Hakkari-Dağlıca bölgesindeki birlikler ile PKK arasında çıkan çatışmada 8 asker şehit oldu,16’sı yaralıdır.
Cumhurbaşkanı Gül,”Toplumsal barışın pekiştirilmesi, sorunların çözülmesi, huzur ve sükunetin hakim olması konusunda gayretler sürdürülürken, bu güçlü iradeyi zaafa uğratmak, güven ve istikrar ortamını sabote etmek isteyen terör örgütü, insanlık dışı kanlı eylemlerine devam etmektedir”açıklaması yayınlıyor.
TBMM Başkanı Çiçek,”Ülkemizin toplumsal barışı tesis etmek, kangrene dönmüş sorunları çözmek yolunda attığı adımları sekteye uğratmayı amaçlayan hain saldırılar hiçbir zaman hedefine ulaşamayacaktır”derken,
Başbakan Yardımcısı Arınç,”Hem sayıca fazlaydılar ve silahları vardı.Ne ilk oldu, ne son oldu. Bütün bunları ilgili güvenlik güçlerimiz takip ediyorlar” diyor.
Siyaset kurumunun sür-git anlamsız tesbitleri ve hep açmaza yönelen çözümlerinde birleştikleri tek nokta,”Ölenlere rahmet,yaşayanlara sabır!”temennisinden öteye geçmiyor.
*
O temenninin ötesinde,Büyük Atatürk’ün,”Millet ve biz yok,birlik halinde millet var.Biz ve millet ayrı ayrı şeyler değiliz.Ve şunu kesin olarak söyliyeyim ki,bir millet varlığı ve bağımsızlığı için herşeye girişir ve bu gaye uğrunda her fedakârlığı yaparsa,başarılı olmaması mümkün değildir.Elbette başarılı olur.Başarılı olmazsa o millet ölmüş demektir”ifadesindeki ulusal birlik ve beraberlik prensibi bulunuyor.
*
Ulusal birlik birleştirici, bütünleştirici, bireyleri ulusal çıkarlar etrafında kenetleyici, kendisine ve mensup olduğu milletine tam güveni sağlayıcı milliyetçi bir duygudur.
Atatürk “Bir milletin başarısı,mutlaka bütün milli güçlerin bir istikamette oluşması ile mümkündür. Bu nedenle bilelim ki, elde ettiğimiz başarı, milletin güç birliği etmesinden, ortak hareket etmesinden ileri gelmiştir. Eğer aynı başarı ve zaferleri gelecekte de tekrarlamak istiyorsak aynı esasa dayanalım ve aynı şekilde yürüyelim “diyor.
Yazık ki, bugün Türkiye ulusal birlik ve beraberliğinin çok uzağında bulunuyor.
*
Çünkü,ABD Neoliberalizmi hızlı ve maksimum kâr’ını teminen -dolayısıyla, küresel piyasaların güvenlik,istikrar ve büyümesini de kendine misyon edinebilmek için Hazar ülkelerinin bağımsızlığını -bu suretle, Rusya’dan geçen hatlara bağımlılıklarının kaldırılmasını,alternatif ihraç yollarının bulunması ve mevcut rejimiyle İran’ın Hazar enerjisinde rol almamasını öngörmektedir.
Bu öngörünün farklı coğrafyalarda oluşturulabilmesi için sorunların askeri ya da yetki devriyle sağlanan yeniden yapılanma ile çözülmesi konsepti işletiliyor.
*
Çünkü ABD Türkiye’de yeniden yapılandırma adına rejim karşıtı ya da tehdit unsuru olarak tanımlanan Kürtçülük ve İslamcılığın siyasal sistem dışına itilmiş olmasının toplumsal istikrarı sağlamadığı, iç dinamikleri tükettiği ve ağır yoksulluk,yolsuzluk ve asayiş sorunlarına neden olduğunu esas almıştır.
İslamcılar ve Kürtçülerin yasal ve toplumsal zemine çekilmeleriyle sorumluluklarının genişletilmesi ve istikrarın oluşacağı öngörüsü işletilince de ulusal birlik ve beraberlik çökertilmeye başlamıştır.
*
Çünkü ABD’den yetki devralan, Ilımlı İslamın Dünya İmamı Fethullah Gülen ve Eşbaşkan Erdoğan ittifakı, devletin yeniden yapılandırılması adına giderek merkezi-yerel- özerk idarelerin tamamını,askeri bürokrasiyi,yargıyı,siyasi partileri,üniversiteleri,medyayı,sivil toplum örgütlerini ve sermaye birikiminin yönünü Türkiye’den İslam ülkelerine İslam Birliğine çevirme misyonundadır.
O sırada ulusal birlik ve beraberliği teminen Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkilâp ve ilkelerini de aşındırılmıştır.
*
Çünkü ABD’nin yetkilendirdiği Gülen-Erdoğan ittifakı hem İslam Birliğini oluşturmak hemde Kürtçülüğü bu potada eritebilmeyi teminen 2008-2011 de“Barış ve Kardeşlik Projesi”çerçevesinde belli aralıklarla İmralı’da Abdullah Öcalan ile,Kandil’de örgütle, sonra İngiltere’nin aracılığıyla Oslo’da ikili müzakereler yaparken,Kürtçülük tarihte olmadığı kadar prim kazanmaktadır…
*
Çünkü,Abdullah Öcalan bu primle Kürtlerin kapitalist modernite sürecinde yok olmamaları için Kürt Statüsünü isteyince işin rengi değişmiştir.
Kürt Statüsü;Kürtçülüğün Türkiye Devleti ile toplumsal barış mutabakatını belirleyen Savaş ve Barış ilkesi, Büyük Kürdistan amacında Türkiye,Irak,Suriye ve İran kürtlerinin ortaklığını belirleyen Birlik ilkesi,demokratik anayasa,ulus,vatan ve siyaset talepleri için örgütlenmeyi hedefleyen Demokratik ilke,Kürtçü nesillerin yetiştirilmesi amaçlayan Kültürel Haklar ilkesi ve siyaset yapma özgürlüğü anlamında Demokratik Siyaset İlkesi demektir.
*
Çünkü, Gülen ve Erdoğan ikili müzakerelere kadar uzanan süreçle ilkeleri doğrultusunda çok menzil aldığını farkettiğinde,Kürtlerin tasfiyesini gerçekleştirmeden iktidarlarının tamamlanamayacağı paniğine girmişlerdir.
Kürtlere dil’leri ve geleneklerinin özgürlüğü karşılığında Türkiye refahından faydalanmalarını teklifle -bir yanda da, siyasal-örgütsel-ideolojik tasfiye görülmedik ölçüde koyultulmuştur.
*
Çünkü,ne TRT’nin Kürtçe yayını, ne basın-yayın serbestliği, ne Kürt enstitülerinin açılması ne de annelerin cezaevlerinde çocuklarıyla Kürtçe konuşabilmeleri ya da ne 10 bin kişiye varan KCK tutuklamaları,ne askeri operasyonlar, ne türlü siyasi,ekonomik,kültürel baskılara -rağmen, ardı arkası kesilmeyen şehitler üzerinde pekişen Kürtçülüğe karşı yolun sonuna gelindiğini,“Siyasetle Müzakere,Terörle Mücadele” konseptinin iflas ettiği anlaşılmıştır.
*
Çünkü Gülen-Erdoğan bu kez de terör örgütünün silah bırakmasını teminen siyasetle müzakerenin yolunu açmaktadır.
Çözüm olursa bölgede güçlü bir siyasi taban oluşturulması -üstelik,demokratik haklar konusunda AB’nin ödünsüz bir kesimiyle de yumuşama sağlanması hedefleniyor.
Büyük Atatürk’ün makamını işgal eden -ne ki,aklı ve vicdanının O’nun inkilâp ve ilkelerine yetmediğini her sonuçta anlaşılan Kemal Kılıçdaroğlu, ileri sürülüyor.
“CHP dayatıyor demesinler diye içeriği birlikte geliştirmeye karar verdik” ilkesizliğiyle -ne demekse,sadece usule ilişkin bir yol haritası sunuyor!
“İki komisyon önerimiz var.Birine tüm partiler eşit oranda katılacak.Diğeri Meclis dışı akîl kişilerden oluşacak” ifadesiyle“akil adam-beyaz saçlılar-düşünen adamlar”dediği gürûhla;
İlkesiz İslamcılık adına son habbesinde kalmış ulusal birlik ve beraberlikte Türkiye’yi,müzakereler yoluyla Kürtçülüğün ilkelerine kurban edilmesine payanda olunuyor.
*
Çünkü, Kılıçdaroğlu’na açtırılan kapıdan -işte, başkaları da giriyor!
Öcalan’ın mahkumiyetinin ev hapsine çevrilmesi talebi ve Kürt Sorununu ancak Başbakan Erdoğan’ın çözebileceği goygoyuyla Leyla Zana sorunun güvenlikçi yaklaşımdan alınıp siyasal müzakerelerle çözülmesini istiyor.
Ardından Arınç’ın Öcalan’ın mahkumiyetinin ev hapsine dönüştürülebileceği açıklamasına, Kılıçdaroğlu,” Görüşmek için bizce sorun yok”yanıtı verirken mal bulmuş mağribi gibidir.
Başbakan Erdoğan,”Ana muhalefet ve iktidar partisinin bu konuda neler yapabiliriz noktasında bir gayreti vardır.Bu güne kadar yapılmamış şey varsa bunları belirleriz”diyor.
Garip!Önceden kotarılmış AKP-CHP işbirliğini göz önüne seriliyor ve Kürtçülüğe karşı izlenen politikadan memnundur,eksiğini yeniCHP’ye tamamlatma düşüncesini vurguluyor!
Selahattin Demirtaş,BDP’nin kapatılmaması için terörle ilişikleri yokmuş havasında,” PKK silah bıraksın ardından da güvenlik güçleri” derken, bu yöneticilerinden cesaretle koca Türk Devletiyle ince-ince alay ediyor…
*
SorunTürkiye’nin Ulusal birliği ve beraberliğinin,Büyük Atatürk’ün işaret ettiği,”Memleket,dayanışmaya bağlı bir birliğe muhtaçtır.Alelade politikacılıkla milleti parçalamak hıyanettir” noktasındadır.
O yine de,”Türk Milleti,kendinin ve memleketin yüksek menfaatlerinin aleyhine çalışmak isteyen bozguncu,vatansız ve milliyetsiz beyinsizlerin saçmalamalarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak bir topluluk değildir”diyor.
*
Gülen Haçlı İslamın Dünya İmamıymış,Erdoğan İslamcı-Liberal,Kılıçdaroğlu sakızdan çıkmıştır ve benzerleriyle birlikte düşünceleri toplumsal barışı sağlayacak ulusal birlik ve beraberliği oluşturamayacak ölçüde defoludur.
Oof,çok geç artık!Milletin üzerindeki ölü toprağını savurup kendine gelmesinin zamanıdır.
20.6.2012