AB ve Türkiye: Birlikte daha güçlü

 Avrupa Birliği’ne üye 16 ülkenin dışişleri bakanları* ortak bir makale kaleme aldı. EUObserver’da yayımlanan makalede son dönemdeki gelişmeler dikkate alındığında AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerin eskisinden de önemli olduğu ifade edildi.

İşte o makale:

AB’nin ekonomik sınamalarla yüzleştiği ve Ortadoğu’da istikrarsızlığın sürmekte olduğu şu dönemde, Türkiye ile ilişkilerimiz her zamankinden çok daha büyük bir önem kazanmakta. Geçtiğimiz hafta ise AB-Türkiye Ortaklık Konseyi’nin ortak refah, güvenlik ve değerlerimizi teşvik için birlikte çalışmamız gerektiğini ortaya koyan 50’nci toplantısı gerçekleştirildi.

İşte o makale: - 17024752

REFAH VE DOLAŞIMIN SAĞLANMASI

Zor ekonomik zamanlarda, Türkiye ile ticaretin artırılması AB iş dünyası için pek çok fırsat sunmaktadır. Geçtiğimiz yıl sağladığı yüzde 8.5 oranında GSYİH büyümesi ile Çin’in ardından G20’nin en hızlı büyüyen ikinci ülkesi olan Türkiye, şu anda AB’nin beşinci en büyük ihracat pazarı konumunda. Avrupa’daki Türk girişimciler, yarım milyon eleman çalıştırmakta ve 40 milyar euro değerinde iş yapmakta. Havacılık, otomobil ve elektronik eşya gibi sektörlerde ekonomilerimiz her geçen gün birbiriyle daha da bütünleşmekte. Türkiye, Güney Gaz Koridoru’nun geliştirilmesi de dahil olmak üzere gerekli altyapıların inşasını sağlayan projeler sayesinde her iki tarafa da sağladığı yararlar ile enerji merkezi olmak için son derece uygun bir konuma sahip.

 

Ticari ilişkiler güçlü ama daha da güçlü olabilir. AB-Türkiye ticareti istikrarlı bir şekilde büyürken, Türkiye’nin diğer bölgelerle ticareti, daha bile hızlı bir büyüme gösterdi. Bu, kısmen ekonomik gücün daha yoğun bir şekilde Asya’ya kaymasının bir göstergesi ama aynı zamanda AB-Türkiye Gümrük Birliği’ndeki bir takım sorunların ve ticari ilişkimizin tam potansiyeline ulaşmasını engelleyen diğer ticari kısıtlamaların da bir yansıması. Bu kısıtlamaların kaldırılması, son G20 zirvesinde ve bu hafta sonuna doğru yapılacak Avrupa Konseyi toplantısında alınan kararlar doğrultusunda gerçekleştirilen ekonomik büyümenin arttırılması yönündeki daha kapsamlı çabaların önemli bir parçasını oluşturmalıdır.

 

Göç konusunda daha geniş bir işbirliğiyle bağlantılı olarak vize serbestliği yolunda gerçekleştirilen son anlaşmayı memnuniyetle karşılıyoruz. Bu adım, ticareti teşvik etme, yasadışı göçle mücadele etme ve daha yoğun insan insana temasları destekleme potansiyeline sahip. Burada, AB-Türkiye Geri Kabul Anlaşması’nın Türkiye tarafından imzalanması ile Türk vatandaşlarının Avrupa’da daha serbest bir şekilde dolaşma yönündeki isteklerinin yerine getirilmesi için hayati bir adım atılmış oldu. AB ile Türkiye arasında dolaşım ve güvenlik konularındaki diyalog arttıkça, bu konuda başka somut gelişmeler de göreceğimizi umuyoruz. Bu çerçevede, Türkiye’nin AB üye devletlerine vizesiz seyahat imkânı sağlayacağını umuyoruz.

 

KARŞILIKLI GÜVENLİĞİN GÜÇLENDİRİLMESİ

Şu son birkaç ay, Ortadoğu’da ve ötesinde istikrarın desteklenmesinde Türkiye’nin ne denli önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. İstanbul, Suriye, İran, Somali ve terör konularının görüşülebilmesi amacıyla anahtar niteliğindeki pek çok toplantıya ev sahipliği yaptı. Türkiye, Esad rejimi üzerindeki uluslararası baskının arttırılmasında kritik ve yapıcı bir rol oynuyor ve Afganistan’da güvenliğin tesisi için de hayati öneme sahip ortaklardan birisi.

 

Türkiye, büyüyen orta sınıfı ile laik ve demokratik bir ülke olarak komşularına ilham veren bir örnek oluşturuyor. Öte yandan AB de bu ülkelerin birçoğu için en büyük ticaret ortağı ve yatırım ve yeni fikirler için bir can damarı olma özelliğini sürdürmekte. AB ve Türkiye’nin bu bölgede paylaştığı öncelikler, işbirliğimizi derinleştirmeye devam etmemizi zorunlu kılıyor. Cathy Ashton tarafından başlatılan Mart ayındaki AB Dışişleri Konseyi çerçevesinde Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile yapmış olduğumuz toplantı iyi bir ilk adım oldu. Batı Balkanlar ve Güney Kafkasya ile Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da ortak projeler gibi konularda bölgedeki diyalogumuzu ilerleterek bu toplantıda atılan adımları daha da ileriye götürmeliyiz. AB ve Türkiye olayları şekillendiren ortaklar olmalı. Birlikte çalıştığımızda çok daha fazla şey başarabilir ve değişimi teşvik etmek için çok daha güçlü bir mesaj verebiliriz.

 

ORTAK DEĞERLERİN PAYLAŞILMASI

Türkiye’nin komşu bölgelerdeki reforma ilham kaynağı olabilme özelliği, AB’ye katılım süreciyle ilintilidir. Bugünün Türkiye’si, çeyrek yüzyıl önce AB üyeliğine başvuran ülkeye göre son derece köklü bir değişim geçirmiştir. Tıpkı AB’nin tüm Orta Avrupa’da demokrasinin pekiştirilmesine yardımcı olduğu ve Doğu Avrupa’da demokrasiyi teşvik etmeyi sürdürdüğü gibi, katılım süreci de Türkiye’nin asker üzerinde sivil kontrolü ve bağımsız yargı gibi alanlardaki reformlarının desteklenmesinde son derece güçlü bir rol oynamıştır.

 

Çok önemli iyileşmeler kaydedildi fakat Türkiye’nin de kabul ettiği üzere reform hala devam etmekte olan bir süreç. İfade özgürlüğü, kadın hakları ve azınlıkların korunması gibi alanlarda hâlâ iyileştirmeler yapılması gerekiyor. Yeni anayasa üzerinde yapılan çalışmalar bu tür konuların ele alınabilmesi için hayati bir fırsat sunuyor. Türkiye’nin herkesi kapsayıcı bir anayasal reform süreci gerçekleştirmeye devam etmesini teşvik ediyoruz. Başbakan Erdoğan ile ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu arasında gerçekleşen ve Kürt sorunu ile PKK terörü tehdidinin nasıl ele alınabileceğini de kapsayan son görüşmeleri ise son derece olumlu karşılıyoruz. Kıbrıs konusunun çözümünde Türkiye’nin yapıcı katkısı ve deniz ve hava limanlarını Kıbrıs taşıtlarına açmak konusundaki istekliliği anahtar olma özelliğini koruyor. Ayrıca, Türkiye’yi esnek olmaya teşvik ettiğimiz, son derece önemli olan AB-NATO işbirliği konusunda da ilerleme kaydedilmesi gerek.

 

KATILIM SÜRECİNİN CANLANDIRILMASI

Türkiye’nin AB’ye olan yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiği gibi, AB’nin de Türkiye’ye karşı yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekiyor. Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, AB-Türkiye ilişkileri için katılım sürecini destekleyecek ve pratik işbirliğini güçlendirecek şekilde tasarlanmış olan “pozitif gündem” ile bu doğrultuda yolu açtı. Kendisine tam destek veriyoruz.

 

Türkiye’nin Avrupa perspektifini gerçekleştirme yolu konusunda her zaman aynı fikirlere sahip olmayan ülkeleri temsil ediyoruz. Fakat, katılım sürecinin işbirliği için hayati önem taşıyan bir çerçeve ve reform için de güçlü bir teşvik unsuru olduğu konusunda hemfikiriz. Bu sürece yeni bir ivme kazandırılması ise hem AB’nin hem de Türkiye’nin yararına olacaktır. Önümüzdeki aylarda hedefimiz bu olmalıdır.

 

*Nikolay Mladenov, Urmas Paet, Erkki Tuomioja, Guido Westerwelle, János Martonyi, Giulio Terzi di Sant’agata, Edgars Rinkevics, Audronius Azubalis, Radoslaw Sikorski, Paulo Portas, Andrei Marga, Miroslav Lajcák, Karl Erjavec, José Manuel García-Margallo, Carl Bildt and William Hague Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Finlandiya, Almanya, Macaristan, İtalya, Letonya, Lituanya, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovakya, Slovenya, İspanya, İsveç ve Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlarıdır.

İşte o makale: - 17024752

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir