Yrd. Doç. Dr. Reha YILMAZ
Avrasiya Strateji arasdirmalar merkezi Directoru
ESREC-CAKU-TURKIYE
İlham Aliyev döneminde Azerbaycan dış politikasının temelleri Haydar Aliyev tarafından atılan denge politikası çerçevesinde sürdürülmektedir. İlham Aliyev, dengeler üzerine kurulu Azerbaycan Dış Politikasını çok boyutlu hale getirmiş, kurumsallaştırmış ve mücadele alanını genişletmiştir. Bu politikanın temel önceliği çok yanlılık olmuştur. Bu çok yanlılık Azerbaycan’ın jeopolitik konumu ve uluslararası sistemdeki gücü açısından ülke ve bölge barışının da teminatı olmuştur.
23 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen ilk Milli Güvenlik Belgesi’nde, Azerbaycan: “Batı ve Doğu”nun kavuştuğu coğrafyada bulunan, Avrupa’nın temel değerlerini paylaşan ve Avro-Atlantik güvenlik yapılanmasının ayrılmaz bir halkası olan ve aynı zamanda, İslam dünyasının bir parçası olarak” nitelendirilmiştir. Bu çerçevede Rusya, İran, ABD, AB ve Türkiye arasında bir denge sağlanarak, bölgede politika üreten ve kısmi ya da külli menfaatler bekleyen güçler arasında göreceli bir birliktelik de sağlayabilmiştir. Ülke milli çıkarlarını tehdit eden önemli sorunlarını bu birliktelik, eşgüdüm ve dengeleri gözeten politikalarla aşmaya çalışmıştır. Ancak bugüne kadar Azerbaycan`ın ulusal çıkarlarına bu devletlerin çoğu tarafından gereken önemin verilmemesi, Bakü`nün sertleşmesine ve savaş söylemlerine yönelmesine sebep olmuştur.
Azerbaycan’ın geleceğe yönelik beklentileri ve güvenlik endişeleri Aliyev yönetimini yeni arayışlara itmiştir. Uzak Doğu devletleriyle yakın bir işbirliğine yönelen Aliyev yönetimi, ülkenin ekonomik olarak kalkınması ve petrol dışı sektörlerin gelişimi konusunda bu ülkelerden gerek model transferi, gerekse ülke altyapısının kurulması ve mevcut olanların yenilenmesi konusunda yardım almıştır.
Ülkenin hala savaş ortamında olması güvenliği doğal olarak öncelikli hale getirmiştir. Güvenlik konusunda mevcut seçenekler arasında Rusya, Ermenistan bağlantısı, İran, ABD tepkisi, Çin uzaklığı, Türkiye’nin yeni arayışları ile güven kaybetmesi sonucunda İsrail ön plana çıkmıştır. Ülke güvenliğinin İsrail ile birlikte yeniden yapılandırıldığına ilişkin haberler, ülke ve ülke dışı gündemde sık sık yer almıştır. İsrail Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Avigdor Liberman’ın 23 Nisan 2012’deki Azerbaycan ziyareti, bu yoğun çalışmanın yakın zamanda kamuoyuna yansıması olarak kabul edilebilir.
Bakü`de İlham Aliyev tarafından kabul edilen Liberman’ın, Başbakan Yardımcısı Yakup Eyyübov, Dışişleri Bakanı Elmar Memmedyarov ve Olağanüstü Haller Bakanı Kemaleddin Heyderov`la da görüşmesi iki ülke arasındaki yeni adımların kapsamlı işbirliğine dönüşeceğini gösteriyor. Resmi olarak iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 20. yılı nedeniyle gerçekleştirildiği söylenen ziyaretin İran`a müdahaleye dair senaryoların gündemde olduğu ve Azerbaycan-İsrail ilişkilerinin Tahran yönetiminin rahatsızlığına neden olduğu bir ortamda yapılması ister istemez çeşitli düşünceleri beraberinde getiriyor. Liberman`ın İran`a karşı sert politikaların uygulanmasını isteyen politikacıların başında gelmesi bu düşünceleri daha da ciddi hale getiriyor ve bu noktada ziyaretin önemini daha da arttırıyor. Zaten dünya basını da her iki tarafın kesin bir dille yalanlamasına rağmen, Liberman`ın bu ziyaretini öncelikle İran merkezli olarak yorumluyor. İlginç bir biçimde İsrail istihbarat servisine yakınlığı ile bilinen “Debka.com” sitesi ile Tahran yanlısı “Press TV” de aynı iddiaları gündeme getirdi.
Azerbaycan’ın İran` komşu olması, Güney Azerbaycan meselesi ve BM Güvenlik Konseyi geçici üyesi olması gibi faktörler de Azerbaycan`ı Tahran ile Tel-Aviv arasında psikolojik savaşın merkezine itmiştir ve ülkeyi İran-İsrail çekişmesinin en önemli cephesi haline getirmiştir. Bu aşamada her iki ülke Azerbaycan’ı kendi saflarında görmek için mücadele ediyor.
Her iki ülkenin bir politikası olmakla birlikte Azerbaycan’ında kendine ait bir politikası mevcut. Ülke, Tel Aviv`le geliştirilen iyi ilişkilere ve Tahran`la yaşanan sorunlara rağmen, İran`a müdahale konusunun dışında kalmak istiyor. Bunu Azerbaycan yöneticilerinin beyanatlarından açık olarak görmek mümkün. Ziyaret konusunda Azerbaycan resmi organlarınca yapılan açıklamalara bakıldığında, Azerbaycan İran-ABD gerilimi ortamına çekilmek istemediğini, olası bir İran harekatının doğuracağı mülteci, nükleer sızıntılar, savaşın kendi topraklarına yayılma riski, Güney Azerbaycan’daki Azerilere yönelik şiddet uygulamaları Azerbaycan’ın İran’ı doğrudan karşısına almak istememesini anlamlı hale getiriyor.
Spekülatif yönleri bir kenara bırakıldığında Azerbaycan bağımsızlığının korunması ve toprak bütünlüğünün sağlanması konusunda ABD`deki güçlü Yahudi lobisinden yararlanmak istiyor. Bu bağlamda Bakü yönetimi, Yahudi lobisi aracılığı ile bir yandan, Rusya`ya karşı ABD`nin bölgede dengeleyici rol almasını, diğer yandan Washington`da Ermeni lobisinin gücünü kırmayı ve hatta bu şekilde İran`ın ülke üzerindeki baskısını hafifleterek bölgede bir denge oluşturmayı hedeflemektedir.
Yirmi yıldır yapılan Karabağ müzakerelerinin sonuçsuz kalması ve bu bağlamda Ermenistan`la savaşın halen güçlü bir olasılık olarak değerlendirilmesi nedeniyle Azerbaycan ordusu bugün modern silahlarla donatılmaktadır. Bu süreçte Bakü-Tel-Aviv arasındaki silah ticareti ve istihbarat işbirliği Azerbaycan için ayrı bir öneme sahip. Bu yılın Şubat ayında imzalanan 1.6 milyar dolarlık silah ve askeri hizmet alımına ilişkin anlaşma iki ülke arasında bu alandaki işbirliğinin en son örneğini oluşturuyor.
Rusya`nın Ermenistan`la ilişkileri, ABD`nin silah satış karar mekanizmasındaki sorunlar, Türkiye`nin silah sanayinde yeterince gelişmiş olmaması bir bakıma Azerbaycan’ı İsrail’e mecbur ediyor. Ayrıca Ermenistan`a yönelik istihbarat ihtiyacı ve İran’ın ülkeye yönelik çalışmalarını engelleyici önlemlere duyulan gereksinim İsrail’e olan ihtiyacı daha da arttırıyor. Elbette bu işbirliği sadece tek taraflı bir gereklilikten oluşmuyor. İsrail de İran’a yönelik politikalarının sağlıklı şekilde yürütülebilmesi için Azerbaycan’a ihtiyaç duymaktadır. Zira İsrail’in bölge politikalarının Türkiye’nin kaybedilmesiyle olumsuz olarak etkilenmesi ve İran’ı çevreleme politikasının devam ettirilebilmesi için Azerbaycan mutlak olarak İsrail’in hedefi haline gelmiştir.
Ancak bu yakınlaşma beraberinde tehlikeli gerginlikleri de getirmiştir. İsrail -Türkiye ilişkilerinin hala belirsizliğini koruması, Rusya’nın bölge yatırımlarının tehdit edilmesi, İran’ın arka bahçesinin güvensizleştirilmesi Azerbaycan’ın göreceli de olsa kurduğu dengeleri ciddi şekilde tehdit etmektedir. Kaldı ki Türkiye-İsrail gerginliğinin hemen akabinde yaşanan Bayrak krizi ve ardından Azerbaycan’ın Türkiye’ye yönelik uygulamaları ve yaptırımları, Türkiye’nin İsrail ile yakınlaşan Azerbaycan’a bakışını ve politikalarını gözden geçirmesine sebep olmuştur. Ayrıca ABD’nin uzak karakolu olarak görünen İsrail’in Azerbaycan pazarına girmesi ve silah ticareti yapmasıyla, Rusya’nın hem politik hem de ekonomik olarak Azerbaycan’a karşı Ermeni faktörünü kullanması muhtemeldir. Son dönemde ciddi bir izolasyona tabi olan İran’ın arka bahçesinde bir İsrail tehdidini hissetmesi de bu ülkenin Azerbaycan politikalarını daha da sertleştirmesini sağlayabilir. İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Liberman′ın Bakü ziyaretinin hemen ardından Ermenistan Dışişleri Bakanı Eduard Nalbandyan′ın Tahran′ı ziyaret etmiş ve bölgenin geleceği ile ilgili olarak görüşmelerde bulunmuş, bunun yanı sıra bölgeye ilişkin projelerin hayata geçirilmesi konusunda ciddi kararlar alınmıştır. Bu olay, Azerbaycan-İsrail yakınlaşmasının Azerbaycan’ın bugüne kadar başarı ile uygulamaya çalıştığı Denge Siyasetini olumsuz olarak etkileyebileceğini, uluslararası aktörlerin ve çevresel faktörlerin Azerbaycan’ın kurmaya çalıştığı bölgesel işbirliğini tehdit edebileceğini hatta Azerbaycan için geri dönülmez ağır sonuçlar doğurabileceğini açık olarak göstermektedir.
http://www.usgam.com/index.php?l=844&cid=617&konu=24&bolge=7
Bir yanıt yazın