Site icon Turkish Forum

BİR DELİNİN ATTIĞI TAŞTA TÜRKİYE İSRAİL İLİŞKİSİ

Emperyalizm deneyimlerini biriktirerek ve elde ettiği sonuçları merkezileştirerek birbirine devretme hüneriyle 11 Eylül 2001'e geldi. - gazze gaza

Emperyalizm deneyimlerini biriktirerek ve elde ettiği sonuçları merkezileştirerek birbirine devretme hüneriyle 11 Eylül 2001’e geldi.

O gün bir süre sonra küresel büyümenin hız keseceği, gelişmiş ülkelerde büyüme beklentilerinin aşağı yönde revize edileceği,ABD ve Avrupa’da borç göstergelerinin tehlike sinyalleri vereceği,küresel ekonomik dengelerin zorlanacağı bir sürecin yaşanacağı öngörülüyor,
Din’in toplumsal bir bağ ve ortak duyarlık yarattığını kabulle birlikte toplumsal davranışı, sosyal düzeni belirleyen bir sistematik olarak düşünülmesinin yanlışlığı;insanlığın doğrusunun sınırsız uygarlık çizgisinde halkların vicdan ve düşünce özgürlükleriyle,dileyenin hamd etmesini de amaçlayan özgür insanlar yetiştirmek olduğu da biliniyordu.

*
Ne ki ABD ve Avrupa krizlerini kendi halklarının sırtına bindirmektense,NATO’nun da desteği ile Türkiye’de AKP eliyle uyguladığı sadece iktisadi değil, siyasal,kültürel ve sosyal boyutları da kapsayan değişimi giderek Ortadoğu’ya Arap Baharı ile uyguladı ve faturayı hem Türk hem de Arap İslam toplumlarına kesti.
İslam düşüncesi ve pratiğinin bir siyaset teorisi olmadığı halde İslam dini siyasallaştırılırken modernitenin aşınmasına göz yumuldu,dinsel radikalizmin hoşgörüsüzlüğü giderek militan İslamla teröre ve daha bir çok hastalıklı komplikasyonla her yöne saçıldı.

*
Şimdi Türkiye modeldir,”Siyasi İslam” militan İslamın büyük desteği ile Arap Baharı denilen sürecin ardından Tunus’ta,Libya,Mısır,Sudan,Yemen’de yönetimlerdedir.
Bu yönetimlerde istihbarat servislerinin,güvenlik güçlerinin yeni sisteme adapte olmaları süreci henüz yaşanıyor-fakat,İslami terör örgütleri de her yerde serbestçe fink atıyor!
Bu manzarada Aralık 2011’de ABD Savunma Bakanı Leon Panetta’nın,”İsrail’in bölgedeki geleneksel güvenlik ortaklarından izolasyonu büyüdükçe, kapsamlı bir Ortadoğu barışı fiilen beklemede kalıyor.Bu çerçevede İsrail bu gidişatı tersine çevirecek adımlar atabilir”teklifi;
İşte 11 Eylül 2001 saldırılarının 11.yıldönümünde,ABD’li bir yahudi yönetmenin İslam düşmanlığını işleyen bir filminin internete servis edilmesiyle,terörist unsurların Libya Bingazi’de ABD Konsolosluğuna saldırması ardından Mısır’da,Irak,İran,Yemen,Sudan,Fas ve Tunus’ta sahneye konuyor…

*
…konmasına -ama, Arapların İslami sivil toplum örgütleri ya da militan islam örgütleri önderliğinde gösterdiği şiddetin,protestoların bu boyutta gelişeceğinin de öngörülmediği anlaşılıyor.
Bilhassa İsrail;bir yanda Arap Baharı ülkelerinde militan İslamın öngörülemeyen -işbu, terörize boyutu,öte yanda kördüğüme dönüşen Suriye krizinde muhalif güçlerle omuz-omuza savaşan Afganistanlı, Pakistanlı, Libyalı, Çeçen,Katarlı, El Kaideci bilumum İslamcı örgüt ve terörist varlığından duyduğu rahatsızlığı gidermek üzere bir süre önce başlattığı Türkiye ile işbirliği yapması gereken noktadadır…

*
Nitekim Başbakan Erdoğan Ukrayna ziyaretinde Türkiye-İsrail ilişkilerine değiniyor,arabuluculuk çabalarının ancak İsrail’in özür dileme,tazminat ödeme ve Gazze ablukasını kaldırması halinde anlamlı olacağını ifade ediyor!
Bu gelişme bir tarafa, o sıralarda Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney,Ortadoğu’da Amerikan diplomatik misyonlarına saldırılarla ilgili olarak,ABD Başkanı Obama’nın Başbakan Erdoğan’a, şiddete karşı tepkinin ortaya koyulmasında yardımını isteyen bir kişisel mesaj gönderdiğini açıklıyor.
”Ve Başbakan Erdoğan’ın da bunu yaptığını gördünüz. Başkan Obama, bu açıklamaları ve bu liderlerin kişisel düzeyde attıkları adımları çok takdir ediyor”diyor.

*
Başbakan Erdoğan’ın yaptığı açıklamada birinci husus:söz konusu İslami değerlere hakaretler içeren filmin oluşturduğu komplikasyonlarla ilgilidir.
“İslam’ın yüce değerlerine ve Hz.Peygambere hakaret,fikir ve inanç hürriyeti içinde değerlendirilemez.Bu bakımdan tahrik oluşturan akımlara karşı biz yöneticilerin gerekli tedbirleri alması gerekir.Bu çok ciddi provokasyondur,çok ciddi tahriktir,bunun karşısında şiddete başvuranların da Müslümanlara bir provokasyonu vardır -ki, biz bunu da reddediyoruz” diyor.

*
Bu söylem ABD’nin Türkiye’den uygulamaya başladığı sadece iktisadi değil, siyasal,kültürel ve sosyal boyutlarıyla da Siyasi İslam Konsepti’ni kapsayan değişimin giderek Ortadoğu’da Arap Baharı ile yaygınlaşmasında -bizzat, Erdoğan’ın liderliğini gösteriyor.
Erdoğan,ülkelerini yeniden organize eden ve henüz istihbaratları,güvenlik kuruluşları,yeterli hukuki mevzuatları hazır olmayan yeni Arap yöneticilerine şiddete başvuran örgütleri ya da teröristleri hedef göstermektedir.
Arap Baharı’na Türkiye’den katılan ve o ayaklanma günlerinin gereği bilimum Arap İslami sivil toplum ve terör örgütleri ile örgütsel bağlar içinde ortak iş tutan İslami sivil toplum örgütleri ve istihbarat birimlerinin-şimdi, şiddete başvuran örgütlerin ve teröristlerin etkisizleştirilmesinde -işte,istihbarat aktarımı, terörle mücadele eğitimi ve uygulaması gibi yöntemlerle etkin olunacak bir destek vaadediyor.
Başkan Obama alkışlıyor…

*
Erdoğan’ın açıklamasında ikinci husus,Suriye konusunda Türkiye’nin katkısına işareti ve terörün o noktadan bölgeye ve -elbette,İsrail’e yayılma potansiyeliyle ilgili imasıdır.
“Türkiye olarak geçiş sürecinde bulunan diğer bölge ülkelerine olduğu gibi Suriye’ye de bu kritik süreçte tecrübe paylaşımı ve somut yardımlar dahil her türlü desteği vereceğiz.Türkiye’nin yegane amacının Suriye’nin toprak bütünlüğüne kavuşması ve bir an önce demokrasiye kavuşmasıdır”diyor ve “Bu anlamda Suriye dahil bölge ülkeleri için bir model ülke değil,işbirliği yapabilecekleri ve her zaman görüş ve yardım alabilecekleri gerçek bir dost olmak istiyoruz”ifadesiyle -aslında,” İslam Birliği ve Yaşasın,Komşularla Sıfır Sorun” safsatası arkasında durduğunu teyid ediyor!

*
Erdoğan’ın açıklamaları Arap Baharıyla değişimin alt yapısını oluşturan radikal unsurlardan arınma aşamasının başlatıldığı anlamındadır.
Tunus,Libya,Mısır’da model ülke Türkiye’nin istihbarat paylaşımı ve terörle mücadele deneyimi desteği ile radikal unsurların sürek avına çıkıldığı belli oluyor.
Ya İsrail’in Suriye’den kaygıları? Hatay’da,Adana’da,İstanbul’da yerleştirilen,beslenen,eğitilen,silahlandırılan ve Suriye muhalifleriyle omuz omuza çarpışan Afgan,Pakistanlı,Libyalı,Çeçen,Türk İslami terör örgütleri ve teröristler?
Ya Suriye’de varlığından bahsedilen kimyasal silahların bu örgütlerin ya da teröristlerin elinde İsrail’e yöneltilmesi kâbusu?

*
Suriye Krizinin çözümü yönünde Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin aracılığı ile Kahire’de Türkiye,Suudi Arabistan,Mısır ve ilk kez İran büyükelçilerinin bir hafta önce dışişleri bakanlarının yolunu açmak üzere yaptıkları hazırlık toplantısının bir umuda yöneldiği anlaşılıyor.
Belli ki BM ve Arap Liginin Özel Temsilcisi diplomat Lakhdar Brahimi’nin,Cenevre’de tüm taraflarca desteklenen -fakat, Batı’nın öncelikle Cumhurbaşkanı Esad’ın istifa etmesinde direnmesi nedeniyle işlemeyen; hükümetin ve silahlı muhalefetin ağır silahları kullanmaktan vazgeçmesi,tarafların katılımıyla geçiş hükümeti kurulması ve barışçıl müzakereleri öngören planına işlerlik kazandırılması hedefine yelken açılıyor.

*
Bu kez -tam da,Recep Tayyip Erdoğan’ın merkezinde olduğu sahada dünyanın tüm İslami terör unsurları,ajanlar,paralı askerler,kiralık katiller ve karşı cephede küresel iddialar taşıyan başka güçler ve karşılıklı çıkarlarla kurulan açık piyasalar bulunuyor.
ABD sonucunu bir avuç güçperest Amerikalı siyonistin bildiği, Obama ve Rommey arasında başkanlık seçimine yürümektedir-ki,İran mütemadiyen nükleer programında ilerliyor.
Türk halkının bu ketenpereli alanda yüce dinini siyasallaştıranlara prim vermesi sonrası son devletinin nasıl da ulusallığından kopartılmasına göz yumduğunu ve güçsüzlüğe lâyık ettiğini sorgulaması gerekiyor.
17.9.2012

 

Exit mobile version