Yunanistan ekonomik krizinin etkilerini Midilli adasındaki toplumun her kesiminde nasıl hissettirdiğini, toplumsal dokunun nasıl yıprandığını gördüm.
İndirilmiş yüzlerce kepengi,boş tezgahları,işsizliği,yokluğu,yoksulluğu,dilenenleri,kamu hizmetlerinde aksamaları, her yere bulaşan bakımsızlığı,çöp dağcıklarını,atık toplayıcılarını, protestoların duvar yazılarından yaşanan kültüre mâledildiğini, her sokakta onlarca satılık ilanını, insan ilişkilerinin zayıfladığını,hayatın renginin solduğunu ve giderek tükenişi konuştum,gördüm,dinledim.
*
İnsanlar tükenirken Camp David G-8 Zirvesinde Başkan Obama Fransa Cumhurbaşkanı Hollande ile aynı düşüncede, Avrupa’nın ekonomik krizinin ABD’kinden çok daha karmaşık olduğuna işaretle ülkelerin sorunun çözümünde büyüme ve istihdama odaklanması gerektiğine işaret ediyor.
Almanya ve İngiltere’nin kemer sıkma politikalarından yana olmalarına rağmen AB ülkelerinin mali sorumluluklara bağlı kalarak büyümeye odaklanmaları kararı çıkıyor.
*
Bir diğer cenahda Özel Temsilci Kofi Annan, BM Güvenlik Konseyinde Suriye’de yükümlendiği barış planının işletilemediği duyurmaktadır.
Rusya ve Çin ise bir dış müdahale ile Suriye rejimini düşürünceye kadar savaşı sürdürme kararlılığında muhalefetin ve Suriye dostlarının Güvenlik Konseyinden bu yönde karar çıkarmasını engellemeye ısrarlıdır-bu kez de,Suriye dostlarının katılımı ile bir uluslararası konferansın tertiplenmesini istiyor-sanki,zamanı sündürüyor…
*
Başka bir cenahta NATO Güney Kafkasya Askeri Koordinatörü William Lahue,”NATO’nun Azerbaycan’la olan ilişkileri hızla gelişiyor ve bu ilişkilerin gelişmesi tarafların çıkarlarıyla örtüşüyor.NATO Azerbaycan’ın Ermenistan’la arasındaki Dağlık Karabağ sorununa doğrudan müdahil olmamasına rağmen AGİT Minsk Grubunun faaliyetini destekliyor”diyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’de Iğdır’da,”Kafkaslarda kalıcı barış inşallah gelecek.Bunun için çok uğraşıyoruz.Bunun bir kısmını biliyorsunuz,bir kısmını bilmiyorsunuz.Bu barış olduğunda Azerbaycan’ın bütün işgal altındaki toprakları kurtarılacak ve o zaman hep beraber bu bölgenin çok büyük bir cazibe oluşturduğunu göreceksiniz” demektedir-ki;
*
ABD ve Rusya arasında zengin hidrokarbon rezervleriyle,enerji transit koridoru ve İran’a komşu olmak gibi benzersiz nitelikleriyle Kafkasya’da da mücadele sürüyor.
Azerbaycan başlangıçta dış politikasında her şeyi Rusya’nın öngördüğü şekilde yaparken kısa süreli bir belirsizlik ardından Rusya ve İran karşıtlığı,tekrar Rusya yanlısı bir denge politikasından sonra -şimdi,giderek ABD-İsrail’in bölge hedefleri için topraklarında üsler kurmasına izin veriyor.
ABD’nin Ermeni politikası da-giderek, diasporanın çıkarlarının değil Amerikan ulusal çıkarlarının öne geçmesiyle şekilleniyor.
*
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton geçen hafta Gürcistan,Azerbaycan ve Ermenistan’ı ziyaretle bir dizi görüşme yapmıştır.
Ziyaret,ilgili ülkelerde mütemadiyen kaşınan demokrasi ve insan hakları tartışmalarının dozunu arttırıyor ve Dağlık Karabağ sorunu yeniden gündemin ön sırasına yerleşirken,
Karabağ’da ateşkes ihlalleri yoğunlaşmıştır -giderek, ateşkes ihlali olmanın ötesinde ciddi çatışmalara dönüşüyor.
Ortadoğu’dan sonra Kafkasya’da adım-adım askeri müdahaleye açık hale getiriliyor…
*
Çünkü- bu noktada,08’de para sahiplerinin piyasalara borç vermediği, kaydî paranın azaldığı ve borçla iş çevirenlerin riski yükseldiğinde ya da küresel anlamda kaydî paranın azalmasıyla küresel krizin tetiklendiği günleri hatırlamak gerekiyor.
Krizden çıkmak için Merkez Bankaları kaydî krizden etkilenen borçla iş çevirenlere, bankalara ve yetersiz sermayeli şirketlere likidite sağlamak üzere piyasalara sürülen paranın birkaç mislisini yaratsın diye ABD doları sürmeye başlamıştı.
Bir yandan da ekonomiyi örgütlemek,denetlemek,işleyişini organize etmek için IMF ve Dünya Bankası yeniden yapılandırılıyor,mali politikaların eşdeğer ağırlıkta uygulanması ve yönetimi kararlaştırılıyor,
Ülkelerde harcamaların katma değer sağlayacak,üretim ve istihdamı geliştirici harcama teknikleri sağlanarak talep daralmasının önüne geçilmesinin çözümlerinde hemfikir olunuyordu…
*
İnsanlara güven vermek üzere ülkelerin siyasetinde de Kapitalist Etik Yönetimin olgusuna yol açıldı-ki;
Yeni dünya insanları da küresel piyasaların ekonomiden-siyasete,nükleerden-siber teröre,çevreden-iklime çok geniş yelpazede güvenliğinin sağlanmasını teminen “para koymadan para kazanmak” gibi asla istemedikleri sonuca katlandılar…
*
Bugün AB krizinin geliştiği ilk iki yılda zayıf değerli dolar ve Avrupa’nın deniz aşırı pazarlarda rekabet gücünün zayıflamasından yararlanan ve Avrupa’ya ihracaatını arttıran ABD finans piyasaları ve ekonomisinin ağa babaları -şimdi,oluşan ekonomik belirsizlikle Euro paritesinin düşmesinin baskı oluşturduğunu ve canlanmanın tehlikeye girdiğini görmektedirler.
Kapitalist Etik tel tel dökülürken Avrupalı ağa babalarda Avrupa’nın ekonomik krizinde daralma ve kemer sıkmayla çözümün imkansız olacağını biliyor.
Sahiden Avrupalıların -mesela, ekonomik varlıkları tükenen fakat demokratik kazanımlarında sarsılmayan Midilli halkının vereceği katkıdan ziyade alacaklı oldukları görülüyor.
*
Yunanistan,İtalya ardından İspanya’nın da borçlanma maliyetinin sürdürülemez düzeye yükselmesiyle büyüyen AB krizine çözümde,ABD’li ve Avrupa’lı ağababalar büyüme ve istihdamı arttırarak çözme yönteminde ise gerekli kaynağın nereden ve nasıl bulunacağı konusunda-giderek,bir çareye sıkışıyor.
*
Üstelik Rusya ve Çin’in dolara dayalı ekonomi sisteminin yerine geçecek yeni bir ekonomi sistemiyle küresel güç olmak hedefi karşısında,
Ekonomik ve siyasi etki gücü tartışılmaya başlanan ABD ve AB ülkeleri, İran’da rejim değişiklikleri üzerinden Arap İslam ülkeleri ve Kafkasya’nın zengin kaynaklarıyla kayıplarını tazmin etmek mecburiyetine sıkışıyor.
*
Tüm gerçekliğiyle acımasız bir rekabet yaşanıyor.
ABD’li ve Avrupalı ağababalar halklara sundukları kapitalist etik iflas etmişken uçsuz bucaksız servetleri üzerinde akıl almaz hasislikle çöreklenmişlerdir.
Ellerini ceplerine mi götüreceklerdir?
Yoksa ahlaksız kapitalizm mi savaşa yönelmekte ya da Rusya ve Çin mi o’nu savaşa yönlendirmektedir?
Ya Türkiye?
Başbakan Erdoğan,”Biz bu yola kefenimizi giydik ve çıktık”diyor...
10.6.2012