CAHİL KRAL TAÇ GİYDİRİLMİŞ EŞEKTİR

Dünya çok bölgeli başka ekonomik,teknolojik ve jeopolitik çağa geçerken bir çok ülke tahrip olmakta,insanlık sarsıntılı bir dönemden geçmektedir.

Avrasya Ekonomi Birliği oluşturabilmek hedefine yönelik Rusya/ Vladisvastok’ta Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) Liderler Zirvesi ticaretin liberalizasyonu, ekonomik entegrasyon,gıda güvenliğinin güçlendirilmesi,ulaşım ve lojistiğin geliştirilmesi ve gelişim alanlarında işbirliğinin arttırılması kararlarıyla kapanırken,21 ülke APEC’i en az Avrupa Birliği kadar önemli bir organizasyon haline getirme konusunda anlaşmış bulunuyor.

*
ABD ise küresel üstünlüğünü sürdürme yolunda Avrasya’da kendinden güçsüz Rusya,Çin,Hindistan ve İran’ın küresel jeopolitik dengeleri değiştirme çabaları karşısında stratejik konseptini çoktan değiştirmiştir.
Askeri gücü ikinci plana iten ve sert güç ile yumuşak gücün birlikte kullanılmasını öngören akıllı güç stratejik konseptini geliştirmiş;askeri konsept,”Nerede ve ne zaman olursa olsun küresel olaylara karşılık verme yeteneği düşmanlarla savaşıp savaşmamaya değil,bunun nasıl yapılacağı ile ilgilidir” özetine dönüşmüştür.

*
Bu sırada İslamcılar, kurulduğundan beri çağdaş medeniyetler seviyesine çıkmak ülküsünde Türkiye’yi,Avrupa Birliği’ne adaylık sürecinde demokrasi,hukukun üstünlüğü, insan hakları esasları ve Düşünce Vicdan ve Din Özgürlüğü,Mal Varlığına Saygı,Seçimlere Katılma Hakkı gibi ilkelerde çağdaş normların uygulanacağı taahhütünden; çoğunlukçu,İslamî-liberal ve ümmetin insan haklarıyla biçimlenen bir yapıya dönüştürmüş bulunuyor.
Bu yönde -mesela,,bütün insanların Hz.Adem’den geldiği kabulüyle soy-sop inkar ediliyor ama insanın bilimle arasında mesafe koyuluyor.
Halkın idarecilerini kontrol ve denetleme hakkından bahis ediliyor -fakat,ferdin idarecisini soruşturan akıl erdemsizlik sayılıyor.
İnsanın fikir ve vicdanının baskı altında tutulmasına izin verilmeyeceği söylense de,tüm yaşamda Allah’ın hükmünden başka hüküm tanınmıyor.
Ümmeti oluşturan hiçbir kavmin diğer bir kavim üzerinde üstünlük kurma hakkının olmadığına -dolayısıyla etnik,dilsel ve kültürel haklarda eşitliğe işaret ediliyor,vs,vs.

*
Küresel rekabetin ağırlığı ise ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesiyle yarattığı -bilhassa,Türkiye’nin eşbaşkanlığı misyonuyla siyasal İslam düzleminde;
Bakınız, Federal Irak’ın tek bir kimlik altında bütünleşmesini zorlayan etnik ve mezhepsel ayrımların yaşandığı,
Arap Baharı’nın İslam ülkelerini demokrasi ve ekonomik refahın gelişmesine götürebilecek bir süreç olduğuna dair öngörülerin giderek yıkıldığı,oluk gibi dökülen kanların üzerinde Tunus,Libya,Mısır,Yemen,Lübnan,Bahreyn,Suriye toplumlarının mezhepleri üzerinde nefretle ayrıştığı,isyanlar,ayaklanmalar,ekonomilerin çöküşü,yatırımların düşmesi, istikrarsızlaşma ardında değişik siyasi,mezhep,etnik ve suç gruplarının iktidar savaşlarının dinmek bilmediği,
Suriye’de kimyasal silahlar ve İran nükleer programı ile ilgili sorunları askeri müdahale ile çözme girişiminin büyük bir felakete yol açacağının görüldüğü Ortadoğu coğrafyasına yıkılmış bulunuyor.

*
Pekalâ! Sürecin nasıl gelişeceğinin işaretini ise Vladisvastok’ta Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği Liderler Zirvesinde ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton veriyor.
Rusya Devlet Başkanı Putin ve Dışişleri Bakanı Lavrov ile görüşmesi ardından “ABD’nin, onların Suriye konusundaki yaklaşımlarını kabul etmediğini söyledim.Suriye’de kan akıtılmasının durdurulması ve siyasi geçişin başlatılması amacıyla Esad rejimine baskıyı arttırmamız gerektiği konusunda dünya toplumunun görüşünü aktardım.Biz, Esad’ın kendi halkına saldırmaya devam ettiğine birçok defa şahit olduk.Cenevre’de onaylanan siyasi geçiş planını bir BM Güvenlik Konseyi kararına dönüştürme ile ilgili fikri canlandırabilme konusunda Bakan Lavrov ile çalışmaya devam edeceğiz”diyor.

*
Birincisi,Türkiye’nin operatif desteği ve lojistiği ile ayaklanmacıların İslami terör örgütleri,el Kaide,uluslararası teröristler,paralı askerlerle beraber karşılıklı katliamlar,kanlı çatışmalarla iç savaşın kronikleştiği ve tüm dünyayı tehdit eden Suriye’de uzlaşı ve barışın ABD’nin şartı Suriye Cumhurbaşkanı Esad’ın istifası noktasından başladığı,İran nükleer programı çerçevesinden genişleyeceği anlaşılıyor.
İkincisi, ABD ve Rusya’nın kontrolünde Suriye’den Ortadoğu’da ve dünyada oluşan ekonomik,siyasi,askeri çatışma fay hatları üzerinde tarafların optimum çıkarlarında birleşebilecekleri bir fî tarihine uzanıyor.
Rusya için bu çıkar Suriye’nin ihtiyacı olan bütün dış oyuncuların-bilhassa,Türkiye’nin tüm ağırlıklarını ortaya koyarak bütün Suriyelileri müzakere masasına oturtmaları sürecinden başlıyor-o noktadan,Suriye halkı seçimlerde başka bir ismi seçerse Esad’ın iktidardan çekileceği biliniyor.
Üçüncüsü bu perspektif ve süreçte Türkiye’nin bir kutba dost diğerine düşman edildiği -bu anlamda,ilk hedef olduğu görülüyor.
*
Nitekim Ortadoğu’da İslamcının ortak vatan parolasıyla Ümmetin Birliği hedefine karşı Türkiye,Irak,İran,Suriye coğrafyasında Kürtler uluslararası-bölgesel güçler ve konjonktürel-stratejik şartlar etkisiyle öncelikle bir parti gibi hareket etme zorluklarına rağmen,bu süreçte yok edilmemek için Kürt kimliği ile Büyük Kürdistan’da uluslaşma hedefindedir-işte,Türkiye’de Devrimci Halk Savaşı Stratejisi işletiliyor.
Hafta sonunda Diyarbakır’da BDP himayesinde Demokratik Toplum Kongresinin tertiplediği 1.Kürdistan İslam Konferansı’nda “İslam’da Haklar-Özgürlükler ve Toplumsal Barışın Yeri, İslam’da Ümmetçilik ve Kavmiyetçilik,Siyaset, Devlet ve İktidar,İslami Açıdan Kürt Sorunu ve Çözümü” konuları tartışılıyor.

*
Ümmeti oluşturan hiçbir kavmin diğer bir kavim üzerinde üstünlük kurma hakkının olmadığına -dolayısıyla,Ortadoğu’da yaşayan tüm kavimlerin sahip oldukları etnik,dilsel ve kültürel haklara Kürt halkının da sahip olması gerektiği kararı alınıyor.
İslamiyet’in halkların hak taleplerinin reddi için kullanılamayacağı ilkesinden hareketle ümmetin birer parçaları olan Kürtler,Türkler,Araplar ve Farsların kendi aralarındaki sorunların çözümünde müzakereyi, istişareyi esas almaları gerektiği,
Zulmedenlerin ezilen mazlum halkların hak taleplerini reddi ve inkarını meşrulaştırmada ümmetçiliği bir araç olarak kullanmasının reddedilmesi isteniyor;kanaat önderlerinden oluşan heyetin bu çerçevede çalışması kararına varılıyor.

*
Kürtçülüğün Devrimci Halk Savaşı Stratejisi siyasi ve askeri dengelerin bütünlüklü olarak değişeceği iddia edilen bir sürece işaret etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir yanda İslam Ümmeti konsepti ile Ortadoğu’da etkin rolde iken öte yanda elindeki tüm gücüyle Kürt hareketinin gücünü kırmak,hareket alanını daraltmak ve tasfiye etmenin peşindedir.
Buna karşın Kürtler de çok yönlü alan hakimiyeti politikası ile alanda hakimiyet sağlayarak ya da güçlerinin sürekli yer değişimi ve yoğun eylemlerle ele geçirdiği il- ilçe ya da mahallerde devleti temsil eden tüm kurumları fiilen tasfiye etmek,devleti temsil eden görevlilerin tutuklanması,stratejik ekonomik alanların tasfiyesiyle devleti ve TSK’yı işlevsiz bırakmayı hedefliyor.
Son olarak Demokratik Toplum Kongresinin tertiplediği 1.Kürdistan İslam Konferansı’nda ise Türkiye’nin İslam Ümmeti siyaset tezi düşürülüyor.

*
Nasılsa, Kürtlerin Devrimci Halk Savaşı Stratejisi ile Türkiye’nin siyasi ve askeri dengelerin bütünlüklü olarak değişeceği iddiasına zihnen ya da fiilen katılacak bir başka dünya umudu -işte,giderek kurulmaktadır…
11.9.2012

Dünya çok bölgeli başka ekonomik,teknolojik ve jeopolitik çağa geçerken bir çok ülke tahrip olmakta,insanlık sarsıntılı bir dönemden geçmektedir. - 7593

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir