Rum Yönetimi, işine gelince her türlü kuralı çiğnemeye alışık. Bunu yıllardır sürdürüyor ve uygulamanın arkasından da bir protesto veya yüksek sesle olumsuz bir ses çıkınca da “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” atasözümüze uygun, rezilliklerle üste çıkıyor.
Hristofyas’ın Wikileaks tarafından sızdırılan belgelerdeki Fidel Kastro’yu öven, İran’dan övgüyle söz ettiği ve NATO’ya çamur attığı ifadeleri unutulmuş değil.
AB Dışişleri Bakanları önceki gün Lüksemburg’ta gerçekleştirilen Genel Konular Konseyi’nde, AB ülkelerinin gereksinimleri için İran’dan petrol ithaline, geçen ocak ayında kararlaştırıldığı üzere, 1 Temmuz itibarıyla ambargo uygulanması konusunda uzlaştıklarından konuyu tekrar gözden geçirip tüm üye devletlere hatırlatma yaptılar.
Bu kararı hatırlamak istemeyen Kıbrıs Rum tarafı oldu sadece.
Bırakın İran’dan petrol almamayı ve ticari ilişkileri asgariye indirmeyi, daha evvelki gün İran Dışişleri Bakanı Ali Akbar Salehi 19 kişilik bir heyetle birlikte özel bir uçakla Kıbrıs’a geldi ve Hristofyas ile görüştü.
İranlı bakanın daha evvelki görevi, Atom Enerjisi Örgütü Başkanı olarak İran’ın nükleer programını yürütmekti. Adı uzun yıllar AB’nin kara listesinde, AB ülkelerinin de havaalanlarındaki “Stop List”te, yani ülkeye girişi yasak kişiler listesinde yer aldı.
Rumların niyeti, İran’ın İslam Konferansı Örgütü’nde oynadığı rol ve Türkiye’nin de KKTC’nin bu örgüt içerisinde yükseltilmesi yönünde yoğun çaba harcıyor olmasından dolayı Kıbrıs-İran ilişkilerini yüksek düzeyde tutmak ve KKTC’nin İKÖ içerisinde kalıcı yer etmesine mani olmak. Bunun için de İran’a açıkça rüşvet vermeye hazırlanıyorlar.
Kıbrıs Rum Yönetimi AB Dönem Başkanlığını kendi çıkarları için tepe tepe kullanmak kararında. Böylesi bir davranışa bu güne değin başka hiçbir AB üye devleti tenezzül etmedi, etmez de.
İran Dışişleri Bakanı Ali Akbar Salehi’nin, aracılar vasıtası ile Rum tarafına davet edilmesinin gerçek nedeni, “Sen benim sırtımı kaşı, ben de seninkini” düsturuna uygun olarak, AB Dönem Başkanlıkları süresi içinde İran’ın nükleer programı nedeniyle İran’a uygulanan yaptırımlar konusunda AB karar merkezlerinde arabuluculuk yapmak ve ambargoyu hafifletecek veya da ambargonun uygulanmasını yavaşlatacak engeller yaratmak karşılığında İran’ın da İKÖ içinde KKTC’ye karşı tavır almasını sağlamak.
Dünkü görüşmede Ali Akbar Salehi, Güney Kıbrıs ile İran arasında ticari ve ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi yöntem ve mekanizmalarının bulunması “kisvesi altında” AB dönem başkanlığını devralmaya hazırlanan Güney Kıbrıs’tan, İran’ın nükleer programı nedeniyle ülkesine uygulanan yaptırımlar konusunda AB Komisyonlarında ve karar merkezlerinde arabuluculuk yapmasını istedi, Hristofyas’da karşılığında Ali Akbar Salehi’den İKÖ’de KKTC’nin üyelik seviyesinin gözlemcilikten, asil üyeliğe çıkarılmasına mani olmasını ve İran’ın KKTC ile hiçbir şekilde ilişki kurmamasını talep etti.
İsteyenin yüzü bir kara, vermeyenin iki kara.
Özellikle de Kıbrıs Rum tarafının ekonomik olarak batağa saplandığı bu dönemde, AB’nin “Destek Mekanizması”ndan parasal yardım isterken, Rusya’dan da aynı talepte bulunması AB yöneticilerini çileden çıkarmış durumda, aynen İran’a uygulanan ambargonun Rumların tarafından kırılmak istenmesindeki gibi..
Rusya Devlet Bakanı Vladimir Putin’in hararetli destekçisi ve AB üyesi 27 ülke arasındaki tek komünist lider konumunda olan Hristofyas AB’ye karşı her zaman ikircikli davranışlarda bulunuyor. AB’nin karar mekanizmaları ise bu kaçak dövüşten ve ikiyüzlü davranıştan çok rahatsız.
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Hıristiyan Demokrat Parti Ekonomi Konseyi Başkanı Kurt Laouk, Avrupa Destek Mekanizması’na (EFSF) başvurmasının ardından ‘Güney Kıbrıs’ın AB dönem başkanlığını devralmaması gerektiği’ni söylemesi ve bu düşüncesini de “Sosis deposunun başına köpek getirilmesi” şeklinde açıklaması ise boşuna değil. Çünkü Rumlara hiç güvenleri yok…
Ata ATUN
ata.atun@atun.com
29 Haziran 2012