4. Başkan James Madison güçlü bir merkezi hükümetin savunucusuydu,1787’de Philadelphia Konferansında oluşturulan ABD Anayasası’nın öncüsüdür,”Anayasa’nın Babası” lâkabı ile anılıyor.
Amerika o gün-bu gün J.Madison’ın işaret ettiği güçlü bir merkezi hükümetin buyruğunda “Zengin azınlığı çoğunluktan korumak ilkesi üzerine kurulmuştur” temelindeki anayasadan yükseliyor.
Zenginler monarşiden kaçınmak için birbirini dengeleyen üç ayrı yönetim alanı yasama,yürütme ve yargı oluşturmuş;bu alanları özel mülkiyet,özel sözleşmeler ve bilumum çıkarlarında mütemadiyen kendilerini koruyan ve nesilden nesile geçen hizmekârlarıyla doldurmuşlardır-buna,plutokrasi deniyor.
*
Modern zamanın zenginliğini bilginin iktidar ve gücü,iktidar ve gücünde bilgiyi ürettiği döngüsü belirliyor.
Şimdi dünyanın her yerinden insanlar faydaları ve mutlulukları için bilgi teknolojilerini talep etmektedir,bilgi teknolojilerini elinde bulunduran güç ve iktidar da sömürme,kontrol ve baskı kurma karşılığında arz ediyor.
Sömürü insandan geliştiriliyor ve dünyaya işleniyor;modern zaman ulus devletlerin ötesinde dizayn edilmektedir,karşıtlar ise eşitliğin mücadelesini veriyor-buna da,demokrasi deniyor.
İşte ABD seçimle işbaşına gelen temsilcilerin çıkardıkları yasalarla hukukun üstünlüğüne dayalı anayasal bir cumhuriyet olarak gelişiyor…
*
Geçen haftaki Cumhuriyetçi Parti’nin kurultayından sonra -şimdi, North Carolina/Charlotte’da Demokrat Parti Ulusal Kurultayı yapılmaktadır.
Kürtaj hakları,eşcinsel evlilikler,sağlık reformu,yaşlı ve emeklilere verilen sağlık destek programı ve vergiler gibi alanlarda iki parti arasında ciddi farklılıklar bulunuyor.
Son kamuoyu yoklamaları Demokrat Obama’nın az farkla Cumhuriyetçi Romney’in önünde gittiğini göstermektedir -ne ki, Barack Obama’nın, 1980’lerden bu yana Kongre öncesi en az desteğe sahip başkan olması sonucu ortada bırakıyor.
*
Kurultaydan çıkan Seçim Bildirgesinde Başkan Obama arkada ABD plutokrasisine,önünde seçmene “hayata geçirilen işlerin daha bitmediği ve işi tamamlamak için bir dört yıla daha ihtiyacı olduğu”talebindedir.
İşte Irak’taki savaşı sorumlu bir şekilde sona erdirdiğini,Usame Bin Ladin’in öldürülmesiyle El Kaide terör örgütünün etkisinin kırıldığını,Afganistan’da Taliban’ın zayıflatılarak Amerikalı askerlerin çekilmesine zemin hazırlanıldığını,İran’ın nükleer silah silah edinmesini engellemek için herşeyin yapılacağını ve İsrail’in güvenliğine sarsılmaz bağlılığını vurguluyor.
Hem ABD’yi hem de Avrupa’yı İran ve başka yerlerden kaynaklanabilecek füze tehditlerine karşı koruyacak balistik füze savunma sisteminde ilerleme kaydettiğine de işaret ediyor.
*
Çizdiği tablo bugünün zenginliği bilginin edinimi güvenliğinde ABD’nin askeri kapasite,erişim olanakları,üstün kaynaklar,diplomasi,ekonomik kalkınma ve etki sağlamaya yönelik gücüyle uluslararası sisteme rağmen küresel işbirliği sayesinde yaratılacak barışçıl ve istikrarlı dünya ile sağlanacağı esasında Ulusal Güvenlik Stratejisine ilişkindir.
ABD plutokrasisi bu doğrultuda Başkan’larının performansını belirliyor ve gerekli görürlerse bu performansa kontrollerindeki medya ve hükümet daireleri vasıtasıyla seçimlerde müdahale ediyor.
Bu seçim sonuçlarının her zaman adaletsiz bir toplum düzenini ya da alttaki kesimin zengin kesimi sürekli sübvanse ettiği bir kaderi ortaya çıkardığı anlamındadır.
*
Barack Obama’nın performansını devraldığı ve yürüttüğü Büyük Ortadoğu,Hazar Havzasının Enerji Kalkınması Projeleri ile Asya-Pasifik’teki girişimleri belirlemektedir.
Projeksiyona Büyük Orta Doğu Projesinde ki performans alınsa -bakınız,şu tablo ortaya çıkıyor.
Proje İslam Birliği hedefiyle sınırların anlamsızlaştırılması ve ulus devletler modelinin aşılması ardından Ortadoğu’nun zengin kaynakları ve önemli jeopolitiklerini sömürüye açmak,kontrol etmek ve üzerinde baskı kurmak amacını taşımaktadır.
*
Önce çağdaş Türkiye’nin ideolojik karakterini belirlediği ilk andan beri etkilerini çözümsüzlükte ortaya çıkaran İslamcılık ve Kürtçülüğe verilen destekle,Türkiye Cumhuriyetinin idrak,felsefe,anlayış ve kültür bileşenleriyle gelişim,yenilik ve değişim süreci çağdışı akılla değiştirilmiştir.
Fethullah Gülen ve Recep Tayyip Erdoğan ya da cemaat ve AKP çağdaş Türkiye’nin ideolojik karakterini tüm kurumlarda sonlandırmış ve yerine islamcı-liberal, çoğunlukçu,
kanun devleti oluşturulmuştur- ne ki görüyorsunuz işte,bu anlayışla Türkiye’nin sosyolojisi katastroflara düşürülmüş bulunuyor.
*
Irak’ta oluşturulan yapıda etnik-mezhepsel ayrımlar federal yapının en zayıf yanıdır,Irak’ın tek bir kimlik etrafında bütünleşmesini zorluyor.
Ardından geliştirilen Arap Baharı’nın İslam ülkelerini demokrasi ve ekonomik refahın gelişmesine götürebilecek bir süreç olduğuna dair öngörüler de ardarda yıkılmaktadır.
Filistin sorunu derinleşmiş,Tunus,Libya,Mısır,Yemen,Lübnan,Bahreyn’ de isyanlar,ayaklanmalar,ekonomilerin çöküşü,yatırımarın düşmesi,istikrarsızlaşma ardında değişik siyasi, mezhep,etnik ve suç gruplarının iktidar savaşları dinmek bilmiyor.
*
Çünkü Ortadoğu Projesinin hedeflediği İslam Birliği;Türkiye ve tüm İslam ülkelerinin ekonomik ve sosyo-politik değişkenlerin birbirleriyle etkileşmesiyle sosyal yapıların ayrışmasına,yapıların zayıflamasına ve güçsüzleşmesine,her noktada ekonomik,siyasi ve askeri çatışma alanları oluşmasına ve bu istikrarsızlıkların oluşturduğu türlü risklerle İslam coğrafyasının tam ortasında yer alan İsrail’in güvenliğini tehdit altında kalmasına neden olmuştur.
*
Öte yanda İran’ın nükleer programı bahanesiyle Avrupa bölgesinin küresel tehditlere karşı korunmasını teminen Füze Savunma Sistemi kurulması kararının alınması da küresel ayrışmaya sonuç vermiştir.
Mesela Rusya yasal çıkarlarının sayılmadığı, hukuki yükümlülükler garantisi sunulmadan tek taraflı olarak füze kalkanı sistemlerinin yerleştirilmesini hem Avrupa hem de dünyanın uluslararası güvenlik ve stratejik istikrarına zarar verebileceğini öngörüyor.
ABD ile uzlaşı sağlayamamaları yeni bir silahlanma yarışının ve bu uğurda alan hakimiyetlerinin genişletilmesi mücadelesi sürecinin başlatıldığı anlamına geliyor.
*
Başkan Obama’nın dört yıllık bu performansının tüm bileşenleri kendini Suriye trajedisinden uluslararası tehdit olarak sunuyor.
Modern zamanın zenginliği bilginin iktidar ve gücü,iktidar ve gücünde bilgiyi ürettiği döngüsü kendini göstermekte gecikmemiştir-işte,yeniden karşılıklı silahlanma ile kutuplaşmada ekonomik,siyasi ve askeri çatışma fay hatlarının oluşması tarafların gücü birbirine karşı kullanma olasılığını düşürmektedir.
Taraflar birbirlerine verecekleri zararların ve maliyet kayıplarının muhtemel kazançlarının önüne geçeceğini yekdiğerine hissettiriyor ve birbirlerinin askeri teşebbüse girme cesaretini kırıyor; dünya yeni bir soğuk savaş dönemine giriyor.
*
Çünkü Başkan Obama ABD’nin ne Suriye krizinin olası komplikasyonlarına engel olabilme ne de ardında İran’daki nükleer tesislere ciddi zarar vermek yeteneğinde olmadığını anlamıştır.
O nedenle ABD’nin hem Suriye hem de İran’da ekonomi ve finans sektöründe oldukça ağır durum oluştuğu, ne pahasına olursa olsun Suriye ve İran ile anlaşmaya varmak için hem Suriye’nin hem İran’ın belirli ödünlerde bulunabileceği düşüncesini geliştirmiş ve diplomasiye ağırlık vermiş görünüyor.
*
Ne olursa olsun Büyük Ortadoğu Projesi çökmüştür,soğuk savaş yaşanıyorsa ABD’nin küresel liderliği tartışılıyor.
Ankara ABD seçimlerinde Başkan Obama’nın kazanmasından yanadır-fakat,Ortadoğu Projesi ve İslam Birliğinin de hayal olmasıyla birlikte Eşbaşkanı Başbakan Erdoğan’ın da batıl İslam’a dayalı inatçı siyasetinin bitirilmesi gerekiyor-aksi hal,o siyasetin keşmekeşiyle üretilen katastrofların Türkiye’den ABD’ye sirayeti halidir.
ABD 12 Kasım’da Başkan seçimine gidiyor…
7.9.2012