar çocuklarına taktıkları altı köşeli yıldızın çok görünmemesine gayret etmeleri, ve İsraile yapılan genellikle nefret dolu, karalayıcı tenkitleri duymamazlıktan gelerek sessiz kalmalarını tavsiye ediyorlar.
En nihayet, Türk Yahudi cemaatinin demografisi de iyimserliğe pek yer bırakmıyor. 1927 de, T.C. nin birinci nüfus sayımında ülkedeki Yahudi vatandaşların nüfusu 81,872 idi. Seksen sene sonra bu nüfus bu sayının dörtte biri ile beşte biri arasında.
Bugünkü durumun nedenleri
Türk Yahudilerinin diğer İslam ülkelerine yaşayan Yahudilere nazaran çok daha az problemleri oldu. O zaman, bazı konularda hala dinamik görünen bu cemaat bu hale nasıl geldi diye sormalıyız. Bu sorunun çok açık birkaç cevabı var.
İsrailin kurulması Türk Yahudilerinin demografisinde bir tarih oldu. 1945 te Türkiye daha demokratik, çok partili bir yönetim şekline geçmek üzereydi. Fakat buna rağmen 1948 de, Türk Yahudilerinin yarıya yakın kadarı ülkeyi terkedip yeni kurulan Yahudi devletine göç ettiler:1945 te Türkiyede 76,965 olan Yahudi nüfusu, 1948 de neredeyse yarı yarıya azalarak, 49,995 e geldi.
Bu toplu göçün birçok nedeni vardı. En önemlisi, yeni Cumhuriyetin ilk 25 yılında yaşanan birkaç acı tecrübeden sonra Türk Yahudileri eşit vatandaş olma ümitlerini tamamen kaybettiler. İkinci nedense, Yahudiliklerini sadece İsrailde tam yaşayabileceklerinin farkına vardılar. Türk devleti vatandaşlarından herhangi bir şüpheye yer bırakmıyan, herhangi bir din, ırk, yabancı etkenden ve hatta gönüllü örgütlerden etkilenmiyecek bağlılık ve sadakat istiyordu. Son olarak, Siyonist eğitim almış olan birçok genç Türk Yahudisi İsrailin kuruluşunu Yahudi vatanı rüyasının gerçekleşmesi olarak gördüler.
Kaynak : Hastürk
Bir yanıt yazın