Buradaki “haklamak” sözcüğü “yoketmek” anlamında kullanılmaktadır.
Böyle olunca da başlıktaki cümle; “hukuk’un, bir hakkı yok etmek için de kullanılabileceğini” ifade etmektedir.
Gerçekten de haklı ile haksızı ayırmak, haklıyı korumak ve hakkı olan şeyi vermek için kullanılan hukuk; eğer iyi kullanılmaz ve özümsenmezse, haklıyı haksız çıkarmak, hakkını yemek, yok etmek; kısaca “hakkı haklamak” için de bir araç olarak kullanılabilecektir.
Böylece hukuk, hukuksuzluğa alet edilmiş olacaktır.
Geçmişte ve günümüzde örnekleri görüldüğü üzere, her şey hukuk adına yapılmaktadır.
İnsanlar hukuk adına tutuklanmakta, hukuk adına mahkum edilmekte, hukuk adına aklanmaktadır.
Ancak bunların kaçta kaçı ve ne kadarı hukuka uygundur.
Bunlar toplum tarafından hangi ölçüde benimsenmektedir.
Bu gün işlerine geldiği için hukuksuzluğa kulaklarını tıkayanların, yarın canları yandığı zaman feryat ettiklerinde seslerini duyan olacak mıdır.
Hukuku; amaçları doğrultusunda kasıtlı olarak kullanmak ve kötü uygulamak bir yana; insanlar, kendi dar çevrelerinde, hukuka uygun davrandıklarını ve hukuk kurallarını iyi uyguladıklarını düşünebilirler ama geniş ve evrensel bakış açısında, bu acaba böyle midir yani uygulamaları gerçekten hukuka uygun mudur.
Bu sorunun en çarpıcı yanıtı yaşanan bir olayda cevabını bulmuştur. Yargıtay önceki Başkanı Sn. Sami Selçuk’un “Kısıtlı Demokrasi Sancılı Hukuk” kitabında yer alan ve Prof.Dr. Sahir Erman’dan nakledilen olay şu şekilde aktarılmaktadır :
“Yıl 1990. Merhum Prof.Dr. Sahir Erman’dan bir mektup aldım. 1983’de Roma Hukuk Fakültesinde konuk Profesördür Erman. İtalya’dan alınan Ceza yasamızın nasıl uygulandığı konusunda bir konuşma istenir kendisinden. Erman en güzel kararları seçerek konuşur (Bu konuşma İtalya’da basıldı). Konuşmanın sonunda homurdanmalar başlar. Bir ara sonradan Adalet Bakanlığı da yapan Prof. Conso, “Türk yargıçlarının hukuk eğitimi alıp almadıklarını” sorar. Erman ‘Elbette’ deyince, Conso ‘Öyleyse neden böyle kararlar çıkıyor? Demek hukukun en basit kavramlarını öğretememişsiniz’ diye çıkışır. Erman’ın en acı anılarından biridir bu olay. Milliyet’te de daha sonra yazdı bu anıyı. Ancel, 1980’de ‘İtalyan Ceza yasası, Türk uygulamalarında yozlaştırılmıştır’ diyordu. Rahmetli Hocam Erem, Belçika Kongo’sundan Prof. Bologno’nun yapıtını inceledikten sonra ‘Bunlar bizi geçmiş. Onca yıl ders verdim. Başarısız mıydım?’ diye sormuştu bana. Üzgündü elbette.”
Uluslararası bir konuşma için, özenle seçilen ve doğru olduğu varsayılan mahkeme kararlarımız bile bu denli ağır eleştiriye uğramışken, diğer sıradan karar ve uygulamalar için neler söylenebilir.
İşte şimdi, her biri yaklaşık olarak 70 seneden beri uygulanmakta olan en temel yasalar da birer birer değiştiriliyor.
Seneler boyunca yazılan binlerce hukuk kitabı, mahkemeler tarafından verilen onbinlerce emsal karar değerini yitiriyor.
Hukuk Fakültelerinden daha dün mezun olan genç hukukçular bile, hiç bir bilgisi olmayan kişiler düzeyine indiriliyor.
Yeni çıkarılan yasalar daha yürürlüğe girmeden, bu yasaları değiştiren “reform paketleri” birbirini takip ediyor.
“Toplumun hukuk hafızası siliyor.
Hak, hukukla haklanıyor.”
Bilmeceler toplumdaki olayları en kısa, en yalın ve en çarpıcı biçimde dile getiren yapıtlardır.
Bilmece şöyle :
“Adliye önünden geçerken içeriden gelen çatal bıçak sesleri neyi gösterir?”
Cevap :
“İçeride bir hakkın yendiğini…”
Av.A.Erdem Akyüz
erdemak@gmail.com