İSKEÇE’DE MÜFTÜ VAR (1)
HÜSEYİN MÜMTAZ
Son on günü haklı olarak; Hakkâri saldırısı, sonrasında “4000 askerle sıkıştırılan 300 terörist muharebeleri” (!) ve Suriye tarafından düşürülen askeri uçağımızla geçirirken çok önemli bir söyleşiyi gerektiği kadar yansıtamadık.
İskeçe’nin “seçilmiş” Müftüsü Ahmet Mete, Haber Türk’ten Kutlu Esendemir’le unutulmayacak bir söyleşi yaptı.
Tamamının dikkatle okunması gereken söyleşide Müftü Mete özetle şunları söyledi;
“ – Olası bir savaşta Kıbrıs Rum Kesimi ya da Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı alacağı negatif bir tavır, Batı Trakya’daki Türk azınlığa nasıl yansıyacaktır?
Türkiye ile Yunanistan ya da Kıbrıs ne zaman soğuk bir ilişkiye girseler azınlıklar etkilenir. Biz de Kıbrıs savaşında, Boğazlar’da ya da Akdeniz’de olan gerilimlerden etkilendik. Çünkü Türk düşmanlığı Yunanlılar arasında yaygındır. Fakat Suriye’de Rum Kesimi’nin bir tavrı olursa, büyük sıkıntıların yaşanacağına inanmıyorum.
-Bu toprakları iyi tanıyan biri olarak, Yunanistan’ın böylesi büyük bir ekonomik krize neden girdiğini düşünüyorsunuz?
Bu krize girmemesi için Yunanistan’ın birçok önlem alması gerekiyordu ama almadı.
– Neden?
Avrupa Birliği içerisinde rahatına düşkün bir halktan söz ediyoruz. Yüksek maaşlar alan, siestasını yapan, rahatına bakan, para biriktiren fakat üretimde hiçbir katkısı olmayan bir halk.
– Kriz ne zaman sinyallerini vermeye başlamıştı?
Kriz, 2010’dan sonra yavaş yavaş gelmeye başlamıştı. 2011’de belirginleşti. Son zamanlarda da herkese etki etti. Çalışmayı bilmeyen bir toplum var burada. Başkasının verdiği paylarla lüks hayat yaşayan bir toplumun başına bunların gelmesi kaçınılmaz. Türk halkına, Alman halkına hep gülmüşlerdi. ‘Çok çalışan bir halk, fakiri çok olan bir halk’ derlerdi. Fakat şimdi daha da kötü durumlara düştü Yunanistan.
-Ne gibi?
Mesela Türkiye’de çöplerde ekmek arayan insanları gösterir ve gülerdi Yunan televizyonları. Fakat Yunanistan’ın çöplerinin yüzde 90’ını şimdi açlıktan Yunanlılar karıştırıyor.
– Peki bu ekonomik kriz Batı Trakya Türklerini nasıl etkiledi?
Daha kriz gelmeden önce Yunan Hükümeti’nce, Batı Trakya’da Avrupa Birliği’nin verdiği önlem paketi çerçevesinde, tütün, mısır, biber, pamuk gibi ürünler kotalara bağlandı. Batı Trakya toplumu böylelikle ürününü satamaz oldu. Çok ürün verdiğiniz zaman devlet almaz oldu. Primlerden kesintiler olmaya başladı. Daha kriz çıkmadan önce Batı Trakya krize sokulmuştu. Ve net söyleyeyim: Batı Trakya krizden iki kat daha fazla etkilendi. Bu krizde devletin zaten baskısı var. Zaten AB’nin tarım ve hayvancılıkta geliştirdiği politikalar, bize müdahale edemeyeceğimiz anlarda dikta edilmişti. Ürün para etmedi, hayvanlar çok ucuza gitti. Çarşının halini görüyorsunuz.
-Yunanlılar çöplerini var olmak için karıştırırken, Batı Trakya Türkleri ne yapıyor?
Biz hayat boyunca zengin olmadık ki, bu yoksulluk bizi fazla etkilesin! Bizim insanımız, patatesini soğanını çıkarır. Kışlık idaresini yapar. Kıtlık geçirdik biz. Gördük. Yaşadık. Batı Trakya Müslüman Türk toplumu ne olursa olsun dilenci pozisyonuna düşmeyecektir.
-Geçen haftaki genel seçimlerde radikal sol koalisyon “SYRİZA”nın Türkler’in yoğun yaşadığı İskeçe’de en yüksek oy oranı olan yüzde 38.6’ya ulaşması nasıl açıklanabilir?
Türk toplumu en şanslı SYRİZA’yı görmüştür. Yeni Demokrasi Partisi Genel Başkanı Samaras, Dışişleri Bakanı olduğu zamanda, “Türkleri öldürün” diyen biridir. Azınlık bu nedenle ona oy vermemiştir. SYRİZA olayında, yalnız SYRİZA ve KKE Partisi (Komünistler)Müslüman Türk aday çıkarmıştı.
-Bir dindar olarak Komünistlere karşı önyargınız yok muydu?
İnsan her yerde insandır.
-Şu an Batı Trakya toplumunun temel sorunları ne?
Bizde eğitim sorunu var. Özerk olması gereken okullar maalesef devletin elinde. Öğretmenler de, denetim mekanizmaları da. Vakıf sorunu önemli ki, devletin dışında kimsenin müdahale şansı yok”.
Anlama/algılama özürlüler ve at gözlüklü AB hayranları için tekrarlayalım; İskeçe “seçilmiş” Müftüsü diyor ki;
1. Türkiye ile Yunanistan ya da Kıbrıs ne zaman soğuk bir ilişkiye girseler azınlıklar etkilenir. Çünkü Türk düşmanlığı Yunanlılar arasında yaygındır.
2.”Yunanlılar” Avrupa Birliği içerisinde rahatına düşkün bir halktan söz ediyoruz. Yüksek maaşlar alan, siestasını yapan, rahatına bakan, para biriktiren fakat üretimde hiçbir katkısı olmayan bir halktır.
3. Çalışmayı bilmeyen bir toplum var burada. Başkasının verdiği paylarla lüks hayat yaşayan bir toplumun başına bunların gelmesi kaçınılmaz. Türk halkına, Alman halkına hep gülmüşlerdi. ‘Çok çalışan bir halk, fakiri çok olan bir halk’ derlerdi. Fakat şimdi daha da kötü durumlara düştü Yunanistan. Mesela Türkiye’de çöplerde ekmek arayan insanları gösterir ve gülerdi Yunan televizyonları. Fakat Yunanistan’ın çöplerinin yüzde 90’ını şimdi açlıktan Yunanlılar karıştırıyor.
4. Daha kriz gelmeden önce Yunan Hükümeti’nce, Batı Trakya’da Avrupa Birliği’nin verdiği önlem paketi çerçevesinde, tütün, mısır, biber, pamuk gibi ürünler kotalara bağlandı. Batı Trakya toplumu böylelikle ürününü satamaz oldu. Çok ürün verdiğiniz zaman devlet almaz oldu. Primlerden kesintiler olmaya başladı. Daha kriz çıkmadan önce Batı Trakya krize sokulmuştu. Ve net söyleyeyim: Batı Trakya krizden iki kat daha fazla etkilendi. Bu krizde devletin zaten baskısı var. Zaten AB’nin tarım ve hayvancılıkta geliştirdiği politikalar, bize müdahale edemeyeceğimiz anlarda dikta edilmişti. Ürün para etmedi, hayvanlar çok ucuza gitti. Çarşının halini görüyorsunuz.
5. Biz hayat boyunca zengin olmadık ki, bu yoksulluk bizi fazla etkilesin! Bizim insanımız, patatesini soğanını çıkarır. Kışlık idaresini yapar. Kıtlık geçirdik biz. Gördük. Yaşadık. Batı Trakya Müslüman Türk toplumu ne olursa olsun dilenci pozisyonuna düşmeyecektir.
Çiller’le beraber bu memlekette 95’li Gümrük Birliği yıllarını yaşayanlar, Müftü’nün azınlık toplumunun fakirleşmesinin nedeni olarak öne sürdüğü “Avrupa Birliği’nin verdiği önlem paketi çerçevesinde, tütün, mısır, biber, pamuk gibi ürünler kotalara bağlandı” saptamasını eminim acı acı hatırlayacaklardır.
Tütün, çay, pamuk, fındık, zeytin…..
Hayvancılık…
Ne diyor İskeçe “seçilmiş” Müftüsü?
“Batı Trakya krizden iki kat daha fazla etkilendi” diyor, “Biz hayat boyunca zengin olmadık ki, bu yoksulluk bizi fazla etkilesin” diyor..
Başka ne diyor?
“Eğitim sorunu var” diyor; “Özerk olması gereken okullar da öğretmenler de, denetim mekanizmaları da maalesef devletin elinde” diyor, “Vakıf sorunu önemli” diyor.
Bana “mütakabiliyet”, “mukabele-i bilmisil” filan gibi çok bilmiş diplomatik kavramlarla bilgiçlik taslamayın.
Demek ki batı Trakya’da “reel politik” yürürlükte.
30 şu kadar yıldır “AB üyesi” olan Yunanistan’ın “AB vatandaşı” statüsündeki Türk azınlığı “krizden iki kat fazla etkileniyor”, “hayat boyunca zenginlik tatmamış oluyor”, “özerk olması gereken okulları, öğretmenleri özerk olmuyor”, “vakıflar meselesi halledilemiyor”..
Ama…
“Aday” ülke Türkiye “üye yapacağız” yutturmacasına kanarak…
Azınlık eğitimini ve okullarını özerk hâle getiriyor…
Azınlık vakıflarını..
1926’da Medeni Kanun’un kabulüyle 1936’ya kadar on yıl süre verilerek kayıt altına alınan dolayısı ile o beyannamede “bulunmayan” malları bile azınlıklara veriyor…
Türkiye’deki azınlıkların vakıfları vakıf da…
Batı Trakya’daki, Kıbrıs’taki Türklerin vakıfları vakıf değil mi?
Batı Trakya’nın Türk şehri İskeçe’de bir “seçilmiş” Müftü vardır.
Bu Müftü iyi ki vardır ve iyi ki konuşmuştur.
Söyledikleri…
Yâni 30 şu kadar yıldır Yunanlı’nın yamacında güya AB vatandaşı olan Batı Trakya Türklerinin hâlleri..
“Birleşik Kıbrıs”ta… Rum’un yamacında AB vatandaşı olacağız diye çırpınan “Kıprıslıtürkler”e kapak olsun..
“Rum Yönetiminin Avrupa Birliğine alınması ve 1 Temmuz’da dönem başkanı olmasının yanlışlığına dikkat çekmek için sivil toplum örgütü temsilcilerinin 420 kişiyle Brüksel’e giderek yapacakları uyarı eylemini maddi ve manevi olarak desteklediğini” belirten İrsen Küçük’ün kulağına da küpe olsun.
TC veya KKTC pasaportuyla gideceklere hiç bir şey demiyorum.. Ama “geçerli passport” ile uçağa bineceklerin Rum Yönetimi aleyhine çalışmalarda bulunacağını mı zannediyor Küçük?
420 kişi “geçerli passport”larla Brüksel’e gidecek ha! (“SUNTURLU REZALET”. Hüseyin MÜMTAZ. 26 Haziran 2012)
Eliniz değmişken neden 10.420 kişi değil?
“Manevi” desteği anladık da, “maddi” olarak karşılığını hangi kalem, hangi fasıldan ödüyor bu “eylemin” Küçük?
9 Nisan tarihli Bakanlar Kurulu kararı “bir defalık” askıya mı alındı?
Bir kereden bir şey çıkmaz mı?27 Haziran 2012
57′NCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57′İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
Bir yanıt yazın