Yedi uluslararası kuruluş ve beş kıtadan 18 ülke aydını, Düşünceye Özgürlük Girişimi ve Bilgi Üniversite’si işbirliğinde düzenlenen “Düşünce Özgürlüğü için 8.İstanbul Buluşması”nda,”Türk Demokrasisi kendini felç ediyor” sonucuna vardı.
PEN International 2.Başkanı Eugene Schoulgin,”1990’lara göre çok büyük bir değişim var.Ancak endişe veren bu pozitif eğilimin sadece 2005 ya da 2007’ye kadar devam etmesidir.Türkiye’nin demokratik sistemi artık fonksiyonel değil”diyor.
*
Çünkü Fethullah Gülen’in Hizmet Hareketi yılların içinden bir dip dalgası gibi insanların eğitim,sağlık gibi alanlarda kalitelerini oluşturmayla insan sermayesi yatırımı ve kişiler arası ilişkilerin,güvenin,duyarlılıkların sağlanması, hedefe yönelişlerinden sağlanan sosyal sermaye yatırımından büyük sermaye birikimi oluşturmuştur ve – şu noktada,devlet,siyasi partiler ve sermaye ilişkisiyle hem toplum mimarı hem de toplumun sigortası olarak kabul ediliyor!
*
Bu Atatürkçü ideolojiye rağmen Türkiye Cumhuriyetinde -artık,”İslami Devlet“ajandasında “Kur’an ve Sünnet” kaynağından politika üretildiği anlamına geliyor.
Toplum önce dünya çapında bilgi ağından geriye düşürülmüştür -sonra,bireyler bireysel ve toplumsal hafızayı zayıflatan duygular,arzu ve ihtirasları hedeflenerek hissen,fikren,fiilen zarar görmelerine yönelik yalan,tezvir,aldatma ve sansasyon içeren bilgi,haber,polemik,sahte hayatlar,oyunlarla bombardımana tabi tutuluyor ve zayıflatılıyor-ki, demokrasi felç oluyor…
*
Yeni Türkiye’yi belirleyen bu çerçevede Atatürk’ün inkilâp ve ilkelerini yeterince sindirmemiş yeniCHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu “Kürt Sorunu” çözümüne dair,”CHP dayatıyor demesinler diye içeriği birlikte geliştirmeye karar verdik,sadece usule ilişkin bir yol haritası sunacağız”ilkesizliğiyle, “Cumhurbaşkanı partili olmalı” diyen Başbakan Erdoğan ile görüşüyor.
“Ya MHP’yi,BDP’yi de ikna ederek gel ya da gel biz ikimiz beraber bu işi birlikte yürütelim” yanıtı alıyor.
Peki, ne oluyor?
*
Toplumun sigortası olmak garantisi için Hizmet Hareketi, 2.5 siyaset yılına sıkışan belediye,cumhurbaşkanı, anayasa,meclis seçimleri olmak üzere gidilecek 4 sandıkta da istikrar,güvenlik,kalkınma stratejisine uygun sonuçlar sağlaması gerekiyor.
Güçlü ve istikrarlı yürütme arayışında parti sisteminin parçalanmışlığı sonucunda ortaya çıkan koalisyon deneyimlerinden alınan dersle tartışılan Başkanlık sistemi için,
Öncelikle sağlam bir çoğunluğa dayanan güçlü bir yürütme -teminen, 2 ya da en fazla 2 buçuk partilik siyasal yaşamın oluşturulması öngörülüyor.
Bu,Hizmet Hareketinin Başbakan Erdoğan’a söylettiği,”İleri Demokrasi-Eksiksiz Temsiliyet” tir!
*
Yazık ki,Türk siyasal sisteminde esas sorun demokratik rejimin normlarında bir anlaşmanın olmayışından kaynaklanan kurumsallaşmanın sağlanamamış olması es geçilmiştir.
O nedenle -şimdi, Hizmet Hareketinin ya da Başbakan Erdoğan’ın ileri demokrasi hedefine-sanki, bir akıl tutulmasına yakalanmışcasına koşuluyor.
Erdoğan’ın “Cumhurbaşkanı partili olmalı”işaretinden sonra Türk siyasi yaşamının 2 buçuk partiden oluşacağına dair kanaat;Kürt Sorunu çerçevesinde yeniCHP,MHP ve BDP’yi AKP’den sonraki 2. ve buçuk’uncu olma mücadelesinde yarışa sevkediyor.
*
Buçuk;Kürt Statüsü ve sürekliliği için bölge ekonomisinden pay almak esasında Kürtçülüğün iyice beliren konfederalist siyasetini ve toplumcu ekonomi felsefesini savunan
BDP’ midir ya da oluşturulacak “Benim Kürt’üm Partisi”midir ya da başka bir şey mi- henüz, bilinmiyor?
Biliniyor ki Hizmet Hareketi ve AKP, BDP nezdinde başlattıkları fakat KCK-Ergenekon tanımlamasıyla da manipüle ettikleri siyasal ve örgütsel tasfiyeyi,Abdullah Öcalan’a tecrit uygulamasıyla ideolojik tasfiye ile bütünleştirmiş -o nedenle,Kürt Sorununu reddetmektedir.
Kürtlere dil’leri ve geleneklerinin özgürlüğü karşılığında Türkiye refahından faydalanmaları teklifi siyasetle müzakere anlamına geliyor, terörle mücadele ediliyor ve Hizmet Hareketi iktidarını ancak bu şekilde tamamlayacağını biliyor.
*
MHP herkesin Türk milletinin eşit birer ferdi olduğu kabulündedir,ideolojik veya inanç temelli hiziplere,çatışma dinamiklerine karşı ve bir Kürt Sorunu olduğuna inanmamaktadır.
O yüzden Kürt Sorununun reddinde Hizmet Hareketi ve AKP ile benzeşiyor-doğrusu,kaynağını pozitif hukuktan alan,vatandaşların inançlarını yok saymayan,dini inanç ayrımı gözetmeyen laik bir kamu düzeninde,”İslami Devlet”ajandasında değil ama toplumsal yaşantıda “Kur’an ve Sünnet” kaynağından üretilen politikalara da uyum sağlayabileceğini gösteriyor…
Yeni Türkiye’nin yeni sisteminde AKP yanında 2.parti olmaya adaylığını sürdürüyor.
*
Ya yeniCHP?Yeni CHP utandıran,ürperten bir tutum sergiliyor.
Temel bilgi olarak “harita” bütünün ilişkilerini bir doğrultu,bir yön,bir ölçek dahilinde belirleyen olmasına rağmen,Cumhuriyet’in ulus-üniter devlet,bölünmez bütünlük ve laik ilkelerinde CHP’nin yerine yeniCHP’yi konduran Kemal Kılıçdaroğlu -işte, ne bir doğrultu,ne bir yön,ne bir ölçek olmadan yol haritası öneriyor-aslında,İslamcılığını okşamak üzere Erdoğan’a gidiyor.
Erdoğan’ın “Tek dil,tek bayrak,tek vatan” söylemini asla anlamadığı anlaşılıyor-ki,saklı tuttuğu BDP’ye benzer argümanlarıyla “Kürt Sorunu” çözümüne hevesleniyor.
Buradan Kılıçdaroğlu’na bir ” Heey, heeey, hey,heey!” nidası mı sunmak gerekiyor?
*
YeniCHP,Hizmet Hareketinin “Akılsız dostum olacağına” demesi halinde en iyi ihtimalle etnik kimliklerin ve Alevi azınlığın ihtisasında “buçuk”tur.
Ne ki bu yazı Türkiye’yi etkileyebilir uluslararası gelişmeleri değerlendirmiyor …
12.6.2012
Bir yanıt yazın