Benim kanaatime göre; bugün sabaha karşı yaşanan ikinci Dağlıca Baskını, Uludere olayının rövanşı, daha doğrusu bedelidir. Birkaç ay önce Uludere’nin Gülyazı köyünde PKK militanı zannedilerek hataen öldürülen 35 kaçakçı köylü olayı, medyada o kadar yer aldı ve bazı gazetecilerle siyasiler, bu olayı devletin ve güvenlik güçlerinin aleyhine olmak üzere o kadar şerefsizce ve insafsızca istismar ettiler ki; bugün bu olay yaşanmış bulunuyor.
Zira Dağlıca’da 21 Ekim 2007 tarihinde de bir saldırı olmuş ve bu saldırıda da Mehmetçik 13 şehit vermiş, 8 askerse PKK tarafından Kuzey Irak’a kaçırılmıştır. Dolayısıyla 2007 yılındaki baskından sonra TSK Dağlıca’da gerekli ve ilave güvenlik tedbirlerini almış, karakol binasını ve mevzileri dayanıklı hale getirmiş olmalıdır. O zaman aynı yerde bu ikinci baskın neden olmuştur?
Anlaşılan Mehmetçik, Uludere’de (Gülyazı köyü) sütten ağzı yandığı için Dağlıca’da yoğurdu üfleyerek yemeye kalkışmış ve sonunda da bu baskını yemiştir. TBMM Genel Kurulu’nda Hasip Kaplan Uludere olayında emri veren komutan için “Hayvan”, Sırrı Sakık ise “hayvan oğlu hayvan” diyerek TSK mensuplarına açıkça sövdükleri halde adı geçenler hakkında herhangi bir işlem yapılmamıştır.
TSK mensupları işte bu tür saldırılar sebebiyle, Dağlıca’da muhtemelen kararsızlık gösterip tedbirsizlik etmiş ve sonunda bu elim olay yaşanmıştır. Terör sorununun çözümünü terörist bozuntusu Leyla Zana’ya bırakanlar ve ona umut bağlayanlar, bir an önce akıllarını başlarına devşirmeli ve gerekirse Kuzey Irak’ı işgal edecek kararlılığı gösterebilmelidir. Talabani’nin PKK’ya silah bıraktırma girişimlerinde bulunduğu yalanına kendimizi inandırırsak, yeni yeni Dağlıca ve Aktütünlerin yaşanması kaçınılmazdır. Lütfen herkes aklını başına devşirsin. Ya devlet başa, ya kuzgun leşe demenin vakti geldi de geçiyor bile…
2007 yılında gerçekleşen Dağlıca Baskını çerçevesinde yazmış olduğumuz “Gaziantepli Bir Kahraman: Arabınoğlu Tevfik Çavuş” başlıklı yazımızı okumak için lütfen aşağıdaki linke tıklayınız:
Yazıları posta kutunda oku