Rum Bakanlar Kurulu’nun, Mike Timvios isimli Rum’un KKTC’deki Taşınmaz Mal Komisyonu’yla yaptığı takas anlaşmasını onaylaması, Kıbrıs sorununun çözümüne doğru yeni bir kapı açtı.
Rumlar istese de istemese de, beğense de beğenmese de bu kapı açıldı bir kere.
AİHM takasın mimarı, AB’de konuya müdahil oldu.
Bundan sonra Rum’un yapabileceği, bu uygulamanın arkasının gelmemesi için sürece yasal engeller koymak olacak, aynen Yeşil Hat Tüzüğüne, Direkt Ticaret Tüzüğüne koydukları gözle görülmeyen, elle tutulmayan engeller gibi.
Bu engellerden dolayı Avrupa’nın yüzü kızardı, mahcup duruma düştü ama kaldırılması yönünde de hiç bir şey yapamadı.
Kıbrıs Rum Yönetimi AB üyesi olduğu sürece Rum Bakanlar Kurulunun, AİHM’nin bu onay kararını durdurması olanaksız.
Bu kararın uygulamaya konmasından sonra aynı yolu takip edeceğini açıklayan 3 kişi daha oldu. Büyük bir olasılıkla Kıbrıs Rum Yönetimi, bu kişileri takas kararlarından caydırmak için önce vergi şantajı yapacak ve hayali vergi borçları icat ederek talepte bulunacak. Bunda başarılı olamazsa ki AB üyesi bir devlet olarak bunu yapabilmesi artık olanaksız, bu sefer de uzun vadeli ve düşük faizli krediler vermeyi teklif ederek, takasa başvurmalarını önlemeye çalışacak.
Bunu geçmişte yaptılar.
Taşınmaz malını talep eden bir Kıbrıslı Türk’e kullanım tazminatı ödememek için on yıllarca Rum Mahkemelerinde haksızca süründürdüler ve sonunda davalarını da reddettiler.
O vakit Hristofyas daha “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” demiyordu. Kıbrıs sadece Rumlarındı. Halen daha Kıbrıs Rumların. ve Hristofyas dünyanın gözüne baka baka yalan söylemeye devam ediyor. Sanki de çocuk kandırıyorlar. Madem Kıbrıs Kıbrıslılarındı, ne diye 17 Temmuz 1974 tarihinde Nikos Sampson RIK televizyonuna çıktı da “Kıbrıs Yunan Cumhuriyeti”ni ilan ettiklerini açıkladı? Ben bu yeni devletin isminin içinde Rum görüyorum sadece Türk değil…. Neyse zaten yalancının mumu yatsıya kadar yandı.
Rumların yalanları ve sahtekarlıkları bir bir ortaya çıkmaya başladı.
Avrupa Birliği bile yaka silker hale geldi Rumlardan.
Konumuza geri dönersek, söz konusu Kıbrıslı Türk son çare olarak, Rum Mahkemelerini atlayarak konuyu AİHM’ye aktardı ve AİHM de davayı görüşmeyi kabul etti. Dava AİHM’de Kıbrıs Rum Yönetiminin aleyhine sonuçlanmak üzereyken, Rum Yönetimi sulh yolu ile davayı durdurmayı teklif etti ve yüklü bir tazminat ile AİHM masraflarını ödeyerek AİHM’den aleyhlerine karar çıkmasını önledi.
Dava sulh yolu ile kapanmış dahi olsa, Güney Kıbrıs’ta yaşamlarını sürdüren veya 1974 öncesi Kıbrıs dışında yaşayan Türklerin Güney Kıbrıs’ta bulunan taşınmaz malları ile ilgili yeni bir içtihat yarattığı da kesin.
Takas talebinde bulunacağını açıklayan bu 3 kişiye ilaveten, kararı AİHM’den çıktığı gün Andreas Lordos’un da katılacağına inanıyorum.
Lordos’un, 1963-1974 yılları arasında Dünya Bankası’nın Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlarına iş kurup kalkınmaları için verdiği ve yüzde 30’u Kıbrıslı Türklere ait olan ama Makarios hükümeti tarafından Kıbrıslı Türkler yerine Kıbrıslı Rumlara “Sıfır faiz” ve “Yirmi yıl vade” ile verilen kredilerle finansmanını sağladığı, İngiliz sömürge döneminde sahtekarlıkla gasp edilmiş Osmanlı Vakıf mallarını üzerine inşa etmiş olduğu binaları var.
İşte bu toprakları ve binaları takas etmek ve karşılığında Güney Kıbrıs’ta taşınmaz mal almak için Lordos’un TMK’ya başvuracağından adım gibi eminim.
Geri kalanlar da ister istemez Lordos’u takip edecekler.
Gordion’un düğümü çözüldü bir kere…
Ata ATUN
13 Temmuz 2012
Bir yanıt yazın