Bir süre önce ABD, Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney’in “Esad’ın daha fazla izole edilmesi ve daha fazla baskı uygulanması için konsensüs inşa etmek amacıyla BM Güvenlik Konseyi’nin ötesindeki, Suriye Halkının Dostları grubu ve diğer uluslararası partnerlerle çalışıyoruz. Bu nedenle partnerlerimizle muhaliflerin birlik olması veya geçiş planını tamamlama yönünde adım atması için çalışıyoruz”ifadesindeki noktadaydı.
Nitekim Suriye Dostları ülkeleri ve bizzat Türkiye’nin her türlü lojistiği ile paralı askerler, El Kaide dahil bilumum teröristler,uluslararası katiller ve muhalif güçler Halep’te kontrol kurmak-bu suretle,isyana uluslararası güç kazandırmak ve Esad’ı devirmek operasyonuna giriştiler-ne ki,Esad’a Halep’te yenildiler!
*
Şimdi ABD yeni bir aşama başlatmıştır.
Dışişleri Bakanı Hilary Clinton ABD’nin “Operasyonel Planlama ve İstihbarat Grupları Kurulması” ile “Esad Sonrası Suriye” projelerine Türkiye’yi ilişiklemek üzere İstanbul’da Cumhurbaşkanı,Başbakan ve Dışişleri Bakanıyla görüşüyor.
Sonuçta Başbakan Erdoğan’la birlikte Türkiye, Suriye geleceğini Esad’sız belirlemeye yönelik-işte,Esad’ı düşürmeye matuf türlü operasyonun düzenlenmesi,uçuşa kapalı güvenli bölgeler oluşturulması,o esnada kimyasal saldırı dahil olası komplikasyonlara tedbirlerin alınması ve Esad sonrası geçiş döneminin hazırlanmasına yönelik askeri ve istihbarat gruplarının oluşturulmasına ilişiklenmiş bulunuyor!
Bu projelerin işleyişi zaman istiyor,ABD’nin Suriye çözümünü yakın geleceğe yaydığı anlaşılıyor.
*
Nitekim bir yanda Suriye geleceğinin uluslararası hukukun belirlediği görüntüde sağlanmasını teminen,BM ve Arap Birliği’nin uluslararası Suriye özel temsilcisi olarak savaşan taraflar arasında uzlaşma sağlama çabaları başarısızlıkla sonuçlanan ve görevinden bu ay sonunda ayrılacağını açıklayan Kofi Annan’ın yerine Cezayir’li diplomat Lahdar Brahimi’nin atanması bekleniyor,”dostlar alış-verişte görsün” görüntüsü veriliyor!
Öte yanda İran,Tahran’da Türkiye’nin davet edilmediği 27 ülkenin katılımında,Suriye’deki krizi çözmek için,toplumsal karşılığı olan muhalif güçler ile Suriye hükümeti arasında, sükunet ve istikrar temelinde ciddi ve kapsamlı görüşmelerin yapılmasına yönelik barış konferansı tertipleniyor…
*
Doğrusu karşı cephenin bilhassa Türkiye’yi hedef alan önemli tavır alışlarını da dikkatle izlemek gerekiyor!
Mesela Irak’ta Osmanlı’dan beri ülke yönetiminde olan ve ABD işgali sırasında El Kaide etkisiyle radikalleşen Sünni azınlık ile işgal sırasında kazanımlarını korumanın peşinde gerekirse ülkenin üçe bölünmesini dahi kabul eden Kürt gruplar,ülkeyi bütün halde toplamak isteyen Başbakan Nuri El Maliki ve Şiilerden ayrışma çabasındadır, her bir grup Irak’ın geleceğini dış dinamiklerde arıyor!
Başbakan Erdoğan’ın Irak Kürdistan’ı sahasında ekonomik ilişkilerden örgütlediği islami sermayenin Türkiye kontaklarına bağlılığından geliştirdiği Kuzey Irak Kürt Yönetimine yakın politikası,
Sünni Lider El Haşimi vasıtasıyla Irak hükümetinde koalisyon ortakları arasında bir krizi tetiklemek,Şii Başbakan Maliki’yi devirmek-bu suretle Irak toprak bütünlüğünü dağıtarak ABD’nin projeleri çerçevesinde İran’ın tecrit edilmesine katkı koymayı amaçlayan politikasının yarattığı milliyetçi ve ayrılıkçı etkilere karşı,
Siyaset geleneği mezhep ve etnik kimlik çelişkilerine dayalı Irak’ta Parlamentonun Türkmenlere ülkenin üçüncü etnik unsuru olduklarını teyidle bir çok haklar veren kararı ve Türkiye ile ilişkileri gözden geçirme kararı almasını Başbakan Maliki’nin Erdoğan’ın politikalarına karşı geliştirilmiş,Türkiye’yi zora sokan taktikler olarak görmek gerekiyor.
*
Ya da İran Suriye’den sonra sıranın kendisine geleceği bilinciyle barışçıl amaçlarla olduğunu savunduğu nükleer altyapısının kilit önemdeki bileşenlerini yoketmek çabasında bulunan güçlerle -artık, nükleer gelişimi konusunda diplomatik görüşmelerde bulunmaya aldırmıyor,uygulanan tecrite karşı ayakta kalabilme güdüsüyle iç anlaşmazlıklarına rağmen birleşmiştir,tecrit baskısı altında nükleer milliyetçiliğe yöneliyor.
Ankara’nın Tahran’ın müttefiki Suriye hükümetine karşı savaşan isyancılara verdiği desteğin-aslında,İsrail’e verilen destek olduğu savunuluyor ve bu esas iki ülkenin arasını giderek bozuyor.
İran hükümeti 50 yıldır yürürlükte olan Türk vatandaşlarının vizesiz İran’a girişlerini askıya almıştır.
İran Genelkurmay Başkanı Türkiye’yi tehdit ediyor…
*
Ya da Rusya, Suriye krizinin ABD’nin istediği yönde çözülmesi,bir sonraki hedefin İran olması halini siyasetine,ekonomisine ve güvenliğine tehdit olarak algılamaktadır.
Suriye rejimine açık desteği yanında İran’a düzenlenecek bir askeri operasyona karşı Eylül’de Ermenistan ile Kuzey Kafkasya’da tertipleyeceği Kafkas 2012 askeri tatbikatı;Rus ordusunun Abhazya’dan Gürcistan’ın Borjomi bölgesine ve oradan Ermenilerin yaşadığı Ahılkelek bölgesinden geçerek Ermenistan’da bulunan askeri üssüne ulaşması,oradan ABD-İran savaşı cephelerine müdahale edileceği senaryosunu işliyor-ki,Türkiye Rusya’nın müdahalede bulunacağı birincil cepheyi oluşturuyor!
*
Tarafların başka bir çarpıcı sonucu da sessizce karşılıklı tavırlarında kullanıp-kullanmayacakları ise merak uyandırıyor?
Cumhuriyet Gazetesinin Bilgesam Araştırmalar Merkezi’ne yaptırdığı anketin sonuçları dikkat çekicidir.
Buna göre,Türk halkının yüzde 72’si Suriye’ye yapılacak operasyonların ABD ve müttefiklerinin işine geleceği düşüncesinde,Türkiye’nin NATO ve BM adı altında komşu Suriye’ye yönelik operasyonlara katılmasına karşıdır-ki,bu sonuc;
Her gün daha çok ısınan “Suriye’den İran küresel krizi”nde, Türkiye’yi taşeron ülke konumuna getiren bizzat Başbakan Erdoğan’ın,tarafların birbirlerine karşı mütemadiyen geliştirdikleri hamlelerde en önemli hedef haline getirebileceği sonucunu veriyor!
*
ABD “Suriye’den İran küresel krizinde” bölgedeki en önemli müttefiği,gücü ve cephesi Türkiye’yi Başbakan Erdoğan’ın taşeronluğu sayesinde elinde tutuyor-öyle ki,Türkiye’nin taşeronluğu ABD için olmazsa-olmaz anlamına geliyor.
ABD’nin ilgili krizde yüzde 72’lik Türk halk muhalefetine rağmen Başbakan Erdoğan vasıtasıyla Türkiye’nin katkısını nasıl aldığını,Başkan Obama’nın ABD ve Batılı yönetim ve halkları motive etmek üzere yayımlattığı elinde beyzbol sopası,Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesi fotoğrafı açıklıyor.
*
Öte yanda halkın yüzde 72’sinin karşı çıkmasına -rağmen, Başbakan Erdoğan vasıtasıyla Türkiye’nin ABD’nin en önemli müttefiki,gücü ve cephesi olması,
Suriye’ye,Irak,İran ve Rusya’yada -tıpkı,Esad örneğinde olduğu gibi, Erdoğan’ı hedef haline getiriyor ve yeni ilhamlar geliştirilmesine -elbette, vesile oluyor…
Bu ilhamların yakın gelecekte Yerel Seçimler,Cumhurbaşkanlığı,Anayasa Referandumu,Milletvekili seçimleriyle sınırlı olup-olmayacağını ise yaşayıp-görmek gerekiyor.
*
Dışişleri Bakanı Clinton,Türkiye’yi”Birinci önceliğimiz Esad olmadan demokratik bir Suriye’ye erişilmesidir” fikrini destekleyen operasyonel planlama ve istihbarat gruplarının kurulmasına ilişiklemiştir.
Başbakan Erdoğan yukarı tükürse bıyık,aşağı tükürse sakal bir tarafta ABD ve müttefikleri öte tarafta Rusya ve müttefikleri arasında iki arada bir deredir- bakınız, Erdoğan Türkiye’sinde onca seçilmiş milletvekilinin suç icadıyla cezaevlerinde tutuklu olması yetmezmiş gibi-şimdi de, CHP Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün’nün PKK tarafından kaçırıldığı haberi geliyor,herkes eteğindeki taşları dökmektedir- çünkü, Erdoğan dans et-me-si-ni bil-mi-yor…
*
M.Ö 8.yüzyılda Romalı Şair Horatius Flaccus,” En iyi zırh hedeften uzak durmaktır”diyor.
13.8.2012
Bir yanıt yazın