“AMERİKA’NIN HEDEFİ
BÖLGEYİ YÖNETMEK”
NECDET BULUZ
Ortadoğu’da “Arap Baharı” adı altında başlayan gelişmelerde sıranın Suriye’ye geldiğini görüyoruz. Bu engelin aşılmasından sonra sırada İran’ın, hatta Türkiye’nin de olduğu ifade ediliyor. Ortadoğu uzmanları, gelişmelerin bir süreç olduğunu, zaman içinde Amerika’nın bölge için biçtiği düzenlemelerde taşların yerine oturacağını da vurguluyorlar.
Her şeyi açık biçimde ortaya koymakta yarar var. İçinde bulunduğumuz bölgede söz sahibi Amerika’dır. Biz, istediğimiz kadar çaba gösterelim, istediğimiz kadar bazı şeyleri elde etmenin peşine düşelim, ortada Amerika olduğu sürece hiçbir konuda, hiçbir yere adım atmamız mümkün değildir.
AMERİKA NE İSTERSE O OLUYOR
Dikkat ediniz, Başbakan Erdoğan da, Dışişleri Bakanı Davutoğlu da Suriye’ye girmeyi göze aldılar. Ancak, her konuda olduğu gibi bu konuda da karşılarında Amerika’yı buldular. O nedenledir ki, AKP Hükümeti’nin Suriye politikaları çökmüştür, iflas etmiştir.
Peki, Amerika’nın hedefi ne? Bölgeyi yönetmek.
Türkiye’de özellikle CİA İstasyon Şefi Graham Fuller ile birlikte yazdığı “Türkiye’nin Kürt Sorunu” kitabı ile tanınan Henri Barker, son yaptığı değerlendirmede çok önemli bazı mesajlar da verdi. Özellikle Amerika’nın bölgedeki hedeflerini değerlendiren Barker’in şu sözlerinin altını çizelim:
“ Herkes ABD’nin derdinin Kürtler olduğunu söylüyor. Amerika’nın derdi Kürtler değil, bölgeyi kontrolü altına alıp yönetmektir. “
Biz, her zaman yazıyoruz, uyarıyoruz ve söylüyoruz. Arap Baharı, demokrasi, insan hakları, bu baharla birlikte değişen yönetimler hiçbir zaman ABD’nin umurunda olmamıştır. Amerika, o ülkedeki çıkarlarına bakar. Çıkarları tıkır tıkır işliyorsa sorun da yoktur. Yönetime aşırı uçlar gelmiş, koalisyonlar olmuş önemli değildir.
Amerika’nın hedefi Kürtler olmadığına göre, süper güç, Kürtler ile de oynamaktadır. Barkey’in açıklamaları bu gerçeği de açık biçimde ortaya koyuyor. Özetleyecek olursak, Amerika işine geldiği sürece her grupla oynayabilmektedir. Geriye baktığımızda bunun örneklerini görebiliriz.
HER ÜLKENİN İÇ SORUNU VAR
Ortadoğu doğal yer altı kaynakları, enerji ve petrol yönünden oldukça zengindir. Bu kaynakların yönetilmesi ana hedef olarak ortaya konuluyor. Bugün bölgede oynanan oyunların sonunun nereye kadar dayanacağını hiç kimse kestiremiyor. Eğer bölgeyi iyi analiz edersek, karşımıza şu tablo çıkıyor:
Her ülkede her zaman sorun çıkarabilecek gruplar var. Sünni, Şii, Kürt, Azeri, Hıristiyan ne ararsanız her gruptan topluluklar var. Bunlara Türkiye de dahildir. Çıkabilecek bir kargaşada bu gruplar birbiri ile karşı karşıya gelebilir. İç sorunlar artar. Bu sorunların artması ve yaşanması da Amerika’nın çıkarlarınadır. Gelecekte bölgeyi bu tehlikenin de beklediğini özellikle belirtmek istiyoruz.
Bunu niye yazıyoruz?
Amerika, gerektiği zaman ülkelerin bu yumuşak karnı ile de oynayabilir. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Bir 20 yıl sonra bu bölgede nasıl bir gelişmenin olabileceğini tahmin edebiliyor musunuz? Belki de bu 20 yıldan da önce gerçekleşecektir. Çünkü Ortadoğu uzmanları ve CIA’nin en yetkili ağızları bölgeyi bir mezhep çatışmasını beklediğini açık açık ifade ediyorlar. Bu konuda çok önemli raporlar hazırlıyorlar.
ANA HEDEF BÖLGEYİ YÖNETMEK
İşte, “Amerika’nın asıl hedefi bölgeyi yönetmek” diyen Henri Barkey, aslında bu mesajları veriyor. Barkey, aynı açıklamasında Türkiye’nin Suriye’ye girmesini de bir felakete yol açabileceğini söylüyor. Demek istiyor ki” Böyle bir şeyi Amerika istemiyor. Türkiye, böyle bir maceraya atılırsa, müttefikimizi biz de kurtaramayız.”
Aslında mesajlar çok açık. ABD, söylemek istediği bazı şeylerin mesajlarını kendisine çok yakın gazetecilerin, uzmanların ve yetkililerin ağızlarından verdirebiliyor. Aynı zamanda kamuoyu oluşması açısından da Amerika zaman zaman bu tür eylemlere başvurabiliyor. Biz, Barkey’in açıklamalarını da bu şekilde görüyor ve değerlendiriyoruz.
Türkiye’nin hedefleri arasında “Bölgesel güç” ya da gelecekte “küresel güç” olma tutkusu var. Ancak, süper güç buna izin vermiyor. Bizi, PKK terörü ile baş başa bırakarak yıpratıyor. Kendi iç sorunlarını çözemeyen bir Türkiye’nin istediği güce kavuşması mümkün olabilir mi? Buna da çok dikkat edilmesi gerekmektedir.
Bir yanıt yazın