SUNTURLU REZALET
HÜSEYİN MÜMTAZ
Yarın kıymetli okuyucu, Lefkoşa/Ercan’dan Avrupa’ya müteveccihen bir uçak kalkacak. Uçakta çeşitli STÖ’leri temsilen bulunan külliyetli miktarda katılımcı Brüksel’e uçacak.
Brüksel’de AB nezdinde “kamuoyu oluşturma” çalışmaları yapacaklar..
Mış….
Lefkoşa’da Surlariçi’nde bulunan ve AB tarafından finanse edilip, BM Kalkınma Programı Gelecek İçin Ortaklık Projesi kapsamında restore edilen Bandabulya’nın (Belediye Pazarı) açılış törenine de katılan Avrupa Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle’nin, “Birleşik bir Kıbrıs birleşik bir Avrupa anlamına gelmektedir. Bu bir hayal değildir, yakalanması gereken bir fırsattır. Kıbrıslı Türklerin de AB üyeliğinin tüm faydalarını yaşamasının zamanı geldi. Kıbrıs’ın bütünü AB toprağıdır ve AB bu bölünmüşlüğün aşılabilmesi için atılacak tüm adımları desteklemede kararlıdır” diyerek ateşin altına kovayla benzin dökmesinin ardından bahse konu STÖ’lerin bahse konu ziyaretleri daha da “anlamlı” hâle geldi.
Haberin aslı şu;
“Bir araya gelen bazı sivil toplum örgütleri, Avrupa Birliği’nin, Kıbrıslı Türklere verilen sözlerinin tutulmadığı gerekçesiyle, Brüksel’e gidiyor.
Örgütler tarafından yapılan ortak açıklamada ayrıca, bugün bazı gazetelerde başlatılan girişimin yanlış yansıtıldığı ifade edildi.
12 sivil toplum örgütü ve spor derneklerinin imzasını taşıyan açıklama özetle şöyle;
Bizler aşağıda isimleri yer alan sivil toplum örgütleri olarak Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Avrupa Birliği Dönem Başkanlığını devralmasının hemen öncesinde, Brüksel’de birtakım temaslarda bulunmanın Kıbrıs Türk halkının içinde bulunduğu izolasyonların bir kez daha Avrupa Birliğinin her düzeydeki temsilcilerine hatırlatılması açısından gerekli olduğuna inanmaktayız.
Yapmayı tasarladığımız bu girişimde, 2004 yılında gerçekleştirilen referandumda Kıbrıs’ta çözüm ve AB üyeliğine güçlü bir evet diyen Kıbrıs Türk halkına AB tarafından verilen sözlerin yerine getirilmediğinin hatırlatılması hedeflenmektedir.
İzolasyonların kaldırılmasının Kıbrıs Türk halkının sosyo-ekonomik ve kültürel gelişmişlik düzeyini olumlu etkileyeceğine ve Kıbrıs’ta olası bir çözüm için daha sağlıklı bir zeminin oluşmasını sağlayacağına, özellikle ekonomik alanda faaliyet gösteren örgütler olarak içtenlikle inanmaktayız.
Bugüne kadar Kıbrıslı Rumlar tarafından engellenmiş olan doğrudan uçuşlar ve Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün hayata geçirilmesi, bu yönde atılabilecek önemli adımlar olarak değerlendirilmiş ve değerlendirilmektedir. Benzer şekilde, AB mali destek programının bu kapsamda özel sektör firmalarının yenilikçiliğini ve girişimciliğini teşvik etmek yönünde sağlanan hibelerin devam etmesi ve Kıbrıslı Türklerin AB’ye yakınlaştırılması ve geleceğin temeli olan gençlerimizin AB vizyonuyla eğitilmesi için üniversitelerimizin Bologna sürecine katılımları, sağlıklı bir ekonomik yapının gelişmesine katkı sağlayacaktır.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Kıbrıs Türk Ticaret Odası
Genç İşadamları Derneği
Kıbrıs Türk Sanayi Odası
Kıbrıs Türk Turizm ve Seyahat Acenteleri Birliği
Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası
Kıbrıs Türk Kiralık Araba İşletmecileri Birliği
Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği
Kıbrıs Türk Restorantçılar Birliği
Kıbrıs Türk Otelciler Birliği
Kıbrıs Türk Rehberler Birliği
Kıbrıs Türk İşadamları Derneği
Spor Federasyonları ve Spor Dernekleri….”
Rezaletin daniskası da işte burada kopuyor.
Hatırlarsınız üç/dört ay kadar önce devletten maaş alan “sendikalı” öğretmenlerin, devletten izin almadan Brüksel’e giderek devlet aleyhinde çalışmalarda bulunmalarını Özkaloğlu gündeme getirerek “izinsiz nasıl gidildiğini, dönünce ne işlem yapıldığını” sormuş ve bir türlü cevap alamamıştı.
Çanak çömlek de ondan sonra patlamıştı.
KKTC Bakanlar Kurulu, 9 Nisan 2012 tarihinde toplanarak devlet katkısı ile yurt dışına çıkacak olan kamu görevlilerinin seyahat özgürlüğünü “kısıtlayan” yeni bir karar almıştı.
9 Nisan 2012 tarihli bu Bakanlar Kurulu kararına göre “yurt dışına ziyarette bulunacak ve/veya burs, kurs, seminer gibi toplantılara, sosyal kültürel ve sportif etkinliklerine katılmak için yurt dışına gidecek olan tüm kamu görevlilerinin, üst kademe yöneticilerinin ve Bakanlar Kurulu kararı ile katkı sağlanarak yurt dışına gidecek olan diğer kişilerin söz konusu ziyaretlerine KKTC veya TC Pasaportu dışında herhangi bir pasaport ile seyahat etmeye yasak getirilmiş”..di…
Bu karara “uyulmaması” ve “tespit edilmesi” halinde karara uymayan kişiler yine Bakanlar Kurulu kararı ile verilecek olan “yurt dışı desteğinin” kapsamı dışında bırakılacak…dı…
Yâni sayın seyirciler, okuyucular; kamu görevlileri “KKTC veya TC pasaportu” olmadan yurt dışına gidemeyecek gidenler de harcırah/yolluk alamayacaklardı.
Demek o saate kadar “başka pasaport”la yurt dışına giden, dönünce de hiç utanmadan/sıkılmadan devletten “ödenen” kimseler vardı.
Daha sonra bu uygulamanın kapsamı sporcular, öğrenciler ve iş adamlarını da içerecek şekilde genişletilmişti.
Burada zurnanın zart dediği yer, “KKTC veya TC Pasaportu dışında herhangi bir pasaport” kavramıdır.
O pasaport Rum pasaportudur.
Diyorlar ki; “O pasaport Rum değil, Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportudur, o pasaportta Rum kadar bizim de hakkımız vardır”.
Be Müslüman; 1963 olayları neden çıkmıştı?
74 harekâtı neden yapılmıştı?
Rum Cumhuriyeti’ni tanıyor musun? Tanımıyorsan neden KKTC vatandaşısın ve KKTC’de oturuyorsun?
74’den sonra kuzeyde edindiğin bütün haklarından vaz geçerek git güneyde bıraktığın Köşk yavrusu villana (!), iltica et ve orada yaşa…
Yok hem burada, güneyde bıraktığın “saray”a(!) karşılık aldığın “eşdeğer”de otur, hem git onun/bunun pasaportunu taşı.
Sonra dön kuzeydeki devletten harcırah al..
Becerebiliyorsan onu da güneyden alsana..
Neyse..
Şimdi, Brüksel’e yarın “çalışma ziyareti” yapılacak ya..
Beş-altı gün önce; bahse konu STÖ’lerin, “bazıları” kamu yöneticisi/çalışanı da olan “bazı” üyeleri “geziye katılmasını tercih etmedikleri” bazı STÖ üyelerine telefon ederler..
“Geçerli passportun var mı gardaccığım? Var ise gidiyoruk, sen da gatılabilin”.
Yukarıdaki soru halt etmenin Arapçasıdır.
Eğer TC veya KKTC pasaportun var ise; (Lefkoşa Büyükelçiliği, 74’den beri isteyen her Kıbrıs Türküne TC pasaport vermektedir, onlar da Türk vatandaşları dünyanın neresine hangi koşullarda gidebiliyorsa öyle gidebilmektedir) gideceğin AB ülkesinden en az 15 gün önceden vize alman gerekiyor.
Sana sadece 5 gün önce haber veriliyorsa gitmen/katılman istenmiyor demektir, çünkü senin TC/KKTC pasaportun vardır ve “onlarla” aynı düşünmüyorsun, aynı dili konuşmuyorsun demektir.
“Geçerli passport” ise Rum pasaportudur, onunla vizesiz Brüksel’e “gidebilin”.
Füle’nin ateşin altına döktüğü benzin de işte budur.
Şimdi soru şu; Bakanlar Kurulu’nun 9 Nisan kararı, gecenin bir saati yapılan pazarlıklar sonucu “bir seferliğine” askıya mı alınmıştır?
“Bir defayla bir şey olmaz, sayılmaz” mı diyorsunuz?
Ama burada konu olan şey “mahallenin namusu” filan değil, “devletin otoritesi”dir.
“Devlet”e sen sahip olmazsan kimin olmasını bekliyorsun?
Çadır tiyatrolarında bile daha fazla ciddiyet vardır.
Şimdi bu gidenler; a)Ceplerinden mi masraf edecekler? (Ki Kıbrıs’ta âdet değildir) b)Devlet’in filan kaleminden mi ödenecekler?
Yoksa filan “embedilmiş” kuruluşun “iliştirilmiş” fonundan mı karşılanacak yeme/içme paraları?
“Geçerli passport”/Rum pasaportu ile bu seyahate gidecek olanların ise Brüksel’de Rum’u eleştireceğini zannediyorsanız çok safsınız..
KKTC’nin üzerine bir bardak soğuk su için…26 Haziran 2012
57′NCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57′İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ