Yunanistan’da geçen Pazar gerçekleştirilen seçim sonuçlarına göre ‘Yunan halkı şimdilik AB ile devam’ mesajını vermiş gözüküyor.
Ben bunun edilgen bir sonuç olduğuna inanıyorum.
Algılamalarım tamamen bu doğrultuda.
2003-2004 yılları arasında Kıbrıs’ta tartışılan ve 24 Nisan 2004 tarihinde de adada yaşayan iki halkın, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların ayrı ayrı kendilerine ait bölgelerde ama aynı günde Referandumuna sunulan Annan Planı döneminde, KKTC’de uygulanan “Building Public Perception” (BPP) ygulamasının, yani mana olarak çevrildiğinde, “Bir halkın bir konu ile ilgili algılamasını oluşturmak” girişimlerinin aynısını gördüm Yunanistan’daki bu son seçimde.
Bunun mesajını bana ilk veren Almanya’nın en yüksek tirajlı gazetelerinden Bild ile Financial Times Deutschland oldu.
Her iki gazetenin Yunan halkına hitaben Pazar günü yayınladıkları mesajları internette okuyabilirsiniz.
Financial Times Deutschland gazetesi Yunanlılara nasıl oy kullanacaklarına dair tavsiyelerde bulundu. Kullandığı cümleler ilginç. Gerçek bir patronun çalışanlarına verdiği emir dozunda tavsiyelere benziyor.
“Aleksis Tsipras’ın (Çipras okunur) ve SYRIZA’nın demagojilerine karşı koyun. Borçlanma Anlaşmalarının herhangi olumsuz bir sonucu olmadan iptal edilebileceğinin mümkün olduğu yolundaki vaatlerine inanmayın. Ülkenizin, görev yapan bir devlete gereksinimi vardır. Sorunsuz bir devlet yönetimi için bu tavsiyemiz yarım ağızla da olsa Nea Dimocratia (Yeni Demokrasi Partisi) tavsiye ederiz. Ülkeniz için en iyi seçenek, Alexis Tsipras’ın değil Antonis Samaras’ın başkanı olacağı bir koalisyon hükümetidir…..”
Bild ise biraz daha ileri gitti ve Yunan halkına kibarca hakaret etmeyi tercih etti.
“Milyarlarımızı istemiyorsanız, solcu veya sağcı bir soytarıya/şaklabana oy vermeniz bizim tarafımızdan olumlu karşılanacaktır. Fakat son iki yıldır durum şu şekildedir: Ellerinde Avro olan Almanlar ve diğer milletler bu paraları makinenin içine koydukları için ATM’leriniz size Avro vermeye devam etmektedir. Buna rağmen, komik bulmamamıza rağmen hala daha bizi Nazi olarak tanımlamaktasınız. Bununla birlikte şu konuda açık olmamız gerekmektedir.
Seçimleri, yapılan anlaşmaları iptal ederek reforma ve tasarrufa son vermek isteyen partiler tarafından kazanılırsa (sizlere) para vermekten vazgeçeceğiz.
Sizinle yaptığımız anlaşma: siz ülkenizi düzeltin bizde bu sürede size yardım edelimdir. Bunu siz istemezseniz, biz de zaten istemiyoruz.
Sizin ellerinizde. (Yarın ) Bu gün seçimleriniz var. Fakat başka bir seçeneğiniz de yok. Acı reçeteli akılcı bir yol ile tamamen felakete gidecek bir yol arasında seçim yapacaksınız. Ve bunu bile anlamamış olmamızdan çok korkmaktayız…”
Bu gazetelerin, başka bir ülkenin vatandaşlarına, hem de kendi dilleri olan Yunanca ile bu denli ağır hitaplarda bulunması pek alışıldık bir şey değil. Almanya’nın “AB’yi yöneten benim” mesajı var bu sözlerde.
Diğer mesajı da Yunanistan’da sessiz ve derinden çalışan AB görevlileri verdi.
Sesleri solukları çıkmadı, hiç reklam vermediler, ortalığı AB bayraklarıyla donatmadılar ama tüm köşe başlarını tutup, aynen 2004 yılında KKTC’de yaptıkları gibi kesenin de ağzını sonuna kadar açarak Yunan halkının oylarının yapısını değiştirmek için uğraştılar.
Tabii başardılar da…
Yeni Demokrasi partisi aldığı oylarla ilk etapta 79 milletvekili çıkardı ancak Yunanistan’ın seçim ve Halk Oylaması yasası uyarınca seçimlerden 1. parti olarak çıktığı için 50 milletvekilliği daha hediye hanesine yazıldı ve toplamda 129 milletvekili çıkarmış oldu.
Yeni Demokrasi’nin zaferi Almanya’nın çağrısı ile Syriza’yı durdurmak isteyip dişini sıkan yüzbinlerce liberal, ilerici orta sınıf ve sosyalist seçmenin desteği ile oldu.
Bu sonuca rağmen krizin bitmediğini söyleyebilirim. Bence şimdilik biraz ertelendi, hepsi o kadar. Yani Yunanistan’ı ve Kıbrıs Rum tarafını zor günler bekliyor.
Yunanistan’ın durumu aklıma “Şayet eğer hem Türkiye hem de biz Kıbrıslı Türkler, AB üyesi olsaydık, kafamızı AB kurallarına en ufak bir şekilde kaldırdığımızda veya biraz diklendiğimizde acaba başımıza neler gelir, ne çoraplar örülürdü” sorusunu getiriyor.
Yanıt ise Alman Gazetelerindeki satırlarda saklı…
Ata ATUN
20 Haziran 2012
Bir yanıt yazın