PKK diğer coğrafyalarda ki Kürt hareketleriyle eşgüdümlü Hakkari Şemdinli’de,Çukurca’da,Siirt Eruh’ta kendi payına düşeni Devrimci Halk Savaşı Stratejisi ile yürütüyor.
Alan hakimiyeti kurmak-bu suretle,Türkiye egemenliğini, ulusal sınırlarının güvenilirliğinin sorgulanmasını,Türk halkının çözülmesini hedefliyor.
Bu hedefiyle PKK -henüz,Hakkari-Çukurca’da Geçimli Karakoluna saldırmıştır -16 yaralı, 6 asker 2 korucu şehit veriliyor.
*
Başbakan Erdoğan,”Türkiye Cumhuriyeti ve aziz millet sadece terör örgütüne değil,terör örgütünün iplerini elinde tuttuğu canilere de,terör örgütünün iplerini de tutan düşman ülke ve çevrelere de haddini,hududunu bildirecek güçtedir”diyor.
Bu ifade bizzat sahibi olduğu komşularla sıfır politikasının düşmanlar ürettiği ve iflas ettiği anlamına geliyor!
*
“İslam Ümmeti Birliği”havucundan geliştirilen komşularla sıfır sorun politikası bugünün dünyasında zavallı bir ütopya olmaktan ileri gitmiyor,bir ütopyanın bir ülkenin dış politikasının belirleyeni olması ise o ülkenin ve insanlarının perişan edilmesine yeter sebep oluşturuyor.
Çünkü -bakınız,bugün dünya;ABD’nin, birincisi”Hazar Havzasının Enerji Kalkınması Projesi”ile Rusya’dan geçen enerji hatlarına bağımlılıkların kaldırılması,alternatif ihraç yollarının bulunması ve mevcut rejimiyle İran’ın Hazar enerjisinde rol almaması,
İkincisi”Büyük Orta Doğu Projesi” ile İslam ülkelerinden hareketle Suriye’de ve İran’da rejim değişiklikleri üzerinden zengin kaynaklara ve önemli jeopolitiklere sahiplenmek çıkarında ve tersiyerinde iki ana cepheye ayrılmış bulunuyor.
İlki ABD-İsrail-Batılı müttefikleri İttifakıdır,ikincisini Çin-Rusya İhtilafı oluşturuyor,Türkiye ittifakın gerektiğinde feda edeceği ön cephe ülkesi görevi yapıyor!
*
İttifak ve Başbakan Erdoğan ile ön cephe ülkesi yapılan Türkiye, ilgili projeler çerçevesinde -mesela,Arap-İslam ülkelerini etnik ve mezhepsel temelde çözmek,onları istikrarsızlığa sevketmek-sonuçta,İran’ı tüm bölgesinden tecrit etmek gayretlerini Irak’ta da sürdürmektedir.
Irak’ta ABD’nin oluşturduğu yapıda etnik-mezhepsel ayrımlar federal yapının en zayıf yanıdır,Irak’ın tek bir kimlik etrafında bütünleşmesini zorluyor.
Osmanlı’dan beri ülkenin yönetiminde olan ve ABD işgali sırasında El Kaide etkisiyle radikalleşen Sünni azınlık ile işgal sırasında kazanımlarını korumanın peşinde gerekirse ülkenin üçe bölünmesini dahi kabul eden Şii ve Kürt gruplar giderek ayrışıyor,Irak’ı bir arada tutan iç dinamikler bir-bir tükenirken her bir grup Irak’ın geleceğini dış dinamiklerde arıyor.
Halbuki Türkiye Irak’ı birlikte tutan unsurların dağılmasıyla oluşacak istikrarsızlıkta çevreye yayılabilir çatışma riski ve Kürtlerin konumuyla en büyük riski yükümlenmektedir- bu konu,Başbakan Erdoğan’ın en büyük yanlışı ütopik dünyasından geliştirdiği İttifaka bağlılık politikasının alt ürünü Irak politikasının da temel yanlışını oluşturuyor,kötüden iyi çıkmıyor…
*
Erdoğan’ın Irak Kürdistan’ı ile ilgili politikası bu güne dek Kuzey Irak Kürt Yönetimi sahasında ekonomik ilişkilerden örgütlediği islami sermayenin Türkiye kontaklarına bağlılılığından doğuyor -belirtildiği üzere,bu bağlılıklar önce olası bağımsız Kürt devletinin milliyetçi ve ayrılıkçı etkilerinin sonra Türkiye Kürtlerine sirayet etmesiyle asimetrik tehditlerine engel olamıyor…
*
Erdoğan -mesela, merkez hükümetin giderek Irak’ın toprak bütünlüğünü ve geleceğini sağlayamayacağı, Kürt bölgesinde tartışmalı bölgeler,Kerkük sorunu ve Petrol Yasasına çözüm bulamayacağı öngörüsü ile Mesud Barzani’yi bağımsız bir devlet gibi davranmaya yöneltiyor.
Barzani bu noktada kolay bir politikaya sahip çıkıyor;Türkiye ile düştüğü herhangi bir ihtilafta sorumluluğu merkezi Irak’a yıkıyor bir yandan da çeşitli ülkeleri arkasına alarak diplomatik gücünü arttıran bir politika takip ediyor…
Ya da dostlar alışverişte görsün hesabı -işte, PKK’nin Çukurca’da gerçekleştirdiği saldırıyı kınıyor, PKK’dan -üstelik,Türkiye’dende ateşkes ilan etmelerini talep ediyor!
*
Ya da Erdoğan Irak’ta müslümanları mezhepleri çerçevesinde karşı karşıya getirmek faaliyetlerinin içinde kimi örgütlerin Şii ve Sünni Müslümanları çatıştırmak için çeşitli kentlerde ortak yerleşim bölgelerine bombalı terör saldırıları planlamakla suçlanan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi’ye kol-kanat geriyor-bu suretle Irak’ın bekasına aykırı Sünni-Şii çatışmasını körüklüyor!
*
Erdoğan hem Kürt Lider Barzani hem Sünni Lider El Haşimi ile ortaklığının Irak hükümetinde koalisyon ortakları arasında bir krizi tetiklemek,Şii Başbakan Maliki’yi devirmek-bu suretle Irak toprak bütünlüğünü dağıtarak ABD’nin projeleri çerçevesinde İran’ın tecrit edilmesine katkı koymayı amaçlıyor.
Saddam rejiminin devrilmesi ardından ülkenin tüm kurumlarının yetkilerini üzerinde toplayan Şii Başbakan Nuri El Maliki,”Erdoğan Irak’ın iç işlerine karışıyor.Bu politikaları sürdürme konusunda ısrarcı olmak,Türkiye’yi bölgedeki herkes için düşman bir devlet haline getiriyor”diyor.
*
O sıralarda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu esas amacı Suriye’nin Kürt bölgesindeki gelişmeleri görüşmek üzere Kuzey Irak’ta Mesut Barzani’ye bir ziyaret tertiplemiştir ardından Kerkük’e geçiyor.
Irak Kürtlerinin Kerkük’ün Kürt kenti olduğu ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi toprakları içerisinde kaldığı savunusuna Irak merkezi hükümetinin şiddetle karşı çıkması Kerkük’e yapılan ziyareti anlamlı kılıyor.
Davutoğlu’nun Kerkük ziyaretiyle oluşturduğu diplomasi,Türk tarafının Barzani’yle görüşmeden istediğini aldığını, karşılığında ise Irak’taki ihtilaflar konusunda Kürtlerden yana daha fazla ağırlık koyabileceğini düşündürüyor!
*
Fakat ziyaretin ardından Irak Parlamentosunun Türkmenlere ülkenin üçüncü etnik unsuru olduklarını teyidle bir çok haklar veren kararı-elbette,Kerküklü Türkmenler başta olmak üzere Türkiye’dede sevince neden oluyor.
Ne ki ittifak ve İhtilaf kuvvetlerinin kıyasıya mücadele ettiği ve siyaset geleneği mezhep ve etnik kimlik çelişkilerine dayalı Ortadoğu sorunlarında-şimdi,Türkmenleri üçüncü etnik unsur yapan kararın,Başbakan Maliki’nin Erdoğan’ın politikalarına karşı geliştirdiği bir taktik olarak görmek gerekiyor.
*
Türkiye’nin Irak Kürt Bölgesi Yönetimi ile geliştirdiği ilişkiler bir süre Irak Türkmenleri ile Kürt gruplar arasında yumuşamaya ve iki kesim arasında siyasi-ekonomik ilişkiler kurulmasına-o esnada,Türkmenlerin toparlanmasına ve siyasetlerini geliştirmelerine neden olmuştur.
Nitekim Irak Türkmen Cephesi Eylül ayında Kürt Bölgesel Yönetimi’nde yapılacak il meclisi seçiminde Türkmen iradesinin ve siyasetinin bilhassa Kerkük’te, Erbil’de,Duhok,
Süleymaniye’de belirmesine yönelik bir liste oluşturulması kararındadır.
*
Kerkük Sorunu Irak Başbakanı Nuri El Maliki ile giderek bağımsız bir devlet gibi davranan Mesud Barzani arasındaki anlaşmazlıkta önemli bir yer tutuyor.
Maliki Kerkük’ü bir koz gibi kullanmaktadır -mesela,Barzani’nin Irak’ta yeni bir diktatörün oluşmasına izin vermeyeceğini,taleplerinin kabul edilmemesi durumunda Eylül’de halka giderek Irak’tan ayrılma konusunda alınacak kararı uygulayacaklarını ilan ettiğinde, Maliki “Ayrılırsan Kerkük’ü vermem” diye tehdit ediyor.
*
Irak Türkmen Cephesinin, Eylül’de İl Meclisi seçimlerinde kendi iradelerini ortaya koyan ve Türkmen siyasetini daha ileri taşıyabilecek kararı süre-dursun,
Irak Parlamentosunun Türkmenleri üçüncü etnik unsur yapan kararı;
Kerkük’te, Erbil’de,Duhok,Süleymaniye’de ve Türkmen nufusun yoğun yaşadığı diğer yerleşimlerde Türkmen Cephesi’ni yeniden Kürt gruplara karşı bir cephe durumuna getirmiş bulunuyor.
*
Kerkük Iraklı Türkmenlerin merkezidir-ama,uzun süredir Kürt Yönetimi,Irak hükümeti ve Türkmenler arasındaki ihtilafın,gerginliğinde nedenidir.
Şehrin güvenliğini merkezi hükümete bağlı peşmerge ordusu ve Kürdistan Yurtseverler Birliği ile Kürdistan Demokratik Partisinin güvenlik güçleri sağlıyor,Türkmenlerin kendilerini savunacak güçleri bulunmuyor.
Üçüncü etnik unsur durumuna gelen Türkmenleri,Irak hükümeti ile Kürt Yönetimi arasındaki bir anlaşmazlıkta ya da Kürt Yönetiminin Türkmenlere bir sorun çıkarması halinde kimin koruyacağı merak ediliyor!
Başbakan Maliki’nin Erdoğan’ın politikalarına karşı Türkiye’ye Irak’tan tuzak kurduğu anlaşılıyor.
*
Öyle bir tuzak -ki,bir yanda Irak Kürdistanı’nda milliyetçi akımların pompalanması – o esnada, PKK’nın Kuzey Irak’ı toparlanma ve Türkiye’ye operasyonlar yapma yeri olarak kullanmasına yol açıyor.
Daha ötesinde Türkiye’nin 1926 tarihli Ankara Anlaşmasıyla kazandığı Musul Haklarını anlaşmanın hükmü olarak Irak’ın bölünmesi halinde kaybedeceği endişeli bir sürece giriliyor.
Yoksa Davutoğlu’nun Kerkük ziyaretiyle oluşturduğu diplomasiyle,Türk tarafının Barzani’yle görüşmeden istediğini aldığını karşılığında ise Kerkük ihtilafı konusunda Kürtlerden yana daha fazla ağırlık koyduğu anlamını mı çıkarmak gerekiyor?
*
Vallahi! Allah’ın Büyük Atatürk’e aşina Türk Milletinin ibret almasını teminen Recep Tayyip Erdoğan’ı sanki bir deccal gibi gönderdiği anlaşılıyor.
7.8.2012
Yazıları posta kutunda oku