Yunanistan 6 Mayıs 2012’de hiçbir partinin hükümet kuracak çoğunluğu ulaşamadığı seçimlerinin ardından Pazar günü yeniden genel seçim yapıyor.
Genel seçim,AB’nin İtalyan ekonomisi ve İspanya’nın borçlanma maliyetlerinin de sürdürülemez düzeye yükselmesiyle büyüyen krizinin çözümüne bir yol haritası anlamına geliyor.
Yol haritası ilk bakışta AB krizinin Fransa’nın büyüme ve istihdamı arttırma yöntemiyle mi ya da Almanya’nın daralma ve kemer sıkma yöntemiyle mi çözüleceği ile ilgili görünse de,aslında bu nokta çoktan geride kalmıştır…
*
Borç kriziyle mücadelede Fransa’nın önerisi ekonomik büyüme için Eurobond çıkarılması ve büyümeyi teşvik edici reformlar yapılmasıdır,giderek Avrupa siyasal bütünlüğüne ya da Avrupa Federalizmine yol açıyor.
Bu yöntem karşısında Almanya’nın ekonomik daralma ve kemer sıkma önerisinin pişirdiği ekonomik ve sosyal kazanımlarından geri adım atmak istemeyen halklar,her iki önerinin bileşkesinde ulusal iradelerini belirleyen karakterleri yeniden keşfetmiş bulunuyor.
*
Yunanistan genel seçimlerine merkez sağda Yeni Demokrasi Partisi ile sol koalisyon Syriza atbaşı girerken,Komünist Partisi’nin de yerini sağlamlaştırması bekleniyor.
Halk gelirlerinde indirime gidilmesi,sosyal güvencelerini ve işlerini de kaybetmeyi istemiyor,özelleştirmelere karşı çıkıyor.
Syriza’nın devletin ekonomideki payını küçültmeyeceğine dair verdiği söze güveniliyor.
Syriza IMF,AB ve Avrupa Merkez Bankasının hazırladığı istikrar programının şeffaf olmadığı iddiasındadır,yeniden müzakere edileceğini -bu suretle,yolsuzlukların önüne geçileceği ve banka sermayelerinin yeniden yapılandırılmasıyla Yunanistan’ın AB’de tutulacağını ve ekonomik büyümenin sağlanacağını vaad ediyor.
Merkez sağın Yeni Demokrasi Partisini destekleyen işadamları ise Syriza’nın kazanması halinde işlerini hemen tasfiye edeceklerini belirtiyor!
*
Şu saatte iki partiden hangisinin seçimi kazanacağının önemi kalmamıştır.
Çünkü Yunanistan Helen kültürünün bütün hristiyan kiliselerinin,bütün Avrupa devletlerinin, eğilimleri,inançları,çıkarları ne olursa olsun Batılı düşünür ve yazarlardan destek gören eşsiz talih üzerinde yükseliyor.
Bu hal Yunanlıya kendini farklı hissetmek,atılganlık ve siyasi özgüven vermektedir,Ortadoks Kilisesi de mütemadiyen bu milliyetçi karakteri besliyor.
O nedenle ekonomik krizi seçimle aşmak sürecinde yaşanan tartışmalar Yunanistan halkından hareketle ulusal ve milliyetçi etkilerini tüm Avrupa halklarına dalga dalga yayıyor.
*
Nitekim sınıfsal ve ekonomik zemininden kopmadan ortak siyasi irade gösteren,devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan insanlar bir ulusu oluşturur düşüncesinde Fransızlar ve İngilizler ya da romantik bir kan,soy-sop ilişkisinden geliştirilmiş bir ulusu temsilen Almanlar,Avrupa kriziyle birlikte giderek kendi ulusal iradelerini belirleyen karakterlerine ve bu karakter cümlesinde ulusal bütünlüklerine dönüyor.
İnsanlar giderek ne Federal Avrupa’yı ne de kazanılmış haklarından ödün vermeyi istemiyor,herkesin talebi hükümetlerinin Avrupa bankalarını yeniden yapılandırması,yolsuzlukların önüne geçmesi ve gelir adaletinin sağlanması yolunda gelişiyor.
*
Bu bakımdan bugüne kadar çözüm paketleri üreten Almanya ve Fransa hükümetlerinin gerçek amacının halklarının önünü açmaya yönelik girişimlerde olduğunu görmek gerekiyor.
Her iki ülkede sermaye bir yanda krizden kazanırken,öte yanda hükümetleri AB’yi istedikleri gibi yapılandırmanın mücadelesini veriyor.
İşte, bütçe açığı veren ülkeler aldıkları yüksek faizli kredilerle giderek iflasa sürüklenirken,borç veren uluslararası sermaye kurumları mütemadiyen kazanmaktadır ve paralarını uluslararası derecelendirme kurumlarınca güvenilir kabul edilen öncelikle Alman bankalarına yatırıyor.
Bu suretle Almanya krizden en çok kazanan ülke konumundadır ve AB’yi dilediği gibi dizayn etmeye -adeta,Alman Avrupa’sını inşa etmeye yönelmiş bulunuyor!
*
Genel seçime iki gün kala Fransa Cumhurbaşkanı Hollande,Yunan halkının IMF,AB ve Avrupa Merkez Bankasının kurtarma paketinin koşullarını yeniden müzakere etmek isterken Euro’yu kaybedebilecekleri uyarısının,
Alman Başbakanı Merkel’in, kurtarma paketininin koşullarını disiplinle uygulanması isteği ardından,”Eğer Euro batarsa,Avrupa batar.Ama aynı zamanda biliyoruz ki Almanya’nın gücü de sınırlı.Bizim de sorumluluklarımız var” ifadesinin bu çerçevede düşünülmesi gerekiyor.
Başta Alman ve Fransız hükümetleri AB krizinde kaynağın nereden ve nasıl bulunacağında çözümsüzdür-üstelik,demokratik hakları ısrarında giderek uçlara kayan halklarını da gözetmek zorundadırlar…
*
Avrupa ayrışıyor mu?
Bakınız -mesela,Çin AB’nin entegrasyonundaki zorluklarını lehine kullanıyor ve AB ülkeleriyle karşılıklı temasla çeşitli yollardan borç krizlerinin çözümüne katılacağını açıklıyor.
Nitekim Avrupa’nın başkenti olması avantajıyla Belçika ile kültürel işbirliği,düşünce kuruluşları ve bilim adamları değişimi,yüksek teknoloji,çevre,enerji güvenliği ve finans alanlarında işbirliğinin güçlendirilmesi ve piyasanın genişletilmesi konularında ikili anlaşmalar bağlayarak yatırımlarına Avrupa’da elverişli koşullar hazırlıyor.
Bu suretle ABD’nin Avrupa üzerindeki kontrolü baskıya alınırken -elbette, Almanya Avrupa’sına yeni ufuklar açılıyor…
*
Yunanistan genel seçimi gölgede kalıyor…
16.6.2012
Bir yanıt yazın