Dünyayı “Medeniyetler Savaşı”eşiğine getiren 11 Eylül saldırılarının 11.yıldönümünde,ABD’li bir yönetmenin İslam düşmanlığını işleyen bir filmi internete servis edilince, İslam aleminde kıyamet koptu.
Radikal unsurlar Libya Bingazi’de ABD Konsolosluğuna saldırdı,Büyükelçi ateşe verilen binadan kaçmaya çalışırken öldürüldü.
Aman Allah’ım! ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton,”Özgürleştirdiğimiz bir ülkede bu nasıl olur”diye hayıflanırken,İslam alemi Mısır’da,Irak,İran,Yemen,Sudan,Fas ve Tunus’ta ayağa kalkmıştır,yangın büyüyor…
*
Öncelikle kimsenin İslam aleminde ayaklanmaya yol açan saldırının bir filme ait görüntülerin bir paylaşım sitesinde yayınlanması ardından ortaya çıkmış olduğu ihtimaline pabuç bırakmadığından başlamak gerekiyor.
Ancak bu takdirde saldırının ve ayaklanmaların devrik rejimin İstihbarat Başkanı Senussi’nin Libya hükümetine iade edilmesine tepki gösteren Muammer Kaddafi taraftarlarınca mı yapıldığı,
Ya da tasfiye olacakları için demokratikleşme yönünde ilerlemenin önüne geçmek isteyen Arap Baharında Libya İsyancıları ve Kaddafi’nin linç edilmesinde önce tecavüz edenler ardından işkenceler yapan radikal unsurlarca mı organize edildiği,
Ya da aynı kaygıda tüm Arap ülkelerinde İslamı muzaffer etmek amacında birbirlerine örgütsel zincirle bağlı El Kaide,Yemen’de Aden-Abyan İslam Ordusu,Mısır Gama’a İslamiyya örgütü,Cezayir Silahlı İslamcılar örgütü,Irak Ansar El-İslam ve sünni Tevhid- Cihat Cemaati gibi örgütlerince mi planlandığı,
Yoksa Danimarka’da karikatür krizi,Afganistan’da Kuran-ı Kerim yakma eylemleriyle Müslümanları sokağa dökme ve İslamofobiyi tırmandırma peşinde olan güçlerce mi,
Ya da hem Arap Baharında ikinci adımı oluşturmak hem de ABD’nin Suriye krizinde üzerinde inatlaştığı Esat ve çevresinin görevden el çektirilmesine genişleyecek bir hamle olarak mı organize edildiği soruları kolaylıkla yanıtlanıyor.
*
Sorun ABD’nin çıkarları doğrultusunda barışçıl ve istikrarlı bir dünya için farklı coğrafyaların sorunlarını çözmede siyasal, ekonomik,askeri gücü -bilhassa, din’i kullanmaya başladığı yıllardan geliyor.
Halbuki tam da bu noktada -üstelik her demde,insanlığın ve çağdaşlığın da doğrusu ve doğrultusu bellidir:Din’in toplumsal bir bağ ve ortak duyarlık yarattığını kabulle birlikte dinin toplumsal davranışı, sosyal düzeni belirleyen bir sistematik olarak düşünülmesi yanlış olarak değerlendirilir ve sınırsız uygarlık çizgisinde halkların vicdan ve düşünce özgürlükleriyle,dileyenin hamd etmesini de amaçlayan özgür insanlar yetiştirmek hedefinde olunur.
*
Rağmen İslam aleminde bir kesim ABD askerlerinin varlığı, Irak’a yapılan askeri ve ekonomik saldırılar,ABD destekli İsrail’in Filistinlilere yaptığı muamelelerin belirsizliği ile dini motivasyonla beslenen milliyetçi duygularla İslami hareketlere yönelmiştir.
İslam düşüncesi ve pratiğinin bir siyaset teorisi ya da islami sosyo-politik temele dayalı devlet teorisi olmadığı halde İslam dini siyasallaşırken,İslam hukuku hayatın alanlarını kapsarken toleranssızlık peydahlanıyor ve militan İslamla teröre yol açılıyor-ki,bu Din’in siyasi alanda rol almasının sonucu olarak modernitenin aşınmasıdır,hastalıklı komplikasyonların oluşmasına sonuç veriyor.
*
Bu paradoks hem ABD’nin çıkarları doğrultusunda 11 Eylül sonrasında başlattığı “Terörle mücadele” stratejisinde Afganistan’ı işgal için İslamcı El Kaide’yi bahane eden fakat şimdi Suriye’de, Libya’da bu örgütle ya da bu çizgiye yakın anlayışı olan örgütlerle omuz omuza olan iki yüzlü politikasını,hem de ayakta kalabilmek uğruna bu politikadan otlanma oportunizminde İslami terör örgütlerinin ilkesizliğini ya da iki yüzlülüğünü açıklamaya yetiyor.
*
Bir süre önce medya Batılı kamuoyuna El Kaide terör örgütünün kendisini küresel bir güç olarak gösterme çabasıyla ABD ve batı ülkelerine ateş-kes teklifinde bulunduğunu yaymaktadır.
Örgüt lideri Ayman Zevahiri’nin kardeşi Muhammed,ateş-kes karşılığında ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin çıkarlarına yapılan saldırılara son vermeye hazır olunduğunu bildirmiştir-ne ki,teklif ABD ve Batılı ülkelerce reddediliyor.
Halbuki El Kaide örgütünün Arap Baharında ABD’ci,Afganistan’da karşıt ilkesizlikte ya da ikiyüzlülükte olduğu bilinmektedir- bu noktada,teklifin reddedilmesiyle El Kaide’nin gerilim yükselteceği ve yaratacağı gerginliğin kimin yararına olacağı da anlaşılıyor!
*
Türkiye ve Osmanlı’nın ardından oluşan devletlerde Arap Baharı ile İslam Birliğinin ekonomik güç olması görüntüsüyle değişim sürecinde,ülkelerin ekonomik ve sosyo-politik değişkenlerinin etkileştirilmesiyle güçsüzleştirilmeleri -bu suretle,hem İsrail’in İslam ülkelerine karşı güvenliğinin sağlanması,hem maksimum kârın sağlanarak ABD önderliğinde Batı’ya ilişiklenmesiyle ilgili yeni bir aşamanın geliştirilmekte olduğu görülüyor.
Bir süre önce Başkan Obama’nın BM Güvenlik Konseyi’nde Suriye’ye yönelik ağırlaştırılmış yaptırım kararlarının çıkmaması üzerine, Suriye’deki silahlı grupların Esad yönetimini yıkmak üzere CIA ve diğer servisleri yetkilendirdiği biliniyor.
Bu çerçevede bir süre önce CIA Başkanı David Petraeus’un Türkiye’de MİT,Fransa,Suudi Arabistan ve Katar İstihbarat başkanlarıyla yaptığı görüşmelerinde içeriği de ortaya çıkıyor.
*
Arap Baharı ayaklanması sürecinde Tunus’ta,Libya İç Savaşında,Mısır,Yemen’de radikal gruplar çok önemli roldeydiler-şimdi, radikal gruplar Suriye’de muhaliflerin arasında Özgür Suriye Ordusu ile omuz omuzadır,yeni oluşumlara neden oluyor.
Saldırının ardından Başkan Obama Ilımlı İslamcı Libya Devlet Başkanı Yusuf el-Magarif’ten sorumlularının yakalanması ve adalete teslim edilmesini istiyor.
Bu bileşkede olayların yatışması ardından bu aşamaya gelmiş Arap Baharında ABD’nin birinci hedefi kendini gösteriyor;El Kaide’nin uluslararası örgütsel bağlarından istifade ile ilgili ülkelerde radikal örgütlerin tasfiyesi isteniyor.
İkincisi bu hengameli bölgede İsrail’in İslami radikal unsurlardan kaynaklanan olası tehditlerinin önüne geçilmesi hedefleniyor.
Üçüncüsü Suriye’de Cumhurbaşkanı Esad’ın düşürülmesine yönelik kumpas, Esad sonrasına yumuşak geçiş için radikal unsurların tasfiyesi ile kimyasal silahların güvenliğinin sağlanması öngörüsüdür.
En aşşağılığı dördüncüsüdür,Kasım’daki seçim arifesinde Başkan Obama’nın elinin güçlendirilmesi hedefleniyor…
*
ABD çıkarlarına Büyükelçi Chris Stevens ve üç elçilik çalışanı azdır!
Fakat İslam dinini siyasallaştırmak dünyaya fazla…fazlalık avantajdır.
15.9.2012