Başkan Obama’nın CIA ve diğer ABD istihbarat birimlerine Beşar Esad’ı devirmeye çalışan muhaliflere destek yetkisi veren başkanlık emrini yıl içinde imzaladığı belirlendi.
Başkanlık emrinin kapsadığı yetkiler bilinmese de Amerikalı yetkililerin silah kullanmasına izin verilmediği tahmin ediliyor.
Aynı emir bu faaliyetlerin Adana ve Hatay’daki komuta merkezinden koordine edilmesini öngörüyor.
Nitekim Türkiye’nin Suriye muhaliflerine desteğinin giderek arttığı,eğitim bir yana stratejik planlama ve militanlara silah- ekipmanla birlikte her tür lojistiği sağladığı da biliniyor…
*
BM ve Arap Ligi Temsilcisi Kofi Annan,Suriye’de çatışmaları sona erdirmeyi amaçlayan hem Esad’ın hem de muhaliflerin kabul ettiği altı maddelik barış planı hazırlamıştı.
Tarafların giderek daha yoğun askeri nitelik kazanması ve çatışmaların tırmanması nedeniyle sonuç alamayınca istifasını,
ABD;tarihin yanlış tarafında yer aldıkları eleştirisini getirdiği Rusya ve Çin’in Esad’a karşı harekete geçilmesine destek vermemesinin sonucu,
Rusya;ABD’nin BM Güvenlik Konseyini oyun dışına itmek,ardından Suriye’de güç kullanımına kapıyı aralama hamlesi olarak değerlendiriyor!
*
Annan’ın istifası ardından BM Genel Kurulu bazı Arap ülkelerinin Suriye’deki siyasi geçişe destek veren,demokratik bir hükümetin kurulması için Esad’a iktidardan ayrılma çağrısı yapılan karar tasarısını görüşmektedir.
Söz konusu tasarıda daha fazla destek kazanmak amacıyla, Esad yönetimini ortadan kaldırma ve Suriye’ye yaptırım uygulanması gibi ısrarlardan vazgeçiliyor.
Suriye hükümetinin kimyasal silah kullanmasının engellemesi,şiddetin durdurulması ve insan hakları ihlallerinden sorumlu olanların yargı önüne çıkarılması karar altına alınıyor…
*
Rusya,BM kararının ABD’nin tek taraflı yönlendirdiği Suudi Arabistan,Mısır ve Bahreyn gibi ülkelerin Esad ve rejimini ortadan kaldırmak amacını gizleyen bir tasarıya dayandığını -bu kararın,muhaliflere daha fazla silah tedarik edilmesini teşvik edici nitelikte olduğunu savunuyor.
Nitekim Rusya,Çin ve 10 ülke daha kararı desteklemiyor,ülkelerin ayrışmada kemikleştikleri görülüyor.
*
BM Kararının hukuki bağlayıcılığı yoktur -o nedenle,kararın Güvenlik Konseyini harekete geçirmeye yönelik bir amacı olmadığı -aksine, yapılmak istenen şeyin Suriye konusunda BM Teşkilatının bütün organlarında tıkanma olduğunun gösterilmesi çabası olduğu anlaşılıyor.
ABD,BM Güvenlik Konseyinde Çin ve Rusya’nın vetolarını by-pass etmenin yolunu açmış, BM’nin görmezden geleceği bir süreç oluşmuştur!
Şimdi Esad’ın ve rejiminin ortadan kaldırılması için -mesela,Türkiye’nin Adana-Hatay Karargahlarından her türlü desteği ile Özgür Suriye Ordusu’na,istihbarat servislerine,
profesyonel katillere,paralı askerlere,islamcı terör örgütlerine iş düşüyor!
*
Fakat Türkiye-İsrail ve Arap menşeli muhaliflerin Esad ve hükümetini ortadan kaldırmak için yapacağı operasyonlar ne kadar zamana yaygın,sinsi,sessiz ve hedefe odaklı olursa olsun,Suriye’de Esad rejimi ve destekçilerinin de bu saldırıları sonu belirsiz bir iç savaşa yönlendireceklerini göz ardı etmemek gerekiyor.
Bakınız sonu belirsiz bir iç savaş Türkiye’ye hangi maliyetleri bindiriyor?
*
Suriye’de Kürt Yüksek Konseyi Kobani,Derik ve bunlara komşu yerleşimlerde doğrudan,Kamışlı-Sare-Kaniye şehirlerinde hükümet güçlerinin desteğinde kontrolü elinde bulunduruyor.
Başkan Salih Müslim,”Suriye’nin ne Arap, ne de Kürt halkları ‘Yeni Osmanlıların’ boyunduruğuna bir kere daha düşmeyi istemiyor,Suriye’de demokrasinin gelişmesi sürecinde ulusal haklarımıza kavuşmayı hedefliyoruz”diyor.
Yani Kürtler, Esad rejiminin sürmesi halinde Demokratik Özerklik,rejimin düşmesi halinde doğrudan özerklik ya da bağımsızlık talebindedir-üstelik,bu talebin ısrarında olmaya yeterli siyasi kültür,milis yetkinliği ve uluslararası desteğe de sahip görünüyor.
*
Şu süreçte Suriye’deki gelişmelerde Kürt Yüksek Konseyi uluslararası hukukun verdiği hakla silahsız,kansız-katliamsız demokratikleşme çabasında oldukları savındadır.
Demokratikleşmeyi ve Suriye’nin bütünlüğünü hedeflediklerini ilanla -esasen,Başbakan Erdoğan iktidarının Suriye’de bu politikayı izlediğine işaret ediliyor!
Türkiye’den herhangi bir müdahalenin uluslararası hukuka aykırı olması bir yana,böyle bir durumda Kürtlerin bir bütün olarak ortak hareket edeceği vurgulanıyor.
*
Suriye’de iç savaş!Kürt kimliğinin bölgede milliyetçi akımları ayaklandırmasıyla çatışmaların yayılması bir yana,Türkiye’de ki Kürtlere etkisiyle-işte,
PKK’nın sürmekte olan Şemdinli eylemlerinde olduğu gibi Türkiye sınır güvenliğinin sorgulanmasına,etnik farklılıkların yeni toplumsal çatışmalara dönüşmesine,anayasa düzleminde Kürt taleplerinin giderek uluslararası camiadan destek görmesine,büyük göçlere ve büyük boyutlarda acıya ve finans sektöründen-turizme,taahhüt sektöründen- ticaretin her alanına ekonominin tüketilmesine,Türk Halkının yoksullaşmasına yol açacağı kesindir.
*
Suriye’de iç savaş! Arap Alevilerinin sıkışmaları halinde Lübnan-Hatay ekseninde giderek devletleşeceği,Rusya himayesinde özerk bir bölgenin oluşacağı öngörülüyor.
Hristiyanların ve savaştan kaçan binlerce Suriye vatandaşının kitlesel göçüne- bu sırada, Alevi-Dürzi-Kürt ittifakı karşısında Sünni Arapların sadece ABD-İsrail’e yarayan Suriye’nin parçalanmasını kabul etmeleri de beklenmelidir!
Suriye Alevilerinin,Türkiye’de Mersin,Hatay,Adana’da yaşayan Arap Alevilerini de etnik ve mezhepsel olarak etkilemesi kesindir.
Suriye Alevilerinin,Dürzi ve Kürt gruplarının bu faaliyetlerinde Rusya,Irak,İran’ın desteğini ve ekonomik,siyasi ve sosyal etkilerini de varsaymak gerekiyor.
*
Erdoğan ve hükümetinin Türkiye’nin Suriye’de çıkacak bir iç savaşın en fazla etkilenecek ülkelerinin başında geldiğini göz önünde tutarak,Suriye’de iç barışa katkıda bulunmak için sabırlı bir sürece çalışması gerekmekteydi.
Ne ki ABD’ye verdiği kimbilir hangi ödünler karşılığında ve Başkan Obama’nın beyzbol sopasının dehşetinde, İslam Birliği ütopyasıyla Eşbaşkan olan-karşılığında her dakika ulusal,itikadi her türlü inisyatifini,gücünü ve prestijini kaybettiği çok açık Başbakan Erdoğan Suriye’de ABD ve İsrail’in taşeronluğunu yapmaya devam ediyor.
Onların yerine iç savaşı derinleştirme politikasından bir an vazgeçmiyor,politikası Suriye’yi kan gölüne çeviriyor,Türkiye’de Alevilere ve Kürtlere karşı faşizmi körüklerken sağduyu kaybolmuştur,durmaksızın bir iç çatışmaya gidiliyor.
*
İşte Halep’te bir çok semtte çatışma,bombardıman haberleri gelmektedir,hükümet birlikleri Suriye’nin ekonomik merkezi Halep’i başta ABD,İsrail ve Türkiye’nin desteklediği muhalif güçlerden temizlerse,Esad iktidarda kalabilecektir-aksi halde, Halep muhaliflerin eline düşerse kriz iç savaşa dönecektir.
Şemdinli’dede PKK’nın alan hakimiyeti sürüyor,Türkiye Cumhuriyetinin sınır güvenliği tehdit ediliyor.
*
Şemdinli’de PKK,Halep’te muhalif kadrolar alanda hakimiyet sağlamak ya da güçlerinin sürekli yer değişimi ve yoğun eylemlerle;
BuradaTSK’yı, orada Suriye Arap Cumhuriyeti ordusunu işlevsiz bırakmayı,ele geçen mahallerde devleti temsil eden tüm kurumların fiilen tasfiye etmeyi,devleti temsil eden görevlilerin tutuklanmasını,stratejik ekonomik alanların yok edimini hedefliyor.
*
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Halkı hiç olmadığı kadar tehlikededir.
Süreç ancak Türk halkının duruma sahip olması halinde terse çevrilebilir.
Ancak halk, kısa sürede Türkiye’nin her yerleşim biriminde ısrarlı açık alan toplantılarıyla Başbakan Erdoğan’ı ve bitkisel hayatından Necdet Özel’i uyandırabilir, sivil toplumdan hareketle Kılıçdaroğlu’nu ve Bahçeli’yi sarsarsa kurumların üzerinden de ölü toprağı silkelenir,duruma sahip olunur.
Bu yapılmalıdır- ki,sonrası Allah Kerim olsun!
5.8.2012