Dünya gayri safi ulusal hasılalarının yüzde 90’ına sahip 20 devlet, Meksika/Los Cabos’ta küresel ekonomi ve finans konusunda
G-20 Zirvesindeydi.
Zirve dünya ekonomisinin yeniden yapılandırılarak geliştirilmesi,Euro bölgesindeki durum,uluslararası finansal kuruluşlarında reform yapılması gibi konularda alınan kararlarla kapandı.
*
G-20 ülkelerinin dünya ekonomisine istikrar katması ve finans piyasalarında riskleri azaltma yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası yönetiminde reform yapılması beklentisi oluştu.
Reformun ardından dünya ekonomisinde bankaların yapılandırılması,finansal mimarinin reforme edilmesi,piyasalara işlerlik kazandırılması,kıymetli kağıtların tedavül düzeyinin ayarlanması,yeni bir döviz rezervinin oluşturulmasını yönlendirmede etkinleşme hedefleniyor.
*
Kararlaştırılan yeni küresel ekonomik politika;ülkelerin mali konsolidasyon ve sıkı bütçe disiplini ile ekonomik büyüme,istihdam ve sosyal sorunlarını çözme dengesini teminen ortak reformlar uygulamalarına yöneliktir.
Enerji üretimi,küresel ticaret,gıda güvenliği ve sosyal alanın gelişmesinin bu anafikir çerçevesinde sağlanmasıı öngörülüyor.
*
Ancak dünya ekonomisinde güvenliğin,istikrarın ve büyümenin sağlanması konusunda ABD-Rusya ve Çin arasında süregelen radikal ayrılıklar da devam ediyor.
Mesela,ABD “Hazar Havzasının Enerji Kalkınması Projesi” ile Hazar ülkelerinin bağımsızlığını-bu suretle,Rusya’dan geçen hatlara bağımlılıklarının kaldırılmasını ve alternatif ihraç yolları bulunmasını, mevcut rejimiyle İran’ın da Hazar enerjisinde rol almamasını öngörmektedir.
Rusya ise giderek ekonomik etki gücünü kaybeden ABD ile boru hatları üzerinde rekabetinde Ortadoğu’da,Kafkasya,Hazar ve Orta Asya’da nufuz oluşturabildiği taktirde yeniden süper güç olmayı hedefliyor.
*
Meksika’da ABD Başkanı Obama ve Rusya Devlet Başkanı Putin’in ikili görüşmesinde iki ülkenin ayrılıklarını besleyen Suriye’deki gelişmeler,İran’ın nükleer programı, ABD’nin Füze Savunma Sistemlerinin kurulması konusu, bir kez daha ABD’nin Kasım’daki Başkanlık seçimi sonrasına kalıyor.
Fakat ABD’nin Füze Savunma Sistemi kurmasına Rusya’nın sistemin ancak birlikte geliştirilmesi halinde müsaade edebileceği noktasından,taraflar hem Suriye’de,hem İran’ın nükleer programında gelişmelerde karşılıklı adımlar atmaktan geri durmuyor-ki,gelişmeler Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyor.
*
Rusya/Moskova’da İran ve 5+1 grubu arasında,İran’dan uranyumun yüzde 20 oranında zenginleştirilmesi çalışmalarını durdurması,İran’ın ise uluslararası sözleşmelere göre uranyum zenginleştirme hakkına sahip olduğu ve nükleer güç olarak kabul edilmek talepleri bileşkesinde yapılan müzakerelerin hiç sonuçları beklene-dursun,İran’ın Suriye’de giderek etkinleşen duruşu da önem kazanıyor.
Rusya İran’ın nükleer faaliyetlerinde uluslararası müeyyideler çerçevesinde güvenilir-üstelik, güçlü bir ülke olduğundan yanadır ve Suriye’nin durumunu İran’ın da katılacağı uluslararası bir konferansla görüşmeye açılmasını istiyor.
*
Son günlerde artan şiddet olayları nedeniyle Suriye’de BM Gözlemci Misyonu geri çekilmiştir.
Norveçli General Robert Mood, faaliyetlerinin askıya alınmasıyla ilgili olarak,”Bir yere gittiğimiz yok,şiddet azaldığında görevimize devam edeceğiz”diyor.
*
Ne ki ABD Senatosu Silahlı Hizmetler Komitesi üyesi John McCain,Suriye’de askeri müdahalenin gerekliliği yönünde sözcülük yapmaktadır.
“Rusya ve Çin’in eylemlerimizi veto etme gücüne sahip olmasını reddetmeli ve bunun yerine,Suriye’ye askeri müdahale yönünde meşru yetkiye sahip gönüllü ülkeler koalisyonu oluşturmak için BM Güvenlik Konseyinin dışında çalışmalıyız.
Bill Clinton’ın Kosova örneğini takip etmeliyiz.Tüm bu çabalarda ortak çıkar ve değerleri paylaşan Türkiye ile yakın çalışmak gerekiyor”diyor…
*
1999’da Yugoslavya Federal Cumhuriyeti ordusu,bağımsızlık isteyen Kosova Kurtuluş Ordusuna ve milislerine karşı operasyon yürütmektedir.
Bu operasyonlara,ABD Başkanı Bill Clinton’ın,” Eğer NATO,her yerde ve Kosova’da bu tür trajedilere yanıt veremez ve çatışma etnik temizliğe dönüşürse varlık nedenini inkâr etmesi bir yana Rusya ile devam eden gerilimlerde de risk oluşacaktır”gerekçesiyle NATO müdahalesi başlattığında; BM Güvenlik Konseyi by-pass’a alınıyordu.
Şimdi Senatör McCain,ABD’nin gerekirse BM Genel Kurulunu yeniden devre dışı bırakabilir bir güç olduğu pompasıyla,ABD’nin vazgeçmeyeceği Suriye politikasını seçim kampanyaları sürecinde vatandaşlarına satmanın çabasındadır.
*
Fakat NATO’nun doğuya genişlemesini Gürcistan savaşıyla önleyen Rusya,Ortadoğu’da Suriye politikasından ödün vermeye razı değildir-üstelik,türlü gelişmeye karşı hazır olduğunu her vesilede gösteriyor.
Bunu Başbakan Medvedev,”Savunma ile ilgili bazı konuların nasıl halledileceğine dair farklı duruşlardayız. NATO’nun Rusya’nın sınırları dibine yaklaşmasını kabul edemeyiz”ifadesiyle açıklıyor.
*
Nitekim Meksika’da Devlet Başkanı Putin,Rusya’nın batılılarla farklı pozisyonlarına rağmen barışçıl bir çözüm için birlikte çalışmaya hazır olduklarını açıkladığı konuşmasında,
Rusya’nın,Suriye rejimine müdahale edileceği belirtilerinin çıkması üzerine Çin ve İran ile birlikte Akdeniz’de ortak amfibi tatbikatı yapmaya hazırlandığını,
Ortadoğu’da olası bir savaş senaryosuna göre ABD’ye,müttefiklerine ve Türkiye’ye karşı bir gövde gösterisinde bulunulacağını,
Rusya’dan Suriye/Tartus Limanına asker taşıyan gemilerin hareket etmek üzere olduklarına dair haberleri de yalanlıyor!
Ne ki Rusya’nın stratejik dengenin bozulmasına asimetrik yanıtla izin vermeyeceği de biliniyor…
*
PKK’nın Suriye’li liderlerinden Bahoz Erdal’ın,”AKP hükümetinin soykırımcı politikaları ve saldırıları devam ettikçe güçlerimizin direnişi devam edecektir” gerekçesiyle
Hakkari/Dağlıca’da Yeşiltaş Karakolu’na tertiplediği ve 8 askerin şehit düştüğü baskın, Türkiye’ye karşı bir başka gövde gösterisi anlamına mı geliyordu?
Sonuçta bu saldırılar karşısında çaresiz kalındıkça Türkiye’de toplumsal barışın tesisi için gerekli ulusal birlik ve beraberlik bir kez daha yara almıyor muydu?
*
Meksika Zirvesinde Başbakan Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin bir aradadır.
Putin,”Sizinle görüştüğüm için memnunum.Allah’a şükürler olsun ki aramızda hiçbir sorun yok.Biz ortaya çıkabilecek tüm sorunlara zamanında dikkatle yaklaşarak hızlı biçimde çözüyoruz”derken, koyduğu üç noktasında “Öyle değil mi,Sayın Başbakan”demeye getirir gibidir…
22.6.2012