Büyük Atatürk’ün şeriatın karanlığından, din adamının tasalludundan kurtarıp aklın rehberliğinde aydınlıklara çıkardığı Türkiye yeniden o bataklıktadır.
Bir süre önce TBMM Genel Kurulunda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,din örgüsüyle dokuduğu Ortadoğu politikasıyla ilgili,”Türkiye olarak bundan sonra Ortadoğu’da değişim dalgasını yöneteceğiz.Zihnimizde nasıl yeni bir Türkiye iddiası varsa,yeni bir Ortadoğu iddiası da var.Kim ne derse desin,bu düzenin öncüsü de, sözcüsü de Türkiye olacaktır”diyor!
*
Bakınız, bu zihniyet, Suriye’de düşürülen Türk RF-4 uçağı krizinde bir türlü sonuca ulaşamamakta,başka ağızlara bakmaktadır.
Uçak uluslararası mı-Suriye hava sahasında mı düşürülmüştür,füze ile mi- başka şeyle mi vurulmuştur,Türkiye’nin mi -Suriye’nin mi hava savunma sistemini test etmekteydi,yüksekte mi- alçaktan mı,hızlı mı -yavaş mı seyrediyordu gibi gevezelikler,bulundukları senaryoda piyon olma misyonlarını kamufle etmek gayreti yanında Türkiye’yi içinden çıkılmaz kör kuyuya iyice tıkmaktan başka işe yaramıyor…
*
Benzer zihniyetin ürünleri Suriyeli muhalif Demokratik Forumu ve ABD’nin halkın temsilcisi saydığı Ulusal Konsey temsilcileri de Moskova’dadır.
Suriye Ulusal Konsey Başkanı Suriye’de bir devrim yapmakta olduklarını, BM ve Arap Devletleri Birliğinin Annan barış planının ancak Beşar Esad’ın istifa etmesi halinde hayata geçebileceğini açıklıyor.
Arkasında ABD,AB,Körfez ülkeleri ve Türkiye’nin desteği olan Suriye muhalefetinin devrim bilinci -herhalde,Rusları şaşkına çeviriyor.
*
Ne oluyor? Bu noktada 1972’de Moskova’da ABD Başkanı Nixon ile SSCB Başkanı Brejnev’in imzaladığı Anti Balistik Füze Anlaşmasının hatırlanması gerekiyor.
Bu anlaşma tarafların ülkelerini savunmak için bu çeşit savunma sistemine temel oluşturmamayı taahhüt altına almakta,iki ülkenin de deniz,hava,uzay ve karada anti balistik füze sistemleri ve bileşenlerini geliştirmesine,denemesine ve konuşlandırmasına son vermekteydi.
Erken uyarı sistemlerinin ise sadece ulusal sınırlar çevresinde konuşlandırılmasına izin verilmişti.
*
Ya Kuzey Kore,İran ya da Irak gibi bir haydut devletten gelebilecek füze tehlikesi?
O sırada ABD Soğuk Savaşın ardından gelişen konjonktürde giderek kendisini yeni dünya düzeninin imparatorluğu olarak göstermeye çalışmaktadır-böyle bir tehdit varsayımıyla da, ulusal savunmasının gereği ulusal füze savunma sistemi oluşturmak üzere Anti Balistik Füze Anlaşmasından çekilirken,
Dünya barışının en önemli tehlikesini oluşturmuş, nükleer denge bozulmuştur!
*
Dengenin diğer tarafında SSCB’nin çöküşü,dağılması,ekonomik ve toplumsal bunalım,önderlik sorunu ve uluslararası sistemdeki değişiklikler gibi zorlu süreçleri geride bırakmayı başaran Rusya Federasyonu;
BM Güvenlik Konseyi’nde sürekli üyelik ve veto hakkı,uzay ve nükleer silahlar teknolojisi, Çarlık Rusyası ve Ortadoks geleneği ve bu paralelde yetişmiş insan kaynağıyla,2007’de Askeri Doktrin’in de iki ana unsuru öne çıkarıyor.
Biri NATO’nun Ukrayna-Gürcistan istikametinde Doğu’ya doğru genişlemesidir diğeri ABD/NATO’nun Füze Savunma Sistemleriyle ulusal güvenliğinin tehdit edilmesidir-ki,ikisini de savaş nedeni sayıyor.
*
Putin’in,”SSCB’nin çöküşünden üzülmeyenler kalpsizdir,o’nu eski şekliyle canlandırmak isteyenlerin de aklı yoktur” söylemiyle milliyetçi-devrimci motivasyonu ve en büyük tehlikenin ekonomik zayıflıktan kaynaklandığı tesbiti, enerjiyi ekonominin temel politikası ve dış politikanın da belirleyeni haline getirmiştir -şimdi,uluslararası sistemde daha etkin rol almaya yöneliniyor.
Bu yönde 18 yıl önce başvurulan Dünya Ticaret Örgütü üyeliğini de henüz onaylamıştır ve 1,9 trilyon doları bulan gayri safi milli hasıla ile Çin’in ardından örgüte katılan en büyük ekonomilerden biri oluyor-fakat,
*
ABD 1974’te yahudi göçüne izin vermeyen SSCB’ye yönelik sert ekonomik yaptırımlar içeren Jackson-Vanik düzenlemelerini Rusya’ya karşı başka bir koz olarak kullanıyor!
Düzenlemeyle istediği ekonomik sınırlamaları yapıyor-bu suretle, Dünya Ticaret Örgütü üyesi Rusya’nın sermayesinin yurtdışına kaçmasını önlemesine,yabancı yatırım akımını kontrol etmesine, yurtdışına hidrokarbon ürünlerinin dışında diğer ihraç ürünlerini satmasına engel çıkarıyor.
Ya da Kafkasya ülkelerinde etnik bağımsızlıkları sağlamak- böylece, Rus boru hatlarında zaafiyet oluşturma politikasında,Rusya’nın o ülkelerde dini gruplar ve bireylere karşı baskıya başvurmasını fırsat sayıyor, yine Jackson-Vanik düzenlemesini işletiyor!
Rusya’ya rekabet yerine işbirliği öneriyor!
*
Ne ki rekabet yerine işbirliği zamanın ruhuna aykırıdır.
O nedenle Rusya’nın rekabette olası kayıplarını;ABD’nin küresel liderliğini realize etmesini teminen İran’ın nükleer programı bahanesiyle konuşlandırdığı Füze Savunma Sistemleriyle Rusya’yı kuşatması,
İslam ülkelerinin yapıları ve sorunlarını aşma kapasiteleri doğrultusunda ekonomik değişkenleri ile sosyo-politik değişkenlerinin birbiriyle etkileştirilmesi ve İslami kurguyla ekonomilerinin yutulması süreci oluşturuyor.
*
Üstelik Rusya gelenekleri ve sosyo-kültürel yapısından hedeflediği istikrarlı ve kurumsallaşmış demokrasiye,hukuk devleti ve hukukun üstünlüğüne,insan haklarına saygı ve azınlıkların korunması ve tüm gereklilikleri işleyen bir pazar ekonomisi oluşturulmasında uluslararası siyasi baskılarla içişlerine karışılmasına rıza göstermiyor.
Suriye ve İran sorunlarında dış müdahaleye izin vermiyor.
Füze Savunma Sistemleri konusunda da stratejik dengenin bozulmasına göz yummayacağını ve ABD’nin küresel füze savunma sistemine asimetrik yanıt vereceğini de ilan etmiş bulunuyor.
*
ABD-Rusya arasında yeni tehditler tarafların vuruşmasının ana ilkesini belirsizlik ve beklenmezlik yapan asimetrik hal almıştır,taraflar birbirlerine karşı karmaşık ve uzun dönemli,siyasi-ekonomik-askeri-psikolojik tüm şebekeleri kullanıyor.
2012 Amerika’da başkanlık seçim yılında Demokrat aday Başkan Barack Obama’yla Cumhuriyetçi aday Mitt Romney’in süren kampanyalarında ,dış politikada Afganistan,İran,Kuzey Kore giderek Suriye konusu baskın hale geliyor.
*
İşte ABD, Rusya’nın Suriye konusunda uluslararası konferans düzenlenmesi teklifine aldırmaksızın, BM Güvenlik Konseyinde Rusya ve Çin’in vetosunu aşıp Suriye’de Libya senaryosu uygulamak hazırlığındadır-ki,Türkiye en aktif desteği veriyor,
NATO adına Suriye’nin Rus üretimi hava savunma sisteminin keşfi için havalanan Türk keşif uçağı,Suriye hava sahasında alçaktan ve yavaş seyrederken, belki de kızıl ötesi algılayıcı- optik güdümlü bir patlayıcı ile uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde düşürülüyor!
Türk uçağının düşürülmesinin yankısı ve müdahale edememek -yerine,entrika ve tefrikalar üretmek çaresizliği -elbette, kampanyasında Başkan Obama’yı vuruyor!
*
ABD- Rusya’nın çıkarları noktasında açık çatışmaya neden olan Suriye ve İran sorunlarından genişleyerek tüm bölgeye yayılmış krizde,Türkiye’nin bölgede ABD çıkarları doğrultusunda verdiği etkin destek Rusya ile arasında derin çatlak oluşturuyor.
İki ülkenin çıkar mücadelesinde yaşamın harikulâde dengesini tutturmak varken,bir Dünya İmamı’nın tasalluduyla aklın rehberliğinden şaşıp Ortadoğu’nun en etkin piyonu olmanın Türkiye’ye ne çok zarar vereceğini görmek ve anlamak için müneccim olmak gerekmiyor.
12.7.2012
Bir yanıt yazın