Suriye’de Taktikler ve Stratejiler

Suriye’de Büyük Strateji
Üç vakte kadar Suriye üzerinden kopacak fırtınalara hazır olalım. Bu kritik Ortadoğu ülkesinin pek fazla petrolü veya doğalgazı yok. Ancak İsrail ile komşu ve topraklarının en değerli kısmı İsrail işgali altında. Aynı zamanda Irak’ın da denize ulaşan limanı. Rusya için Akdeniz’de tek donanma üssü. İran’ın Irak’la birlikte bölgedeki stratejik ortağı olma vasfı her geçen gün güçleniyor. Suriye’nin diğer komşuları Lübnan, Ürdün ve Filistin ile ilgili benzer değerlendirmeler sözkonusudur.
Arap baharı hemen bütün ülkelerde üç beş ayda ya sonuca ulaştı veya duvara tosladı. Ancak Suriye’de 17 ay geçmesine rağmen her şey ortada. Esad’ın gideceğini herkes söylüyor. Ne zaman gideceği ile Esad sonrasının ne olacağı adeta yasak bölge. Taktikler ve stratejiler fırtınaları da bu alanda uğuldamaktadır. Günlük, kişisel tepkilerden çok Suriye’nin geleceği konusunda kılı kırk yarmalıyız.
Sözkonusu Ortadoğu olunca İngiltere, Fransa, ABD mutlaka işin içinde olacaktır. Ancak bu ülke aynı zamanda İsrail ile komşu ise, bütün politikalar önemli ölçüde İsrail lobilerinin onayından geçmek zorundadır. Nedense bu tarafı hiç konuşulmuyor. Bu durum sanki herşey bir merkezin kontrolü altında hissini veriyor. Seçime giden bir ABD’nin başına yeni bir Irak girdabı açmaması doğru bir stratejidir. Ancak bu stratejinin altında gizli taktik ise mevcut aktörlerin enerjilerini birbirine karşı tüketmektir. Bu sayede Türkiye, Mavi Marmara katliamını rafa kaldırdı. Bir de Suriye “uçağımızı düşürdüğünü” beyan edince, işler çok daha kolaylaştı.
Genelkurmay Başkanımızın, “Türkiye’nin yapacaklarını görürsünüz” beyanından sonra Suriye’nin dört bakan düzeyinde yöneticisi öldürülünce, Esad’a PKK’yı silahlandırmak fırsatı ortaya çıktı. Sınır bölgemizi Esad’ın, PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD’ye bırakması da uzun vadeli bir stratejinin sonucu. Suriye’de dönüm noktası olan son saldırı, Esad yönetimine yeni fırsatlar sunmuştur. En önemlisi ise Türkiye’nin bunda hiç dahli olmasa da bunun Türkiye’ye yıkılmasıdır. Ki daha önce Kemal Emin Tayyibet örneğinde olduğu gibi İsrail ajanlarının kokuları bu saldırının her aşamasında duyulmaktadır. Suriye’deki Kürt unsurunun bir anda Türkiye’in başına dev bir musibet gibi dikilmesini bir taşla birçok kuşu vurmak olarak görebilirsiniz.
Düşürülen Türk uçağı ile ilgili esrarengiz alan her yeni bilgi ile daha da genişlemektedir. Üzerinde yeteri kadar durulmayan husus ise hurdaya gitmesi gereken bu uçağımızın elektronik aksamını henüz İsrail’in modernizasyon tezgahından geçmiş olması. Saatlerce irtibat kurulamayan, her iki taraftan da yanlış sinyallerle kafaların karışmasına yol açan, nihayet İsrail uçağı sanılarak düşürülen bu süreci bir de bu açıdan değerlendirmek gerekirdi. Tezgahı ilk kuranlar hedefine ulaştı, muammalar çöplüğündeki yerini aldı..
Batı’nın İsrail menşeli asıl taktiği ise Suriye’nin güçlerini birbirine karşı tüketmektir. Nihai adımda ise parçalanmış bir Suriye aynı anda birçok sorunu (!!!) çözecektir. Muhtemelen Lazkiye-Tartus şeridinde Esad ailesine Rusya’nın himayesinde bir liman devleti verilmesinin pazarlıkları yapıldı. Anlaşmazlık Şam’ın statüsünde olabilir. Belki Berlin modeli burada uygulanabilir. Bugünkü Suriye’nin önemli bir kısmında Sünni devlet kurulacak olup bunun yanında Kürt devletinin altyapısı hazır. Suriye’deki dağının vaziyette bulunan farklı unsurlardan birkaç devlet daha çıkabilir. Parçalanmış bir Suriye, İsrail’deki Golan Tepeleri’nin unutulması demektir. İsrail, Sünni yönetime verdikleri karşısında bunun hukuki altyapısını da oluşturacaktır. Olayların başından beri İsrail’in derinden derine uyguladığı büyük strateji bu.
Ortadoğu’nun olduğu gibi Suriye’nin de bugünkü haritası emperyalist güçlerin uzun vadeli çıkarlarını garanti altına alacak şekilde düzayn edilmişti. Dolayısıyla bugünkü Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmak ilk bakışta I:Dünya Savaşı sonrası sömürgeci devletlerin kurduğu düzenin bekçiliğini yapmak demek değil midir? Parçalanmasına göz yummak ise sömürgeci projenin adım adım ilerlemesine seyirci kalmaktır.
Belirtmek gerekir ki bu bölgede cetvelle çizilen sınırlar her fırsatta yeni bir çatışmanın zeminini oluşturmak ve eski sömürgecilere müdahale fırsatı vermek üzere hazırlanmıştır. Sürekli müdahale için sürekli çatışma olması gerekmektedir. Bu bölgede değişim yerli halkın ekonomik, sosyal dinamikleriyle olmaz/olmamalı (!!!). Bu tür gelişmelerin yol açtığı siyasal değişim ve dönüşüm toplumun kendi imkanlarıyla evrilmesi demektir ki bir adım sonra toplumsal dinamiklerin sağlıklı bir şekilde işlemesiyle yabancılara söz hakkı kalmamasıdır. Bu yüzden toplumu oluşturan unsurlar arasındaki çatışma sürekli kılınmalıdır. Mevcut siyasi yapının parçalanması, yeni devletlerin ortaya çıkması, en az bir asır bitmeyecek etnik ve sınır çatışmalarını garanti etmektir.
Dünya haritasının kuzey bölgelerinde büyük coğrafyaya sahip devletler olduğu halde başta Afrika olmak üzere güneyde her yarım asırda yeniden bölünen mikro devletler dikkat çeker. Avrupa haritasının çok renkliliği kafa karıştırmasın. Çünkü bu çok renkler AB şemsiyesi altında aslında tek renge inmiştir. Günümüz emperyalizmine Afrika ve Ortadoğu’nun bu bölünmüşlüğü yetmemekte, birçok hesaptan dolayı yeni bölünmelerin kapısı aralanmaktadır.
Bu şartlar altında Suriye’nin parçalanması Suriye halkı kadar komşularını da rahatsız edecektir, İsrail müstesna. Bundan sonraki stratejilerde Suriye’nin toprak bütünlüğü Türkiye’nin her fırsatta savunması gereken bir ilke olmalıdır. Tıpkı Irak için olduğu gibi. Türkiye-Rusya yakınlaşmasında bu konuda da mutabakata varıldığını ümit ediyoruz.
alaeddinyalcinkaya@gmail.com
22.07.2012


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir