Milli Güvenlik Kurulu,Kıbrıs Rum Kesimi ile İsrail’in Doğu Akdeniz’de ihtilaflı sularda doğalgaz sondajına başlamasıyla denizde “Durumsal Farkındalık” kapsamında,Ceyhan merkezli “Akdeniz Kalkanı” kurulmasına karar vermiştir.
Bu çerçevede Akdeniz’de bazı deniz üslerinde genişleme ve modernizasyon çalışmaları,Ege Denizinde uygulanan “Uzun Ufuk Projesi”nin Akdeniz’e kadar genişletilmesi
-teminen, denizlerde keşif,gözetleme,tesbit ve teşhis hizmetleri yapılıyor.
Akdeniz Kalkanı’nda Hava Kuvvetleri Komutanlığı unsurlarından destek alan 4 fırkateyn,5 hücumbot görev yapıyor.
Türkiye’nin savunma konseptinde bu kararı ve uygulamasının NATO askeri stratejisi doğrultusunda belirlendiğini de bilmek gerekiyor!
*
Bu çerçevede 22 Haziran’da TSK’nın,”Görev uçuşu için Malatya/Erhaç Meydanı’ndan kalkış yapan bir uçağımız ile Hatay’ın güneybatısında deniz üzerinde radar ve telsiz teması kesilmiştir”bilgisi,
Ardından Suriye Askeri Sözcüsünün,”Suriye bölge suları üzerindeki hava sahasının batı yönünde sahilden 1 km.uzaklıkta,Türk uçağı olduğu sonradan anlaşılan alçaktan ve hızla uçan cisme,bu tip durumlarda geçerli olan kanunlar çerçevesinde muamele edilerek uçaksavarla karşı konulmuş,isabet alan uçak yanarak Lazkiye/Um el-Tuyur köyünün doğusuna kara sularımızın içine düşürülmüştür”bilgisi geçiyor.
*
Gün boyu medyanın başlattığı savaş çığırtkanlığı iki ülkenin de gece yarısı mutedil bir dil kullandıkları resmi açıklamalarla soğutuluyor.
Bu,Türkiye ve Suriye hükümetlerinin geliştireceği tavırların ABD ve Rusya tarafından belirleneceği anlamındadır.
Suriye’nin tavrını Rusya’nın belirlemesi başka bir mevzu-u’dur-fakat, ardında Bağımsızlık Savaşı olan Türkiye’nin niçin bu konumda olduğunu bilmek, gelişen süreçte karşılaşılacak badirelerden nasıl çıkılabileceğinin anlaşılması bakımından da önemlidir…
*
Küresel sermaye maksimum kâr için en yüksek hızla dünyanın her yanında dağılımında bireylerden ülkelere karşılıklı bağımlılıkları oluşturuyor.
Karşılıklı bağımlılık küresel ekonominin ortaklaşa denetimiyle ekonomik güvenlik,istikrar ve büyümeyi sağlarken,bireyler ve ülkeler için hayatta kalmanın yolu uluslararası işbirliğiyle belirlenmiş ekonomik ve siyasi kriterlere uyumdan yükselen rekabetten geçiyor.
*
ABD küresel enerji kaynaklarında egemen olmaya yönelik,”Hazar Havzasının Enerji Kalkınması Projesi”ile Hazar ülkelerinin bağımsızlığını -bu suretle, Rusya’dan geçen hatlara bağımlılıklarının kaldırılmasını,alternatif ihraç yollarının bulunmasını ve mevcut rejimiyle İran’ın Hazar enerjisinde rol almamasını öngörmektedir -bu projeyi, “Büyük Orta Doğu Projesiyle”de destekliyor.
Gücünü küresel sorunlarda nerede,ne zaman ve nasıl olursa olsun düşmana karşılık verme yeteneğine ya da düşmanlarla savaşıp savaşmamaya değil bunun nasıl yapılacağına dair strateji üretme üstünlüğünden alıyor.
Bu stratejide ilgili ülkede işbirlikçisine yetki devrediliyor ve ülke yeniden yapılandırılmaya çalışılıyor.
*
Nitekim Türkiye’de “İslam“ın ve “Kürtçülüğün” siyasal sistem dışına itilmiş olması halinin toplumsal istikrarı sağlamadığına, otoriter yönetimlerin varlıklarını sürdürmek için ülke dinamiklerini tükettiğine ve Batı’ya dayanmak zorunda kalındığına hükmedilmiştir.
İşte,Eşbaşkanlık yetkisinin devir alınmasıyla Türkiye yeniden yapılandırıyor-sonra,bu örnek genişletiliyor ve Ortadoğu’da da Müslüman Kardeşler Örgütü ve benzerleri vasıtasıyla “İslamcı Hareketlere“, halkların ağır sorunlarını çözebilmelerini teminen yasal siyaset yolu açılıyor,siyaset ve toplumsal sorumlulukların genişletilmesiyle istikrarın ve barışın oluşacağı stratejisi yürütülüyor.
*
ABD öte yanda da, kollektif savunma misyonuyla Batı’yı kitle imha silahı başlığı taşıyan füzelere karşı Füze Kalkanı Savunma Sistemiyle tek taraflı korumak isteyince;
Bu noktada Rusya, Füze Kalkanı Savunma Sisteminin topraklarının büyük kısmının kuşattığına,Küresel Güvenlik Dengesinin bozulduğuna ve tehdite maruz kaldığına itiraz yükseltiyor ve küresel rekabet ibresi gerilime çevriliyor.
Çünkü Rusya da ABD ile küresel rekabetinde Ortadoğu’da Kafkasya,Hazar ve Orta Asya’da nufuz oluşturabildiği taktirde yeniden süper güç olmak stratejisindedir…
*
Uluslararası boyuta yükselen ve yeniden silahlanmanın öngörüldüğü, besleyici ana unsuru Suriye olan kriz -ki,Rusya’nın batı ile farklı pozisyonuna rağmen barışçıl bir çözüm bulmak toleransı ve ABD’nin Kasım 2012’de Başkan Seçimi nedeniyle,
İşte İran’ın 5+1 ülkeleriyle müzakerelerinin sürmesi ve Suriye’de BM özel temsilcisi Kofi Annan’ın misyonunun desteklenmesi benzeri ara çözümlerle rölantiye alınmış bulunuyor.
*
Ne ki ABD bugünden yarına bu hayati krizin çözümünde Rusya ve Çin’in BM’de veto etme gücünün önüne geçecek bir yöntem geliştirmenin peşindedir.
Tek çözüm Bill Clinton’ın BM Güvenlik Konseyini dinlemeksizin 1999’da Kosova’da NATO müdahalesini başlatması örneğinin geliştirilmesidir -ki,Türkiye ile yakın çalışmayı gerektiriyor.
*
Rusya’nın stratejik dengenin bozulmasına izin vermeyeceği de bilinmektedir…
Suriye rejimine müdahale edileceği belirtilerinin çıkması üzerine Çin ve İran ile birlikte Akdeniz’de ortak amfibi tatbikatı yapmaya hazırlanıldığını,
Rusya’dan Suriye/Tartus Limanına asker taşıyan gemilerin hareket etmek üzere oldukları,
Ortadoğu’da olası bir savaş senaryosuna göre ABD’ye,müttefiklerine ve Türkiye’ye karşı bir gövde gösterisinde bulunulacağına dair haberler yalanlanıyor.
*
Fakat PKK’nın Suriye’li Bahoz Erdal’ın,Hakkari/Dağlıca’da tertiplediği ve 8 askerin şehit düştüğü baskın,Türkiye’ye karşı bir başka gövde gösterisidir.
Nitekim Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Rusya Today Tv’de,Suriye’ye yönelik bir müdahale olursa etnik gruplar arasında çatışma çıkacağı uyarısında bulunuyor.
Bunun tüm bölgeye yayılabileceğini ve Kürt Sorunu yaşanacağı,dengenin bozulmasının faciaya yol açacağını ifade ederken Kürtlerin Suriye’de,Türkiye’de ve Irak’ta yaşadığını hatırlatıyor-bu durumda,karargah İran Kürdistan’ı mıdır,merak oluyor?
*
O esnada Avrupa Birliğinde borç kriziyle mücadelede reformlar yapılmasında politik entegrasyonun sağlanması giderek zorlaşmaktadır.
AB ülkeleri kısmen ya da tam olarak uluslarına ayrışma yolunda ilerlerken,ABD;Avrupa Birliği vasıtasıyla Batı’yı yönetmek iddiasında da geriye düşüyor,hedefine Suriye’den ulaşmaktan başka çaresi bulunmuyor.
Saflar ayrışıyor Ukrayna,Belarus,Moldova giderek Rusya’ya yakınlaşırken,Türkiye’nin neden hala bağımsız bir ülke gibi hareket etmediği,ABD’den yetkili Eşbaşkan dışında tüm çevrelerden dehşetle izleniyor.
*
Türkiye’de ABD’den alınan yetki tüm uygulamalarında karşılıklı bağımlılığın çok ötesinde şaibeli ilişkileri düşündürüyor.
O yetkinin sağında-solunda,önünde-arkasında,altında-üstünde her statüde istihdam edilmiş CIA ve MOSSAD ajanlarının çalıştığı da biliniyor.
Bu durumda Türk Genelkurmayının,Eşbaşkana rağmen Akdeniz Kalkanı’nın oluşturulmasından, keşif uçağının neden,nasıl ve kimlerin yönlendirmesiyle Suriye’de-üstelik,bir Rus üssünün bulunduğu mahallin üzerine alçaktan ve havacılıkta tehditkâr sayılan bir hızla sokulduğunu açıklaması bir yana,
Türkiye’nin kendi egemen topraklarında ve Suriye-Irak-İran’ın oluşturduğu çok geniş bir cephede komutasındaki mehmetçikler vasıtasıyla tuzağa düşmesini önleme kararlılığını göstermesi gerekiyor…
*
O da ne?Genelkurmay Başkanı Org.Necdet Özel,”Türkiye’nin Kandil’e gidebilmesi için ABD’den izin gerekir” derken,
Gazetecelerin bunu hatırlatması üzerine Başbakan Erdoğan,”Türkiye bir NATO ülkesidir”demektedir!
Halbuki Büyük Atatürk,” Bir ordunun kıymeti zabitan ve kumanda heyetinin kıymeti ile ölçülür” diyor.
24.6.2012
Bir yanıt yazın