CEHENNEME GİDEN YOL
HÜSEYİN MÜMTAZ
Marks, “Cehenneme giden yolun iyi niyet taşlarıyla döşeli olduğunu” söylemişti..
Yakın coğrafyasında brüt 1900, net 1990’lardan beri başına gelmekte olanların; Türkiye’nin kendi iyi niyetinden kaynaklandığını söylersek kime haksızlık etmiş olacağız?
“Saf”lığın da bir sınırı olmalı değil mi?
Devran dönüyor, Beylikler, İmparatorluk, Cumhuriyet coğrafyası silkelenmeye devam ediyor.
Sykes/Picot, Sevr, Rice/Ralph Peters haritalarının çizim yılları arasında çok uzun zamanlar vardır ama kafa, temel ilke, ana hedef aynıdır.
BOP önce GOP, sonra da “Arap Baharı” oldu, geldi kapımıza dayandı.
Kuzey Suriye’de nur topu gibi bir “Batı Kürdistan” dünyaya geldi.
Kuzey Irak’taki zaten kemale ermişti, demek ki “uluslararası plana” göre sırada Doğu ve Kuzey Kürdistan var.
“Kanlı mı olur, kansız mı olur?”, “kadayıfın altı kızarınca mı olur?” yoksa biraz daha “federasyon dahil her şeyi” konuşunca mı olur, bilemem..
Ama gidilecek olan köyün minareleri görünmüştür.
Hazar’ın güneyinden, Hatay’ın güneyine kadar olan bölgede tasavvur edilen “Free Kurdistan”da (İsim babası Ralph Peters’dir) sadece Fars ve Araplar değil, yoğun bir biçimde Türk/menler de mevcuttur..
Hatta daha çok Türk/menler vardır. İran’da Farslar sadece İran’da, Irak ve Suriye de ise Araplar “da” vardır ama hepsinde ortak olan tek varlık “Türk/men”ler’dir.
Ama nedense bahse konu coğrafyada Türk’ün adı yoktur.
İran’da da yoktur, Irak’ta da yoktur, Suriye’de de yoktur.
Adları anılmamaktadır, yok sayılmaktadırlar ama “var”dırlar. İran’da 40 milyon Azeri, Irak’ta 2,5 milyon, Suriye’de de 3,5 milyon Türk yaşamaktadır.
“Bölge”de Türkler, tartışmasız en kalabalık “aslî unsur”dur.
Ne çare 1300 Türk, Suriye’den Türkiye’ye göç edince, çadır kentte, çadır kentin “yerli” Suriyelileri tarafından “istenmemekte”dir.
“Uluslararası proce” Türkleri yok saymaktadır. “Uluslararası proce”ye göre bölgede, “İsrail’in müttefiği” olacak bir Kürt devletine ihtiyaç vardır.
Bu, “sezaryenle” dünyaya getirilmiş, getirilecek olan Kürt Devleti, bölgede İsrail aleyhine olabilecek bir Türk, bir Fars hâkimiyetini engelleme amacını gütmektedir.
Çünkü “Arz-ı mev’ud”, Türkiye’ye ve İran’a da “bulaştığı” için Türklerin ve Farsların tepkisini çekmektedir.
O halde “Free Kurdistan”, İsrail’in (Amerika’nın) bölgedeki Truva atıdır.
İşte tam burada gündeme, Türkiye’nin, “yol”un yapımına bizzat döşeyerek yardımda bulunduğu “iyi niyet taşları” gelmektedir.
“36’ıncı Paralel”i hatırlıyor musunuz?
Nasıl hatırlamazsınız, bir zamanlar sabah akşam onunla yatar kalkardık.
“Federasyon dahil her şeyi konuşabileceğimiz” Özal’lı yıllardı, Baba Bush’lu yıllardı. İncirlik’te konuşlu “Çekiç Güç” 36’ıncı Paralel’in kuzeyine Saddam’ın çıkmasını yasaklamıştı.
Ve o Çekiç Güç’ün koruyucu şemsiyesi altında, şimdi adına “Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi” dediğimiz “oluşum” dünyaya gelmişti.
“Çekiç Güç” hayrettir sadece Barzani’yi değil, PKK’yı da “koruyor ve kolluyor”du. 14 Ocak 1992 günü Cudi’ye, İncirlik’te konuşlu Çekiç Güç’e bağlı bir ABD helikopterinin PKK’lı teröristlere yardım paketleri attığı, Türk helikopter pilotları tarafından olayın rapor edildiği, bir askeri timimizin olay yerine PKK’lılardan önce ulaşarak “27 adet çuvalı” ele geçirdiği belgelerle sabittir.
Buna “First Chuwall” olayı diyebilir miyiz?
Saddam’ı bitim kadar sevmezdim. Ama Türkiye’nin, “iyi niyetle” ve Kürtleri güya Saddam’ın şerrinden korumak amacıyla göz yumdu(ruldu)ğu Çekiç Güç/36’ıncı paralel hâdisesi; nasıl bugün Kuzey Irak’taki Kürt Devleti’nin kurulmasına yol açtıysa;
Yine bitim kadar sevmediğim Esat’ın “güya” iş başından uzaklaştırılması için Türkiye’nin de “ikna edildiği “muhalefet” hareketi de Suriye’nin kuzeyinde yeni bir Kürt Bölgesi’ne yol açmıştır.
Türkiye bugün Kuzey Irak’tan, Irak merkezi hükümetinin karşı çıkmasına rağmen petrol almakta, Barzani’nin petrolünü dış dünyaya pazarlamasına olanak sağlamaktadır.
Hatay’daki “kuş sütünün” eksik olmadığı konteynır/çadır kentler de; daha Suriye olayları başlamadan “dünya basınına” açıklanmış, hemen ilk başlarda da Ajan-gelina Jolie “davet” edilerek “flaş flaş flaş” haber haline getirilmişti.
Irak bölündü, Esat da gidici olduğuna göre Suriye bölünüyor…
Dâvutoğlu, Kuzey Suriye’nin “de” PKK’nın eline geçeceğini tahmin ediyor muydu?
Lavrov’a göre ise Kuzey Suriye El Kaide’nin eline geçmiş olabileceği için Türkiye sınır kapılarını kapıyor..
“Proce”nin, “Arap Baharı” ile de sınırlı kalmayacağı anlaşılıyor..
BDP Van Milletvekili Üçer, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki Van ilinde bugün, Kürdistan bölgesindeki Kürt hareketlerinin önderinin Öcalan olduğunu söyleyerek; “Kürdistan halkını tehdit etmek yerine, Kuzey Kürdistan’da yani Türkiye sınırları içerisindeki Kürtlerin haklarını vermeye dönük bir projeler geliştirilsin. ….Suriye’de özerkliğini ilan etmiş Kürt konseyini saygıyla selamlıyoruz. Yaşasın özgür özerk Kürdistan. Türkiye tanımasa da, dünya tanımasa da, Birleşmiş Milletler tanımasa da tarih bunu böyle yazsın. Milyonlarca Kürt halkı nasıl federal Kürdistan hükümetini yüreğine basarak tanıdı ise Suriye’de özerkliğini ilan etmiş özerk Kürdistanı da herkes tanıyacak. Bugünden sonrası da artık Kürt baharıdır. 4 parça Kürdistan’da tüm dünyada Kürtlerin adı özgürlükle anılacak” dedi.
Olayların önünde miyiz, arkasında mı?
Bu coğrafyada etken faktör müyüz, edilgen mi?
Kendimize “etken faktör” rolü biçtiğimize göre; “aktif etken” miyiz, “nötr/kararsız etken” mi?
Farkında mıyız?
Mutfakta biri(leri) mi var? 27 Temmuz 2012
57′NCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57′İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
Bir yanıt yazın