Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı bir araştırmaya göre dünyanın en kızgın ve mutsuz gençleri Türkiye’de yaşıyormuş… Bunu biz söyleseydik ‘Bunu da nerden çıkardın, gençlerimiz çok mutlu’ diye sorarlardı adama. Ama şimdi bunu söyleyen Dünya Sağlık Örgütü.
Acaba neden mutsuz gençlerimiz veya bizler ve onlar bunun böyle olduğunu neden düşünüyor acaba? İşte size çoktan seçmeli bir sorunun şıkları;
a) Gençlerimizi mutsuz ve kırgın kılan her gün duydukları ölüm haberleri mi?
b) Hemen yanı başımızda, Suriye’de, her an patlak verecek gibi gözüken savaş tehlikesi mi?
c) Dinin siyasette ve toplumun her alanında giderek çok daha etkin olmasının gençlerde yarattığı, ‘hayat tarzı tercihlerimiz ellerimizden alınıyor’ duygusu mu?
d) Gelir adaletsizliği mi?
e) Yoksa hepsi birden mi?
Sürekli söylenen şey “ülke ekonomisi çok büyüdü.” Doğrudur belki. Ama birileri zenginleşirken diğer tarafta yoksulluğun derinleştiği bir ekonomide bırakın gençleri kim mutlu olabilir ki? Ekonomi büyüyor ama genç işsiz oranı çok yüksek seviyelerde geziyor. Neredeyse her beş gençten biri işsiz bu ülkede. İş bulabilenlerde asgari ücret ya da belki az biraz üstünde bir maaşa köle gibi çalıştırılıyor. Üstelik bir de iş bulabilenlerin kayıt dışı çalıştırılması durumu da söz konusu. Milyonlarca genç artık iş bulma ümidini kesmiş ve artık iş bile aramıyor. Böylesi bir durumda nasıl mutlu olabilir bir genç?
Türkiye OECD ülkeleri arasında en çok yoksula sahip ülke olarak gösteriliyorsa, OECD ülkeleri arasında bebek ölümleri konusunda ilk sıraları kimselere kaptırmıyorsa, eğitim olanaklarına ulaşım ve kabul edilebilir yaşam standartları açısında Birleşmiş Milletler sıralamasının üçüncü liginde yer alıyorsa yaşadığınız ülke nasıl bakabilirsiniz ki geleceğe umutla?
Türkiye İstatistik Kurumu’nun bir ev içerisinde yaşayanların tüketim harcamaları ve istihdam verileri incelendiğinde; her 100 evde 375 kişinin yaşadığı ve her eve ortalama 4 kişi düştüğü görülüyor. Evde çalışan kişi sayısı yine bu araştırmaya göre 100 evde 108 kişi olarak gösteriliyor, yani her evde bir kişi çalışıyor. Şimdi bu durumda hem ucuza çalışmak zorunda kalacak, hem de kendisinden başka üç kişinin daha yükünü omuzlamak zorunda kalacak bir genç nasıl mutlu olabilir ki?
Eskiden eğitim düzeyi artıkça işsizlik oranının düşerdi ülkemizde. Bu nedenle gençler üniversiteye girmek için çabalar, üniversiteleri ‘işe açılan kapı’ olarak görürlerdi. Oysa son verilere bakıldığında işsizlikte meydana gelen azalmanın büyük kısmı düşük niteliklerden kaynaklanmakta. Yani artık üniversite eğitimi almış olmak adeta işe yaramaz olmuş. İş-Kur’a şoför, ütücü, çaycı, bekçi, boyacı olarak çalışmak üzere o kadar çok üniversite mezunları, yüksek lisans mezunları başvurusu var ki şaşar kalırsınız baktığınızda. Nasıl olsa üniversite eğitimi bir işe yaramaz gözüyle bakmaya başlayan gençler olunca bu ülkede üniversite kontenjanları boş kalmaya mahkum olacaktır tabii ki. Ne yapsın bu gençlik?
Dünya Bankası’nın uyarıyor: “Türkiye’de yüzde 18 olan gençler arasındaki işsizlik, dünya ortalaması olan yüzde 12’nin çok üstünde. Genç nüfusundaki işsizlik oranının akıl ve beden sağlığını tehdit ediyor, şiddet ve suçu artırıyor.” Ama kimin umurunda bunlar?
Gerçekten de ülkemizde sinirler çok gergin, eller daima tetikte. Karısını dövenler mi dersiniz, öldürüp bırakanlar mı, adliye önlerinde kendi adaletlerini arayanlar mı dersiniz, trafikte yol kavgası yüzünden birbirini vuranları mı? En basit görünen gündelik tartışmalar bile alevlenip büyük kavgalara dönüşebiliyor. Bunları görmek için bu raporlara gerek var mı sorarım şimdi herkese? Tanık olmuyor muyuz her geçen gün bunlara? Eeee şimdi nasıl mutlu olsun bu gençler?
Dünya Sağlık Örgütü’nün araştırmasına göre gelecek kaygısıyla mutsuzluğun arasında güçlü bir ilişki varmış. Gelecek beklentisi düştüğü ölçüde mutluluk oranının da o kadar düştüğünü söylüyorlar. Peki dünyanın 10 büyük ekonomisi içerisinde gösterilen ekonomisi ve bölgesinde “büyük devlet” olma yolunda ilerleyen Türkiye’nin gençlerine verdiği umut ne kadar? Koca bir hiç, yazık ki.
Arzu Kök