Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,Paris’e Suriye Dostları toplantısına giderken verdiği röportajda,”Suriye politikası,aydınlar için bir turnosol kağıdı.Son dönemde bize yönelik ciddi bir kampanya var.Bazen İslami kesimden,bazen liberal,bazen de ulusalcı kesimden geliyor.Ben bakan olmasaydım da aynı yerde dururdum.Her gece bu muhasebeyi yapıyorum ve kendimle barışığım.Ama maalesef bizi tenkit edenler insanlık onuru ve özgürlük gibi evrensel ilkeleri savunmuyor.Bir Türk aydını olarak beni üzen,insanlık onuru ve özgürlük adına karşı çıktığımız bir rejime karşı çıkıyoruz diye eleştirilmemiz” diyor.
*
Son bir haftada Suriye krizi ile ilgili ilkin Cenevre’de Rusya’nın Esad’lı çözüm formülüne dayanan konferans,sonra birbirleriyle uzlaşmaz Suriyeli muhaliflerin Kahire’de Esad’sız çözüm toplantısı,ardından Paris’te Suriye Dostları toplantısında Esad’sız ve tehditkâr bir yol haritası sunuluyor.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton,”Esad rejimini desteklediği için Rusya ve Çin bedel ödemelidir”diyor ve toplantıya katılan tüm ülkelerden Rusya ve Çin’in Suriye’ye desteklerini kesmeleri için baskı yapmalarını isteyince,
Dışişleri Bakanı A.Davutoğlu’da,”Artık Suriye rejimine destek olan rejimleri de izole etmeliyiz”ifadesiyle, Türkiye’nin Suriye’ye giden Rus uçaklarını kontrol etmeden geçirmeyeceğini açıklıyor!
*
Rusya’nın tepkisi ağırdır,Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lukaşeviç,Paris toplantısının,”tek taraflı,siyasi açıdan yanlış ve ahlâksız“olduğunu açıklıyor.
Rusya bunun sonucunda Suriye’de kan akmasının ve yeni acılar yaşanmasının mukadder olduğunu bildiriyor.
Doğrusunun Cenevre kararları yönünde muhalefetin birleştirilmesi, hükümet ile diyalogun geliştirilmesi ardından siyasi sürecin sadece Suriyelilerin egemenlikleri,
bağımsızlıkları,ulusal birlikleri ve toprak bütünlükleri bağlamında kendi geleceklerini belirlemeleri olduğunu savunuyor.
Rusya’ya göre esas sorun Batı’nın bütün gelişmelere “dost-düşman” ya da “kimin müşterisi”düşüncesinden geliştirdiği kapitalist ahlâktır.
*
Nitekim ABD, buyruğundaki küresel sermayenin dünyanın her yerindeki dağılımında bireyden ülkelere karşılıklı bağımlılıklar oluşturmaktadır.
Karşılıklı bağımlılık küresel ekonominin ortaklaşa denetimiyle ekonomik güvenlik,istikrar ve büyümeyi sağlıyor -bu işbirliği, gerektiğinde uyarıcı siyasi,ekonomik paketlerle ya da hukukun dahi aşılmasıyla sağlanıyor.
Rusya bu işleyişin muhalifidir,”Tek egemenliğin,tek efendinin olduğu bir dünyanın,tek kutuplu dünyanın kabul edilemezliği yanısıra modern uygarlık için ahlâkî bir temel olmadığı” ana fikrini -üstelik,Askeri Stratejisine de ana unsur yapmış bulunuyor.
Bu noktada Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise,”Yeni,gerçek ve herkesi kapsayan bir küresel düzene ihtiyaç var”diyor!
*
Birleşmiş Milletler’e üye ülkeler,12 Mayıs 1965’te Atina’da,BM Kuruluş Anlaşmasında yer alan temel insan haklarına ve insanların onur ve değerlerine saygı duyulması kuralı gereğince,
Haklar’ın yanı sıra insanların yalnızca fiziksel ve maddi gereksinimlerini değil aynı zamanda entellektüel,ahlaki ve sosyal gereksinimleri de olduğu ve ancak söz konusu gereksinimler karşılandığı taktirde haklarından gerçek anlamda yararlanabileceklerinden hareketle,Atina Yasası’nı ya da Uluslararası Ahlâk Yasasını kabul etmişlerdir.
*
Bu çerçevede bütün ülkeler insanların,”İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”nde belirtilen geri alınamaz haklarından tümüyle yararlanmalarını sağlayan ahlaki ve kültürel koşulları oluşturmaya katkıda bulunmak,
İnsan onuruna saygı göstermek ve korumak, her bireyin kendi adına karar verme hakkına sahip olduğunu kabul etmek,
Ahlak dışı, dürüst olmayan ya da insan onuru ve dürüstlüğüne zarar verebilecek herhangi bir etkinlik ya da taahhüte katılmamak,
Gerçek anlamda diyalog kurmak için gereken ahlaki, psikolojik ve entelektüel koşulları oluşturmak benzeri amaçlarda ortaklaşması gerekiyor.
*
Ne ki -bugün,bir yanda farklı entellektüel gelenekler,siyasal ve tarihsel durum,toplumsal gelişmeler ve koşulları,küresel sermayenin karşısında insanın ihtiyaçları ve sorunlarına bir biçimde ilişiklenmiş Marksist materyalist teoriden gelişen ahlâkın,
Öte yanda yüzyıllardan gelen analitik felsefe ve pragmatizme dayanan ve Reagan-Thatcher ile gelişen liberal ahlâkın öngördüğü toplum bilim ve devlet teorileri çatışıyor.
*
Açıkçası ABD ile Rusya’nın bu çatışması –eğer,kapitalizm nihilist-mutlak yoklukçu bir toplum ise ve materyalist teori kapitalizmin yadsımasıysa yani eğer materyalizm kapitalizmin aksine herkesin dikkat ettiği genel değerlerin bulunduğu ahlaklı bir toplum olacaksa,Marksist ahlakbilim bir taraftan burjuva ahlakbiliminin kazanımlarını kabul ederken,diğer taraftan bunu köklü bir eleştiriye tabi tutarak açmazlarını göstermeye çalıştığı noktadan çıkıyor.
Bu Rusya’nın kapitalist toplumculuğa nesnel ve Ortadoks eleştirisidir,”İnsanlığın Kurtuluşu”nu gösteren olmazsa olmaz ahlâk olarak kabul ediliyor.
*
“Yeni,gerçek ve herkesi kapsayan bir küresel düzene ihtiyaç var” diyen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na gelince…
O, ABD’nin verdiği Eşbaşkanlık yetkisinde Başbakan Erdoğan hükümetinin bir üyesidir.
Müştereken,Atatürk ile birlikte akıl ve bilimin düşünsel türevi lâik temele dayandırılan halklar ya da ulus özdeşliği ile uygarlık hedefini,
Sonra o sınırsız uygarlık çizgisinde halkların millete ve insanlığa adanmış vicdan ve düşünce özgürlüklerinde ve dileyenin hamd etmesini de amaçlayan özgür insanlar yetiştirmeyi uygarlık kabul eden Türkiye’nin devlet rejimini ve işleyiş sistematiğini dönüştürmektedir.
*
Yerine İslamcılığın demokrasiye aykırı olmadığı savıyla,bütün varlıklara hakim Allah katından hareketlenilen ve hakimiyet o’na ait olduğuna göre kutsalmışcasına-mesela,ulusal-milliyetçi gibi esaslarıyla belirlenen bir devletin olamayacağı vurgusuyla,siyaseten hakimiyetin müslüman halklar tarafından kullanılacağı düşüncesini -şimdi, Türkiye’den İslam ülkelerine genişletmenin çabasındadır.
Bu suretle kapitalizm adına Türkiye dahil İslam ülkelerinde siyasi ve ekonomik usullerle karşılıklı bağımlılıkları pekiştiriyor,hem ekonomik güvenlik,istikrar ve büyümenin sağlanmasına hem de İslam coğrafyasından sağlanan maksimum kârı kapitalizme entegre etmeye çalışıyor.
*
Davutoğlu İslamcı kimliğiyle olabildiğince entellektüeldir -fakat, tam bağımsızlık,ulusal birlik ve bütünlüğü gösteren Atatürk Devrimleri aydınlanmasında bir Türk aydını hiç değildir.
Bırakınız, içine düştüğü vesvesede her gece başını koyduğu yastığında tatlı hayallerini kursun.
8.7.2012