Prof. Dr. Oya Akgönenç
Olayların bir görünen ve aşikar olan yüzü , bir de onun arkasında saklı olan yüzü mevcuttur. Suriye de ki hengamede de durum böyledir.,
Suriye içindeki mücadelede birçok taraf mevcut. Sadece muhalifler 8-9 gruptur. Bir araya gelip “birleşmiş bir direniş” sergiliyememektedirler.
Bu mücadelenin içinde Arap, Kürt, Türkmen gibi aşiret ve ırk farkı ile ayrışan gruplar mevcuttur. Buna ilaveten bir de Sunni, Alevi (Nuseyri denen çok uç bir grup) Hristiyan olmak üzere mezhep ve din ayrılıkları da bu mücadelenin içindedir.
Suriye’nin komşuları da aradında da gizli bir çekişme mevcuttur. Bir tarafta Iran ve Lübnan, diğer taraftan Sudi Arabistan ve Ürdün “güç üstünlüğü “ elde etmek üzere gizli ve açık, çok katmanlı mücadele yürütmektedir.
Diğer Arap ve İslam ülkeleri etkisiz ve bölünmüş olup, bir türlü harekete geçip, etkili olamamaktadırlar.
Türkiye, belki de en büyük farkı yaratabilecek ülkedir ama o da kararsız bir tutum sergilemektedir. “Suriye halkının tercihlerini destekliyoruz, onları gayretleri ile demokrasi ve istedikleri sistemin gelmesini istiyoruz” şeklinde ifadelerle duruşunu anlatmaya çalışmaktadır..Aktif politika yapar görünüp, farklı bir şey yapmama işlemi.
Suriye üstünde küresel bir mücadele de sürmektedir. Bir tarafta Amerika ve Avrupa, Diğer tarafta Rusya ve Çin. Ama ne varki burada da “proxy war” veya taşeron savaşcılar uygulaması yapılmaktadır. Ortada Mücadele var ama görünen mücadele Suriye yönetimi ve muhalefeti. Görünmeyen mücadele ise, global güçlerin, OrtaDoğuda denge ve üstünlük mücadelesi. İlaveten, bölgesel güçlerin de Küresel güçler adına meydanda “peşrev çekmesi”.
Bütün bu hengame ve çatışmalardan en karlı çıkacak gibi görünen gruplar: Kürtler ve İsrailliler. İsrail 1948 den itibaren Orta Doğu haritasının üstüne zorla “aplike” edilmiş olup, Batının her alanda sağladığı devasa desteklerle ayakta durmaktadır. Diğeri de, 1917de ABD başkanı tarafından dile getirilen, 1918-48’lere kadar İngilizler tarafından kışkırtılan, desteklene ama sonrunda 2000’li yıllardan itibaren de çeşilti ülkelerde yavaş, yavaş uygulanmaya konan metodlarla şekillenmeye başlayan “bağımsız Kürt bölgesi” olayıdır. Batının her konuda yardım ve desteği ile gelişen bu Kürt birimi, İsrail’in peyki olarak geliştirilmeye çalışılmaktadır.( bu işin görünen yüzü)
Bu iki olaydan dolaylı olarak ABD ve Avrupanın elde edeceği yararlar sayılmayacak kadar çoktur.(bu da işin görünmeyen yüzü).
Son günlerde Türkiye’ye kızan Suriye Esad idaresi, Suriye PKK gruplarının Türkiye’ye geçiş ve kayamalarına göz yumarak, aklınca Türkiye’ye bir ders vermek istemiştir Sonuç: Suriyenin kuzeyinde ki Kobani, Afrin, Kamışlı, Amude, Derbasiye,Sari Kani gibi yerleşim birimlerini PKK’nın Suriye kolu olan PYD’nin kontrolü altına girmiştir. Hani derler ya “keskin sirke küpüne zarar” diye Ne var ki Türk tarafında bazı kişiler de bu olayı hafife almaktadırlar. (buna ne demeli bilmem)
Bu gelişme Suriyede bir Kürt bölgesinin oluşması, Kuzey Iraktan Akdenize bir koridor açılması ve bir liman olanağının sağlanması anlamına gelmektedir. Olayın görüne yüzü, Suriyede ki hengame de bazı Kürt gruplarını bazı yerlerde hakim olması gibi görünse de, görünmeyen yüzü, OrtaDoğuda çok sistemli bir gelişmenin yer almakta olduğudur.
İşin daha da vahim kısmı:
Türkiyede Mardin, Diyarbakır gibi bölgelerde sık, sık elektrik kesintileri olmakta ve halkı canından bezdirmektedir. Halk bu durumlara isyan ederek sokaklara dökülmekte ve daha iyi bir hizmet talep etmektedir.(görünen, sıradan tekbik bir sıkıntı)
Bu arada BDP’lilerin GüneyDoğu illerinde çeşitli sebeplerle protestolar düzenlemeleri ve ortamı germeleri dikkatle izlenmeli ve Baydemirin “özerklik” talebi va zamanlaması çok ama çok dikkatle irdelenmelidir.
Tam bu günlerde (26 Tem 2012), Tunceli-Elazığ sınırında inşaa edilmekte olan Pembelik Hidroelektrik santralında (HES) ki bu {o bölgenin elektriğini sağlamak üzere inşaa edilmektedir.} Çevreci gruplar tarafından protesto edilerek,basılması ciddi bir gelişmedir.“kızgın çevreciler” Pembelik HES şantiyesine girip, araçları,arabaları ve iş binalarını ateşe vermişlerdir. Şimdi dikkatle bakalım: olayın görünen yüzü “çevreçilerin” doğayı korumak üzere harekete geçmesidir. Olayın gizli yüzü bu olaylarla, bölgede ki elektrik kesintilerinin bağlantısı ve o konuda gergin olan halkın daha da gergin hale getirilmeye çalışılması, devlet otoritesinin hiçe sayılması ve kırılmasıdırd.
Olayın daha da altta olan yüzü, Türkiye’nin Güney Doğu bölgesinde gerginlik, karışıklık ve huzursuzluk dozunun derece derece yükselişe geçmesidir. Tam da havaların 45 derece ve üstüne çıktığı bir dönemde.
Bu olaya bir de Suriyeli sığınmacıların kampalarında çıkartılan olaylar eklenirse, olayların analizi değişmeye başlamaktadır. Suriyeli sığınmacılar kendileri için kurulan çadır ve konteyner kentlerde, yemeği, hizmeti beğenmiyerek (!!) (50,000’nin üstünde insan bedava olarak barınmakta ve hizmetlerine portatif bir kasaba sunulmuş bulunmaktadır) protestolar,yakıp, yıkmalar olmakta,.TIR’lar ateşe verilmektedir. Bu da, gelen sığınmacıların içinde çeşitli gruplara ait provokatörlerin veya ajanların bulunduğunun iyi bir göstergesidir.
Kamp isyanları, tam da sınırın Suriye tarafında, PYD’nin (PKK’nın Suriye kolu) bayrak çekip, kurtarılmış alan ilan ettiği bir döneme denk gelmektedir.
Türkiye büyük bir itina ile bütün bu oyunları takip etmeli,olayların görünen ve görünmeyen yüzlerini tahlil etmeli ve her olasılığa karşı hazırlıklı olmalıdır.