İSKEÇE’DE MÜFTÜ VAR (2)
HÜSEYİN MÜMTAZ
Batı Trakya Türkü dert küpü..
Batı Trakya Türkü 30 şu kadar senedir AB vatandaşı..
Ama Yunan hâkimiyetinde ve onun için “2’inci Sınıf” vatandaş.
“2’inci Sınıf” Yunan vatandaşı olduğu kesin de, Avrupa’nın kaçıncı sınıfı olduğu belli değil.
Ben söylemiyorum, İskeçe Müftüsü söylüyor.
Muhterem Müftü Ahmet Mete diyor ki; “Batı Trakya krizden iki kat daha fazla etkilendi, biz hayat boyunca zengin olmadık ki, bu yoksulluk bizi fazla etkilesin”..
Hayret; 30 şu kadar yıldır Yunanistan’la beraber AB vatandaşı olan Batı Trakya Türkü meğer “hayat boyunca zengin olamamış”mış..
Halbuki Çiller’li 95’den itibaren bize; 2004 Annan Planı’ndan beri de Kıbrıs Türkü’ne ne diyorlar; “Bir üye olun bakın neler olacak.. Bir eliniz yağda, öbürü balda”..
Batı Trakya Türkü 2’inci sınıf vatandaş ki, krizden de iki kat fazla etkileniyor.
Şu sıralar Türk olmak zor..
Batı Trakya’da, Rodos, İstanköy ve 12 Adalarda (Karabağ, Musul-Kerkük-Erbil-Süleymaniye, Halep-Hama-Humus’ta) Türk olmak daha da zor.
Bakın www.sahinliler.com “memleketin yerlileri ve asıl sahipleri”nin geçmişini nasıl anlatıyor;
“Şahinliler Batı Trakya Türkleri arasında çalışkanlıkları ve becerikli olmaları ile ünlüdürler. Şahin nahiyesinin kuruluşu hakkında Osmanlı Arşivleri dışında ne Roma ne Bizans ne de belli zaman dilimlerinde bölgede hâkimiyet kuran diğer devletlerin arşivlerinde kesin belgelere rastlanmamaktadır. Nahiyenin eski kalıntıları ile bugünkü görünüm ve konumu gözönüne alınırsa, bina, medrese, hamam, cami ve yolların yapı, biçim ve mimarisine bakılacak olursa 4-5 asırlık bir geçmişinin bulunduğu, tipik bir Balkan Türk yerleşim birimi olduğu görülür.
Osmanlı Kayıtlarına göre Şahin, 1360’lı yıllarda bölgeyi fetheden Lala Şahin Paşa tarafından kurulmuştur. Şahin Paşa, Ropçoz ve Nevrokop bölgelerinde, ‘Şamanist’ Kıpçak (Kuman) ve Peçenek Türklerinin birleşimi olan 6-7 bin kadarlık bir grup ile karşılaşmıştır. Bu karma Türk boyu Müslümanlaşarak bölgeye yerleşmiş ve buraya da Şahin Paşa’nın adı verilmiştir”.
Konu ile ilgili ilk yazımızda Müftü’den hep “seçilmiş” diye bahsettik.
Yine www.sahinliler.com’ a göre, Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu Başkanı ve Gümülcine “seçilmiş Müftüsü” İbrahim Şerif, Ahmet Mete’nin nasıl “seçildiğini” düzenlediği basın toplantısında, şöyle anlatıyor; “İskeçe’de dün yapılan müftü seçiminde halkın desteğinin büyük bölümünü alan Ahmet Mete ‘İskeçe’nin seçilmiş müftüsü’ unvanına hak kazandı”. Müftü Şerif, İskeçe bölgesinde dün camilerde bayram namazı öncesinde el kaldırma usulüyle yapılan oylamaya 9 bin 567 kişinin katıldığını, bunlardan 5 bin 137’si tercihini Ahmet Mete’den yana yaparken, 4 bin 420 kişinin Ahmet Hraloğlu’ndan yana oy kullandığını söyledi. Konuşmasında, “İskeçe Türk halkının dün birlik ve beraberlik içerisinde hür iradeyle bir seçim yaptığını” belirten Şerif, “Beklentimiz, Atina hükümetinin Türk azınlığın bu iradesine saygılı olarak, yıllardır sürüncemede bulunan müftülük sorununa kesin bir çözüm getirmesidir” dedi.
Demek bir de Gümülcine’nin “seçilmiş Müftüsü” varmış.
Gümülcine’nin “seçilmiş” Müftüsü’nün, son cümlesine özellikle dikkat isterim;
“Beklentimiz, Atina hükümetinin Türk azınlığın bu iradesine saygılı olarak, yıllardır sürüncemede bulunan müftülük sorununa kesin bir çözüm getirmesidir”.
Demek Batı Trakya’da bir “Müftülük sorunu” varmış ve üstelik “uzun yıllardır sürüncemede” imiş.
Batı Trakya’lı ; bir çok sorunun yanında “bu sorunu” şöyle anlatmaktadır;
“Müftülük ve Vakıflar Sorunu:
Türk azınlığın dini kurumlarının durumu 1913 Atina Muahedenamesi ile düzenlenmiştir. 1920 tarihli ve 2345 sayılı yasaya göre azınlık dini kurumlarını kendi özgür iradesiyle oluşturur ve müftülerini seçer. 24 Aralık 1990’da çıkartılan bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile 2345 sayılı yasa yürürlükten kaldırarak müftüler, valiler tarafından atanmıştır. Yunanistan, Lozan Anlaşmasının 40.maddesini ihlal ederek Batı Trakya Türklerini bu haktan yoksun bırakmıştır.
Anlaşmalara göre; dini lider veya müftü olarak tanımlanan şahısların Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı tarafından seçimlerle işbaşına gelmesi gerekmektedir.
Bugün Gümülcine (Komotini) ve İskeçe (Ksanthi) Müftülük makamları Yunan yönetimince atanmış kişiler tarafından yönetilmektedir. Batı Trakya Türk Azınlığı Yunan yönetimi tarafından atanan bu müftüleri hiçbir zaman kabullenememiştir. Batı Trakya Türk Azınlığı Gümülcine İlinde seçmiş olduğu İbrahim Şerif’i, İskeçe’den de Mehmet Emin Aga’yı (vefatından sonra Ahmet Mete) müftü olarak kabul etmektedir.
Ancak İbrahim Şerif ve Mehmet Emin Aga müftülük makamını gasp suçlarından mahkeme önüne çıkarılarak cezalandırılmışlardır.
Halen İskeçe (Ksanthi) ve Gümülcine’de (Komotini) Türk azınlığın tanıdığı seçilmiş müftüler ile Yunanistan’ın atadığı ve azınlığın tanımadığı atanmış müftüler görev yapmaktadır”.
Yâni Batı Trakya’da bir uluslararası antlaşmalara göre “seçilen” Müftüler var, bir de Uluslararası Antlaşmaları tanımayan Yunan hükümetlerinin “atadığı” müftüler..
Mütekabiliyet esasına göre Türkiye’deki azınlık temsilcilerini “atamaya” kalksak nelerin olabileceğini düşünebiliyor musunuz?
Bitmedi…
Bir de “Vakıflar” sorunu var Batı Trakya Türklerinin. (Aynı kaynak)
“Lozan Anlaşmasının 40.maddesi uyarınca Batı Trakya Türk Azınlığının giderlerini kendileri karşılamak üzere, her türlü hayır kurumlarıyla dinsel ve sosyal kurumlar, her türlü okullar ve buna benzer kurumları kurmak, yönetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak ve dinsel ayinlerini serbestçe yapmak konularında eşit haklara sahip olmaları öngörülmüştür.
Lozan Antlaşmasının 40.maddesine göre her iki ülkedeki azınlıklara vakıflarını yönetme hakkı verilmektedir. Yunanistan’da 1967’de iktidara gelen Albaylar Cuntası mevcut vakıf yöneticilerini görevden alarak yerlerine atama yaptı.
Tarihi Osmanlıya kadar dayanan Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığına sosyal dayanışma ve yardımlaşma sağlayan kurumlar olan vakıfların yönetimi bugün Yunan yönetimi tarafından atanan kişilerce yürütülmektedir.
Batı Trakya Türk Azınlığı bu haksız uygulamaya çeşitli zamanlarda gösteriler yaparak, kınamalar yayınlayarak tepkilerini dile getirmişlerdir. Ocak 1990’da yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde yerel yöneticilere vakıfların idaresi hususunda Batı Trakya Türk Azınlığından daha çok yetki verilmiştir. Bu haksız ve tek taraflı uygulamalar Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı tarafından hiçbir zaman kabul edilmemiştir”.
Vay anasını sayın seyirciler..
Demek “AB üye adayı” Türkiye’de azınlıklar, Lozan’dan kaynaklanan hatta bazen Lozan’ı da aşan haklarını sonuna kadar kullanırken…
“AB üyesi” Yunanistan’daki Türk azınlıkların hakları yok sayılıyormuş..
AİHM filan da bir şey yapamıyormuş, yapsa da Yunan Hükümeti tanımıyor, “cezamı veririm ama uygulamamı sürdürürüm” diyormuş. (“Gümülcine Türk Gençler Birliği” tabelasında geçen –Türk- kelimesinin kaldırılması davası).
Uzun lafın kısası bu aralar bu coğrafyada Türk olmak zor, çok zor.
Bunu bize hatırlattığı/bir kere daha gündeme getirdiği için İskeçe “Seçilmiş Müftüsü” Muhterem Ahmet Mete’ye şükran borçluyuz..
İskeçe-Gümülcine iyi ki var..
Ferecik, Sofulu, Dimetoka..
Çirmen, Koşukavak, Mestanlı..
Drama, Kavala, Serez, Paşmaklı, Nevrekop iyi ki var..
İyi ki Batı Trakya var, Batı Trakya’da Türkler var.. 28 Haziran 2012
57′NCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57′İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
Bir yanıt yazın