Sultan Abdülhamid-i Sani tarafından yaptırılmış olan Haydarpaşa garı, İstanbul’un sembollerinden biri. Binanın duvarında Sultan II. Abdülhamid tarafından yaptırıldığına dair bir plaket bulunuyor. Bu binanın birçok özelliği var. Demiryollarının, Bağdat ile Medine demiryollarının başlangıç noktası olma özelliğinde.
Anadolu’nun birçok kentine buradan açılır. Anadolu’dan gelenler Haydarpaşa garına vardıklarında İstanbul’un farkına varırlardı. Anadolu’ya gidenler buradan vedaın en hazin hâlini yaşarlardı.
Uzun bir süredir, AK Parti iktidarıyla birlikte Haydarpaşa garı ve çevresiyle ilgili epeyce habere konu oldu. Bir süre bu bölgede Mahnatten tarzı bir yapılanmadan söz edildi. Yoğun bir karşı kampanya ile durduruldu. Anıtlar kurulunun bölgeyi koruma altına almasıyla tartışmalar kesildi. Ancak bu sefer Anıtlar Kurulu’nun bölgeleri değiştirildi, kurulun karar alan görevlileri başka kurullara atandı.
Gar binasının onarımında çıkan yangın bir kaza mı, yoksa kasti bir yangın mıydı? Yangın anında içimiz cızz etti. Bize yakın bir yer olduğundan gidip hüzün ile izlemiştik yangını.
Marmaray projesinin ardından, İstanbul Ankara demiryolunun geliştirilmesi, İstanbul ayağının ileri bir yere kaydırılması sonucu tren seferleri kaldırıldı, şu anda gar ve çevresi derin bir sessizlik içinde.
Gar binası ile ilgili haberler gündemden düşmüyor. Bakan Sayın Yıldırım binanın yıkılmayacağının, korunacağının muştusunu verdi. Ne ki, bunun yanında kamuoyuna sızan bilgiler daha da vahim. Binanın bir eğlence merkezine dönüştürüleceği söyleniyor. Bu, hem Sultan Abdülhamid II’nin ruhaniyetine aykırı ve incitici hem de kültür tarihine bir darbedir.
Demiryolları İngiliz emperyalizmine karşı direnişin de bir sembolüdür. Bağdat demiryollarının oluşturuluş amacı Bağdat ve çevresine bir an önce ulaşmak, bölgeyi İngiliz emperyalizminden korumak amaçlıdır. Bir an önce oraya asker sevkinin yapılmasının sağlanması içindir. Medine demiryolu ise hem Hicaz bölgesine, kutlu beldelere, hac ibadetini kolay yapma amacına, hem de İngilizlerin Filistin üzerinden bölgeye girmelerinin engellenmesi içindir. Avrupa ülkelerinde sembol olan binalar korunuyor. Avrupa’nın dolaştığımız birkaç kentinde, bizim için sıradan olan yapıların nasıl korunduğu ve bunların amacına uygun nasıl derlendiğine tanık olduk.
Albert Camus, Pragda, büyük bir katedralin hemen yanı başında, zamanında izbe olan, bizim gecekondu yapılarından daha kötü olan yapının nasıl derlendiği ve bir müze hâline getirildiğini gördük.
Haydarpaşa garı, Sultan II. Abdülhamid’i temsil ediyor. Öyle ise bu binayı onun adına korumak ve onun ruhuna uygun bir hâle getirmek en iyisi. Öncelikle Sultan Abdülhamid II’nin müzesi hâline dönüştürebilinir. 33 yıllık saltanat dönemine ait süreç burada sergilenebilir. Hem Sultan’ın kendisiyle ilgili, lehinde ve aleyhinde, hem de dönemine ilişik bütün veriler toplanmalı. Geniş bir sergi alanı oluşturulmalı. Osmanlı tarihinin otuz üç yıllık dönemine tanıklık edebilir. İttihat Terakki’den tutun öncesi ve sonrası bütün ayrıntılarıyla milletin gözlerinin önüne serilebilir. Bu canlı tarih, ders kitaplarından anlatılandan çok daha etkili olur.
Çevresi ve bina içindeki diğer bölümler kültürel faaliyetler için kullanılabilinir. Buraya en uygun olan da budur. Topkapı’nın karşısında onun bir naziresi olan bir kültür merkezi ve büyük bir müze… Ne kadar güzel, hoş ve iyi olur.
Orayı eğlence merkezine dönüştürmek isteniyor. Para ve gelir amaçlı ise ki bu, her şey değildir, bundan hemen vazgeçilmeli. İstanbul önemli bir ruhunu yitirmiş olur.
Ayrıca demiryollarının tarihi, gelişimi sürecinin bir müzesi de oluşturulabilir. Hatta otomotiv sektörünün demiryollarına karşı olan mücadelesi de burada sergilerle anlatılabilinir.
Kadıköy’ün yabancılaşması karşısında kendimize ait olan ve biz olan bir merkez Haydarpaşa. Söz konusu eğlenceler hemen gar binasının karşısında Kadıköy yakasında fazlasıyla var. Bırakın da bu bina aslına uygun olarak orada yaşayadursun.
Haydarpaşa garı bir tanedir ve bir başka örneği de yoktur.
Ali Haydar Haksal
araştırmacı yazar