Ankara, Beşar Esad’ın Suriye’nin Kuzeyinde kasten kontrolü PKK ile bağlantılı Demokratik Birlik Partisine (PYD) bıraktığı sonucuna varmıştır,olası bir kaosa karşı harekete geçildiği bildiriliyor!
Başbakan Erdoğan “Suriye’nin kuzeyinde oluşacak bir yapılanma bizim için bir terör yapılanmasıdır. Oraya müdahale etmek bizim en tabii hakkımızdır”diyor.
Suriye sorununda neden bu noktaya gelindiğini düşünmek ve Genelkurmayın Esad’ın hem sırtını sağlam yere dayadığını,hem kendisini hedef aldığına inandığı Türkiye ile arasına PKK’yı yerleştirdiğini henüz mü farkettiğini sorgulamak gerekiyor.
*
Genelkurmay Başkanı Silahlı Kuvvetlerin Komutanı olarak temel sorumlulukları yanında sivil-asker ilişkilerinin yürütülmesinde de yetkili ve sorumlu makamdır.
Sivil-asker ilişkilerinin sağlıklı yürütülmesinde -mesela,güvenliğe ilişkin danışmanlık görevinde gerçekçi- profesyonel tavsiye ve tekliflerinin siyasi makamlarca dinleneceği ve değerlendirileceği beklentisindedir.
Tavsiye ve tekliflerin dikkate alınmaması durumunda ortaya çıkacak olumsuz sonuçların ancak bir ölçüde karar verici siyasi makamlara ait olduğu da bilindiği için,sürecin kayıt altına alınmasını sağlaması gerekir!
*
Ne olduğu çok uzun zamandan beri bilinmesi icap eden PYD Suriye’nin en örgütlü partisidir,Demokratik Özerklik ve Kürtlerin haklarının anayasal güvenceye alınması siyasetini yapmakta,önce Kürt varlığının kabulü ardından Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesini istemektedir.
Parti Suriye’de zayıf,dağınık silahlı muhalefetin arkasında ayaklanmadan nemalanma peşinde uluslararası güçler,Türkiye ve Suudi Arabistan’ın olduğunu öngörüyor, planını bu muhalefete muhalefet etmeye dayandırıyor.
Çünkü ne silahlı muhalefetin ne de uluslararası güçlerin ve Türkiye’nin Suriye Kürt sorununu halkların yararına çözemeyeceğine,Türkiye’nin hem İslam Birliği kurma hedefi peşinde hem de Kürtlerin bu süreçten kazançlı çıkmaması içinciddi girişimler içinde olduğuna ve Suriye rejiminin özel savaş yürütebilecek ordusunun bu güçlerin planı bozmaya muktedir olduğu inanıyor.
*
Rusya Suriye sorununa birinci dereceden taraftır-üstelik,PYD’nin taleplerini olumluyor-bu nedenle,OrtaDoğu gelişmelerinde aktif rol oynayan Türkiye’nin güvenliği,istikrarı ve gelişmesinin engelleyicisi olarak PYD’yi çok yakından bilmesi gerekiyor.
Ayrı coğrafyalarda Kürtler uluslararası-bölgesel güçler ve konjonktürel-stratejik şartlar etkisiyle Ortadoğu sorunlarına farklı yaklaşmaktadır -çünkü,öncelikle bir parti gibi hareket etmeleri zordur.
Mesela Suriye’de, Demokratik Birlik Partisinin demokratik güçlerin eşit temsiliyette bir araya gelerek halkın taleplerini tartışacağı demokratik bir platformda çözüm planı, Rusya ile aynı tarafta yer almasına neden oluyor.
Öte yanda Türkiye’de PKK “tavşana kaç-tazıya tut” taktiğinde gibidir, geleceğini silahlı tehdit ardından müzakerelerde arama bahanesiyle,hükümetin ve danışmanı Genelkurmayın dikkatini ve gücünü sürekli üzerine çekiyor-sanki,oyalıyor!
*
Tek adam Başbakan Erdoğan’ın sultasında bir formalite olmaktan öteye gitmez, bitmez-tükenmez brifingler sonucunda-iddia edildiği üzere,ne Suriye muhalefetinin ne de kendilerine destek veren Batılı ülkelerin sağlam bir “Esad sonrası yol haritası” yoktur ama -işte, Ankara’nın yol haritası işliyor!
Buna göre Suriye krizinin çözümünde Beşar Esad ve BAAS rejiminin devreden çıkması,Suriye’nin güvenliğinin sağlanması için eli kanlılların dışında ordusu başta olmak üzere devlet yapısının yıkılmaması öngörülüyor.
Çünkü Ankara’ya göre Esad çekildiği andan itibaren sürecin yeni bir kaosa yol açmadan, muhalefet içinde çekişmeler yaratmasına izin vermeyecek şekilde planlanması gerekiyor.
“Önümüzde 2 süreç var: Birincisi geçiş süreci, ikincisi siyasi oluşum süreci. Geçiş sürecinde halk zaferini kutlarken bunu yeni bir sıkıntıya, kaosa sokmaması önemli. Siyasi sürecin de ülkenin tüm kesimlerini kucaklayacak şekilde planlanması doğru olur” deniyor!
Ankara Suriye’de işin bitirildiği hayalindedir-mesela,Rusya gibi ülkelerin Esad’ın gidişatını görüp saf değiştirebileceği de öngörüyor...
*
Öte yanda Devlet Başkanı Putin,Suriye sorununda birinci derecede taraf Rusya’nın görüşünü Büyük Ortadoğu Projesinde Başbakan Erdoğan gibi Eşbaşkan olan KuzeyAfrika sorumlusu İtalya Başbakanı Mario Monti’ye şöyle açıklıyor.
“Önce ateş kesilmeli ve şiddete son verilmeli sonra müzakereler,çözüm arayışları,gelecek toplum için anayasa temellerinin belirlenmesi ve yapısal değişiklikler sağlanmalıdır.
Bunun tersi kaosa götürür.Rusya,Esad’ın anayasal olmayan yollarla görevden alınmasından çekinmektedir.Bu durumda muhalefet ile şu anki Suriye yönetimi arasında sadece yer değişikliği olacak, savaş ise sonsuz bir şekilde sürecektir.”
*
Savaş! Uzun süredir birçok ülke ABD’nin tek taraflı güç kullanmaya dayalı politikasından rahatsızdır-üstelik,bugün hem dar ve sınırı tarif edilemeyen bölgeler hem de nereden geldiği bilinmeyen tehditler bulunuyor,bu riskleri dengelemek için karşıt cepheleşmeler oluşturuluyor-tümü, yeni nesil savaşın konusuna giriyor.
Savaşta galibiyet tekeli güçlü ordulardan çıkmıştır ve zayıf tarafların da savaşı kazanabileceği öngörülüyor,uzun zaman diliminde zayıf taraf ya uluslararası politik destek alıyor ya da güçlü bir ülkenin himayesine giriyor-sonra, nereden-nasıl geleceği bilinmeyen darbeler ard arda geliyor…
*
Bu tip savaşta birbirinden bağımsız çok sayıda grup kendi gündemini yaratmaktadır-ki,bu grupların biri yok edilse daha bir çoğu olduğu için hiçbirşey değişmiyor.
Sayıca fazladırlar-üstelik din ile motive edilmişlerse çok sayıda ölü verirler ama savaşmaya aynı şevkle devam ediyorlar.
O nedenle yoluna çıkarken kefenini de giymiş Başbakan Erdoğan” Bu insanlar artık ‘ölümden öte ölüm yok’ deme noktasındadır”diyor!
Suriye ise yıllarca İsrail operasyonlarının gölgesinde,ABD ve Batı baskısı altında ciddi şekilde ezilen, rejim değişikliği ve askerî darbe senaryolarıyla karşı karşıyadır.
Aldığı dersle İsrail’e ve bölgenin diğer güçlerine karşı kullanmak üzere yeni Askeri Stratejisini yeni nesil savaşa göre belirlemiş ve yapılanmasını sağlamış bulunuyor.
Mukaveme adlı direniş örgütü ve Golan Kurtuluş Tepesi Örgütünü yeni nesil savaşta kullanıyor.
Rusya’nın himayesinde bu tarz savaşta, ulusallığını kast eden büyük tehdite karşın Kuzey Suriye’de bir Kürt özerk bölgesinden endişelenmiyor.
Anlaşılıyor ki Beşar Esad’ın statüsünde tartışmanın sürmesi savaşın sonsuza kadar sürmesi anlamına geliyor.
*
Rusya ve İran destekli Beşar Esad’ın Kuzey Suriye’de kasten kontrolü PKK ile bağlantılı PYD’ye bıraktığı sonucuna ancak varan ve kaosa karşı harekete geçen Ankara hükümetine Genelkurmay’ın danışmanlık hizmeti bulanıklıkta kalıyor.
Elbette bunun nedeni Büyük Ortadoğu Projesinde Eşbaşkan Erdoğan’ın ulusal siyaset yerine islami siyasete verdiği önemle,Türkiye’nin ulusal aklını bulandırmasıdır ama
-şimdi,yürüyen savaşın tarafı Türkiye’de Genelkurmay şu gelişmeye de hazırlığı var mıdır, endişe büyüyor?
*
Türkiye Kafkasya’da Rusya-İran- Ermenistan dengesine karşı Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye dengesi oluşturmaya çalışmaktadır.
Son dönemde İsrail’in Azerbaycan ve İran’ın Ermenistan ilişkileri güçleniyor.
İlişkilerin güçlenmesiyle eş zamanlı Karabağ’da mütemadiyen ateşkes süreci bozuluyor ve 3.Karabağ Savaşı ihtimali büyürken,Türkiye dikkatini ve enerjisinin bir bölümünü de Karabağ konusunda Azerbaycan ile ortaklaşmaya ayırıyor.
Elbette bu ortaklaşmada hem İran hem de Rusya ile ilişkilerde Suriye meselesi ve Kürecik üssü nedeniyle yaşanan gerilim önemli bir unsuru oluşturuyor.
Son olarak Türk Dışişleri Azerbaycan topraklarının işgali sona ermeden Ermenistan’a sınırın açılmayacağını ve Karabağ’da yapılan seçimi kabul etmediğini ilan etmiştir.
Ne ki Karabağ’ da muhtemel bir provokasyon,PKK’nın Doğu ve Güneydoğu’da “Tavşana kaç,tazıya tut” taktiği emsali olabilir,Türkiye’nin Ermenistan sınırında da güç göstermesi gerekebilir!
*
Doğrusu Genelkurmay Başkanının bir NATO ordusuna değil,Türkiye Cumhuriyeti Ordusuna komuta ettiğini bilmesi gerekiyor.
Sonra Ebedi Başkomutan Atatürk’ün“Bir Türk komutanının, ordusunu kullanmaksızın, herhangi bir kötü tesadüf ve kötü şans eseri bile olsa, düşmana esir düşmesini biz mazur görsek de, tarih bunu asla affetmez ve affetmemelidir”talimatını hatırlaması ve herşeyi ile deşifre olmuş,sıkıştığı köşedeTürkiye’yi de meçhule sürükleyen bir Eşbaşkan liderliğinde “İslam Birliği” efsunundan uyanması,ardından şu hesabı yapması gerekiyor.
Türkiye-Suriye sınırı 911 km.dir,Irak 384 ,İran 560, Ermenistan sınırı 328 kilometredir.
Kanımızdan,canımızdan,malımızdan,çoluğumuz-çocuğumuz,yarınlarımızdan ne istiyorsunuz Sayın Necdet Bey?
26.7.2012