Yrd. Doç. Dr. Reha YILMAZ
Avrasiya Strateji arasdirmalar merkezi Directoru
ESREC-CAKU-TURKIYE
Karabağ ve diğer işgal edilmiş Azerbaycan toprakları yeniden sıcak çatışmalara sahne oluyor. Sahne oluyor diyorum, çünkü yaşananlar tamamen sanal, kurgulanmış bir uluslar arası politika oyundan başka bir şey değil. Zira daha önce bir çok kez benzerlerini gördük ve göreceğimizden de eminim.
Karabağ’daki çatışmalarının gerçek anlamını kavrayabilmek için bölgede yaşanan son dönem gelişmelere dikkatlice bakmak gerekiyor. Uluslar arası sistemde yaşanan son dönem gelişmelere paralel olarak Kafkasya’da da bir hareketlilik başladı. Özellikle İsrail-Azerbaycan yakınlaşması (1,6 milyon dolar silah alımı anlaşması ve İsrail’e gayri resmi olarak bir hava üssü verilmesi) buna karşın Azerbaycan ve Rusya ilişkilerinde yaşanan Gebele anlaşmazlığı, ayrıca İran’ın Azerbaycan’a her geçen gün artan baskısı Karabağ kapanının bir kez daha kapanmasına sebep olmuştur. Kapanın bu seferki kapanma sebebini kısaca Batı Bloğu ile Rusya Bloğunun Kafkasya’nın yeniden şekillendirilmesinde anlaşamaması olarak adlandırmak mümkündür.
Çatışmanın görünen taraflarını genel bir analize tabi tutacak olursak, Ermenistan’ın ekonomik darboğaz, siyasi istikrarsızlık, artan demokrasi kazaları, bir yandan Rusya ve İran baskısı diğer yanda uluslar arası kamuoyunun etkisi ile iyice köşeye sıkıştığını görmek mümkün. Azerbaycan ise bir yanda iç kamuoyunun artan çözüm baskısı, diğer taraftan uygulamaya çalıştığı denge politikalarının Rusya, İran, İsrail üçleminde devamlılığının iyice zorlaşması ile Ermenistan vari bir görüntü sergiliyor.
Son çatışmaların sebeplerini analiz edebilmek için öncelik zamanlamasına bakmakta fayda var. İsrail-Azerbaycan Anlaşmaları, Gebele istasyonu üzerindeki görüşmelerin başarısızlığı ve nihayet İran üzerinde artan baskılar bölgeyi gerçek manada siyaseten ısıtmış durumda. Birde buna çatışan taraflar üzerindeki iç ve uluslar arası kamuoyunun baskısı eklendiğinde bu sıcaklığın oranının artması kaçınılmaz. Bölgenin bu derece ısınmasının sebebine bakılacak olursa Batı Bloku ile Rusya’nın bölge pazarlığında anlaşamamış olması kolayca görülebilir. Zira Rusya, ABD ve onun uzantılarının bu kadar yakınına gelmesini açıkcası kabul etmeyecektir. Özellikle Putin’li bir Rusya’nın bunu cevapsız bırakması ise hiç mümkün değil.
Bu gelişmeler ışığında yaşanan çatışmalar ve kayıplar bölgedeki siyasi dengeleri tehdit ediyor. Bu da doğal olarak bölgede ekonomik dengeleri sarsıyor ve ekonomik güç odaklarının dikkatini bölgeye yöneltiyor. ABD Dışişleri Bakanı Clinton’ın bölgeyi ziyareti hiç şüphesiz bunun bir örneği. Peki bu ziyaret sorunu çözecek mi ya da sorunu çözmeye yetecek mi?
Azerbaycan siyasi tarihinin önemli bir simgesi olan Vefa Guluzade’nin ifadesiyle bu sorun bu asırda çözülmez. Ne Obama’nın ne Putin ne de bir başkasının da bu problemi çözecek ne gücü ne de isteği mevcut. Bu noktada Clinton’un ziyaretinin sorunu çözmeye katkısı da mümkün gözükmüyor. Bununla birlikte Clinton’un ziyaretine farklı anlamlar yüklemek mümkün.
Öncelikle ziyaretin zamanlaması önemli. Zira İran ve Suriye gerginliği, NATO’nun Şikago Zirvesi’nin yarattığı hayal kırıklıkları, İran’ın çevrelenmesi politikaları karşısında sert refleksler vermesi, Putin tekrar Rusya’nın dümenine geçmesi, ABD’nin bölgeye yönelik politikalarını yeniden revize etmesini zorunlu kılıyor. Aynı zamanda bölge devletlerinin durumlarını dikkate alarak her birisi için farklı mesajlar içeren yeni dönem paketlerinin uygulamaya konulması da önemli bir zorunluluk haline geliyor. Clinton’un bölge ülkelerini ziyaret ederken bir yandan iktidarlarla ekonomik ve siyasi alanda işbirliğinin geliştirilmesi üzerinde dururken, diğer taraftan muhalefet cephesini memnun edecek tarzda demokrasi, insan hakları konusundaki hassasiyetlere vurgu yapması, ABD’nin her kesimin memnuniyetine dayalı politikalar geliştirilmeye çalıştığını gösteriyor.
Clinton’un ziyaretini ülkeler bazında analiz edecek olursak, ABD Clinton gezisiyle Gürcistan’ın gönlünü almaya çalıştığını söyleyebiliriz. Zira NATO’nun 20-21 Mayıs 2012 tarihli Chicago Zirvesi’nde Gürcistan’ın taleplerinin karşılanmaması karşısında Tiflis ciddi bir hayal kırıklığına uğramış durumda. Ayrıca ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sorunların giderilmesi noktasında da ciddi önlemler alınması gerekiyor. Kaldı ki ABD bu sorunu çözebilecek tek kaynak görünüyor. Zira Gürcistan’ın büyük ümitler bağladığı AB ciddi bir ekonomik kriz içerisinde ve ekonomik yorgunluktan eli Gürcistan’a kadar uzanmadığı, hatta yakın gelecekte de uzanamayacağı açık olarak görünüyor.
Ermenistan tarafına bakıldığında bu ziyaret hem Ermenistan iktidar ve muhalefetinin ağzına bal çalma hem de aba altından sopa gösterme anlamı taşıyor. Zira Clinton Erivan’da iktidarla ilişkileri geliştirmenin yollarını ararken diğer taraftan ülkedeki demokrasi ve insan hakları ihlallerine son verilmesi üzerine yoğunlaştı. Clinton hiç şüphe yok ki bir taraftan da Türkiye’ye yönelik söylemlerle ABD ‘deki Ermeni diasporasının sempatisini kazanmanın yollarını ararken, diğer taraftan Soykırım Abidesine gitmeyerek Türkiye’ye zeytin dalları uzatmayı da ihmal etmiyor.
Bu ziyaretin en önemli ayağını ise Azerbaycan oluşturuyor. Zira İran ve Rusya’ya karşı yürütülecek yeni dönem politikaların en önemli merkezini Azerbaycan oluşturuyor. İsrail’in bölgeye yerleşmesi bu ziyaretle pekiştirilerek, Azerbaycan’ın Rusya’dan koparılıp Batı ile entegre edilmesi tamamlanmaya çalışıyor. Bunun için ABD Dış İşleri Bakanlığının 2011 Dünya İnsan Hakları raporunda Ermenistan’ın işgalci olarak tanımlanması da bir bakıma aynı amaca hizmet eden bir adım olarak görülebilir.
Bu ziyaretin Türkiye ayağını ise sadece küresel terörle ilgili bir organizasyonla sınırlamak aldatıcı olur. Zira Kafkasya ülkelerinin nabzını ölçüp, her birisinin beklentilerini aldıktan sonra bölgede önemli görevler üstlenen Türkiye’ye gelmek sadece küresel terörle sınırlanamayacak kadar önemli verilere sahip. Bu kapsamda bölgedeki sıcak gelişmeler karşısında Türkiye’nin daha aktif roller üstlendiğini görürsek şaşmamak gerek.
Sonuç olarak Kafkasya’nın siyasi kapanı Karabağ son dönemde yeniden etrafında dolaşanların canını yakmaya başladı. Bu kapanı kendi menfaatleri için güçlü bir silah yapmak isteyen büyük güçler bölgeye yönelik politikalarını yeniden şekillendiriyor. Clinton’un son ziyareti de bu kapsamda önemli adımları içeriyor. Bir bakıma Karabağ kapanına Clinton oyunlarıyla müdahale anlamı taşıyor.
Yazıları posta kutunda oku