Fethullah Gülen,kendisini dinleyenlerin de gözyaşlarıyla duygunun sel olup aktığı bir toplantıda,Başbakan Erdoğan’ın,Türkiye’ye dönmesi yolunda yaptığı çağrıyı,”Türkiye’deki olumlu şeylerde bir duraklama olacaksa şayet,bir müddet daha ömrüm vefa ederse ülkeme,zarar vermemek için dönmeyeceğim”diyerek öteledi.
*
Ak’lın;insanın kutsallığa saygı ve adanma duygusunu,güzelliğe duyulan sevgiyi ve gerçek hayatın ilgi alanlarındaki fiziksel mükemmelliğini keşfetmesi üzerinden asırlar geçmiştir.
San’atın insanı ilahî bir güzellikte gözler önüne sergilemesi,çıplaklıktan bedenin her pozisyonuna kadar düşlemesi,tavırları geliştirmesi,yüz ifadelerinden giderek elbise ve kumaşları dahi betimlemesiyle oluşturulmuş insanî ihtişam ve yücelik-bugün,algıdan-ahlâka,davranıştan-estetiğe çağdaş yaşama kültürünü oluşturuyor.
*
Fethullah Gülen,ilhamını inançtan alan,evrensel insani değerler çerçevesinde yaşama kültürü oluşturmayı hedefleyen islami bir sivil toplum hareketinin lideridir.
İnanç;adalet ve kudretiyle mutlak hakim Allah’a işarettir,ilham;vahiy’dir,Kur’an ve sünneti ifade ediyor.
Hocaefendi tam da bu noktadan hareketle kardeşlik ve dayanışma hissi,iyilik,güzellik ve mutluluk öngören tebliğleri ile gönüllüleri vasıtasıyla toplumun yaşama kültürünü belirliyor!
O halde Gülen’in, Kur’an’ın Tîn 95-4’te,”Biz insanı en güzel biçimde yarattık” ayetini de en iyi temsil edenlerden biri olması gerekiyor.
*
Başbakan Erdoğan’ı yanıtladığı Pensilvanya’daki çiftlik evindeki ikindi sohbetinde,”Orda o kendine yakışanı yaptı.Fakat o ilk değil onu söyleyeyim.Ricali devletten daha başkaları da kendilerine yakışan o cihan mertliği her zaman sergilediler”ifadesi,malûm görüntüsünde Gülen’in niteliklerine ayna tutuyor.
İlk kez alenen yaptığı davetinde Başbakan Erdoğan’ı, isimsiz bir kuru kalabalıkta boğuntuya getiriyor,sıradanlaştırıyor.
Bu ifadede insanî ihtişamın ve yüceliğin emaresi olan-mesela, onore edicilik,güleryüzlülük,samimiyet,uzlaşmacı, barışçıl,vicdanıyla hareket eden,adaleti gözeten,sakinlik ve ölçülülük,nezaket,ince düşüncelilik,güven vericilik, karşılıksız iyilik yapıcılık,mülayimlik,sorumluluk,değişimcilik bulunmuyor…
*
O daha ziyade Tevbe 119’da,”Ey iman edenler,Allah’a itiatsizlikten sakının ve doğrularla beraber olun” ayetinin ezberden içleyicisi gibidir.
Tefekkür ve hayal gücüyle zihnî planında canlandırdığı Peygamber’le beraber olduğuna,ondan feyz aldığına,nurlandığına-bu esnada,kendisi olmadığına inanıyor.
Allah’ı görürcesine ibadet edebilme makamı olan ihsan derecesindedir,ruhî terbiyesi için beraberliklere de ihtiyacı bulunuyor-işte, sevgi rabıtası içinde gönüllüleri de bu işlevi yapıyor…
Gülen Başbakan Erdoğan’ın çağrısına yanıt verirken,”Kusura bakmayın diyecek halim kalmadı” derken-o esnada,kendisi olmadığı hayalindedir,dinleyenleriyle birlikte hıçkırıklara boğuluyor,gözyaşları sel oluyor, müthiş bir halüsinasyon fırtınası yaşanıyor…
*
Peki,neden “Türkiye’deki olumlu şeylerde bir duraklama olacaksa şayet,o şeylere zarar vermemek için burada kalacağım”diyor?
Gülen ve lideri olduğu Hizmet Hareketi yıllarca insanların sağlık,eğitim gibi alanlarda kalitelerini oluşturma ve bu insanların arasında ilişkilerin,güvenin,duyarlılıkların sağlanmasıyla yerleştiği devletin merkezi ve yerel idarelerinden,tüm kurumlarından, yargıdan,Haşim Kılıç’tan,Kemal Kılıçdaroğlu ve Necdet Özel’den,özerk ve özel kuruluşlardan devasa islami sermaye birikimine ulaşmıştır.
Bu güçle kısa süre önce kendisi “Geniş kitleleri etkileyen Hizmet Hareketinin hükümet-dışı ve toplumun sigortası”olduğunu açıklamıştır-ki, bu,hareketin yeniTürkiye’nin yeni derini ya da yeni kurucu iradesi olduğu anlamına geliyor…
*
Rağmen,yine kendisi yakın bir süre önce,”Demokrat ve gelişmiş Türkiye vizyonunu paylaşan kişilerin bilgi kirliliğine ve maksatlı propagandalara alet olmamasına”dikkat çekiyor.
Vesayet dediği Atatürkçülüğün doğrudan ve geleneksel yollarla memleketi bir daha geriye götürmesinin çok zorlaşmış olduğunu -ancak,”Vesayet,bu sefer entrikalarla,
dedikodularla velhasıl en kuvvetli insanları bile tuş edebilen zaaflarla karanlık emellerine geniş kulvarlar açabilir”ikazında bulunuyor.
*
O nedenle dönmüyor-çünkü,Kürtçülük,kapitalist modernite olarak tanımladığı süreçte yok edilmemek için yerleşik konuma oturtmak üzere Kürt Kimliğine statüyü o’ndan istemektedir.
Kürt Statüsü öz savunmasında,toplumcu ekonomi-siyaset- sosyal yapıda,diplomasi ve ekoloji örgütlülüğünden yükseliyor.
Halbuki Gülen,din’i toplumsal davranış ve sosyal düzeni belirleyen bir sistematik olarak kurgulamakta ve bu kurguyu liberalizme monte etmektedir.
Bu yüzden Kürtçülüğün konfederalist siyaseti ile uz-la-şa-maz ve Kürtlerin tasfiyesini gerçekleştirmeden iktidarının eksik kalacağı gerekçesiyle de siyasal,örgütsel ve ideolojik tasfiyeyi yürütmek zorundadır.
Şu saatte,Türkiye’ye dönmesi halinde nasıl bir duraklama oluşacağı anlaşılıyor…
*
Dönmüyor-çünkü,Gülen,AKP iktidarının Türkiye ve İslam ülkelerinde yükümlendiği, İslam ülkelerinde geri kalmanın biricik nedeninin İslam’ın kutsal kitabının ilkelerinden uzaklaşılması olduğuna dair inanıştan gelmektedir.
O, Osmanlı’da Sultan Abdülhamid’in pan-islamist resmi ideolojisini tüm islam coğrafyasında gizliden gizliye eğitim ve sağlık alanlarından genişleyerek,sivil toplumdan giderek kamusal ve özel yönetimlerde genişlemesi hareketi olan Arap Baharı’nı organize eden İslami örgütlerin de arkasındaki gücü temsil ediyor.
Ne ki Arap Baharı tüm ülkelerde derin kaos yaratmıştır,kimse önünü görmüyor-üstelik, bu misyonlarında net başarı için kendisine de bir statü gerekiyor!
Yeni Anayasa’nın Ekümenik Patrikhanesine yol açması yanında halifeliğin de -şimdi, “Dünya İmamı” gibi bir şeye dönüştürülerek kendisine ya da işaret buyuracağı bir kişiye tevcih edilmesinin hesabı yapılırken,
Şu saatte,Türkiye’ye dönmesi halinde nasıl bir duraklama olaşacağı açıkça görülüyor.
*
Vallahi,Aşk olsun!Müthiş bir akıl tutulması yaşanmaktadır,”Vah,benim güzel Türkiye’m” mi demek gerekiyor?
18.6.2012
Yazıları posta kutunda oku