KKTC’DE SİYASET, DEREBOYU, PULLAR VE BABUTSA
HÜSEYİN MÜMTAZ
Başlıktan da anlaşılabileceği gibi burada her şey birbirine karışmış durumda kıymetli okuyucu, hiç mübalağa etmiyorum.
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerine daha 2-3 yıl var, iktidar partisi UBP’nin kongresi Aralık’ta yapılacak.
İki yıl önce Eroğlu’nun, Sağlık Bakanı Kâşif’e karşı 6 aylığına “emanetçi Genel Başkan ve Başbakan” ilan “ettiği” Küçük’e karşı şimdi ters köşe bir Kâşif-Eroğlu koalisyonu gündemde.
Bu “parti içi denge(sizlik)ler” yüzünden, “tek başına iktidar” partisi UBP, bir türlü “nisap sağlayabilip” Meclisi toplayamıyor. Meclis çalışanlarının da grevi yoksa zar zor toplanabilen oturumda ise kürsüdeki hatip, sıralarda oturan ancak iki vekile hitap edebiliyor.
Bakanlar Kurulu toplantısı, “Başbakanın yoğun işleri yüzünden” ertelenebiliyor.
Küçük, 5+4 vekilin “muhtırası” yüzünden Aralık Kongresi’nde “Tarzan zor durumda”yı oynuyor.
“Küsurat muhalefet partileri” ise hem “Ankara, Ankara güzel Ankara” türküsünü çağırıp hem de gözlerini dört açarak, “komşuda kaynayan kazandan bize ne düşer”in hesabını yapıyor.
Halbuki UBP’nin parçalanmadan, tek ve bütün olarak kalması; belki bazılarına acayip gelecek ama bilhassa içinde bulunduğumuz süreçte “dava” için hayati önemdedir.
“Cumhurbaşkanlığı” cephesinde de durum farksız..
Ülkede bir Cumhurbaşkanı mevcut ve seçime de daha üç yıl varken kulisler “karış(tırıl)mış” durumda.. Cümle kifayetsiz muhterisler, hırsları yeteneklerinin beş tur önündeki “görevlendirilmişler”, her çorbaya maydanoz “upuzun ve çakma unvan” sahipleri, embedilmiş-ilişmiş Karen Fogg çocukları-Soroscuklar şimdiden kâğıt kalem elde bakkal hesabına başlamış durumdalar.
Hayret!
“Toplumlararası Görüşmeler” ise bizim açımızdan kocaman bir fiyasko.. 2013 Mart’ındaki Rum tarafı Başkanlık seçimlerine kadar Hristofiyas’ın ipe un sereceğini iki senedir yazıp çiziyorduk. Hristofiyas’ın “aday olmayacağını” açıklaması ile bu varsayım iyice kesinleşti. Kimse Rum tarafının, 1 Temmuz’da oturacağı AB Başkanlığı koltuğu dönemini boşa harcayacağını ve Hristofiyas’ın da Mart 2013’e kadar “veren başkan” konumuna düşen yaklaşımlar sergileyeceğini beklememelidir.
Bu süreçte “1 Temmuz”, Türk tarafı açısından rest-tanınma kararlığı sergilenmediği için resmen “kaçırılmış fırsat” olarak tarihe geçecektir.
Bu 1 Temmuz fırsatının, Obama’nın Kasım ayındaki Başkanlık seçimine parazit yapmaması için “bilerek gözden kaçırıldığı” ise genel kabul gören bir kanaattir.
Hal böyleyken ve son bir yılımızı Dâvutoğlu’nun fiyaskoyla sonuçlanan, “2011 sonuna kadar görüşme, 2012 başında anlaşma ve referandum, 2012 Haziran’ına kadar birleşme ve 1 Temmuz’da ‘Birleşik Kıbrıs’ın’ AB Dönem Başkanlığı” ham hayali ile geçirmişken, Haziran başında içinde bulunduğumuz bu noktayı “başarı” olarak nasıl alkışlayabilirsiniz?
Başka neler yapıyoruz?
Yaklaşık üç yıldır; “Belediye ve polis Dereboyu’nda yasaları uygulayarak yaptırım kararı alsa devletin bütün memur maaşlarını tıkır tıkır ödeyecek gelire kavuşur” diye dilimizde tüy bitiren yalın gerçeğin farkına necip basınımız yeni varıyor ve “Lefkoşa’da yaşayan ve günün stresini atmak için akşamın tadını aileleriyle gezerek çıkaran vatandaşlar, Dereboyu Caddesi’nde kaldırımlara park eden araçlar nedeniyle zor anlar yaşadıklarını aktardılar. Özellikle çocuklu ailelerin kaldırımlara gelişigüzel park edilmiş araçlar nedeniyle çocuk arabalarını kullanmalarının engellendiğini belirten vatandaşlar, cadde üzerindeki kaldırımların restoran ve bazı kurumlar tarafından ‘işgal’ altında bulunmakta olduğu eleştirisini getirdiler” diyor. (Kıbrıs Postası. 30 Mayıs 2012)
Posta İdaremiz “Britanya Kraliçesi II. Elizabeth’in tahta çıkışının 60. yılı nedeniyle anma pulu ve ilk gün zarfı” bastırıyor.
Pes…
Bırakın Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda’yı; Afrika’daki eski kolonilerinde bile 60’ıncı yılı “anan-kutlayan” böyle bir girişim yapılmış mıdır?
Yuh…
Peki, biz bunlarla uğraşır(tırılır)ken, Rum-Yunan tarafı ne yapıyor?
Maraş, Güzelyurt, Girne’nin “belki bazı” bölgelerinin yanı sıra Karpaz’ı “da” alacak listesine ekliyor.
Kıbrıs Rum yönetimi İçişleri Bakanı Eleni Mavru, Kıbrıs sorununa bulunacak bir çözüm çerçevesinde, “Karpaz yarımadasının Rum idaresine bağlanmasının Rum yönetiminin değişmez talebi olduğu”nu söylüyor. “Dipkarpaz” isimli örgütün düzenlediği etkinliğe Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas adına katılarak mesajını ileten Mavru, “Yapay engeller, dikenli teller, Türk askeri ve Türkiye kökenliler olmadan Dipkarpaz’a hep birlikte yürüyecekleri anın gelmesini bekledikleri”ni; “Böyle etkinliklerin, anılar ve geçmişle bağları canlı tutması açısından büyük öneme sahip olduğunu, Karpaz yarımadasının Rum idaresine bağlanmasının Rum yönetiminin değişmez talebi olduğu”nu dile getiriyor.
Hristofiyas’ın “Yakışıklı Helenler” dediği Rum gençler; “Beden çürüse de Maraş’a, kalp dursa da Karpaz’a gireceğiz; yatırım istemem, hisse istemem Girne’nin özgür kıyıları yeter” diye gösteri yapıyor.
Akıl hocaları “Avrupa medeniyeti” değil mi?…
Aynı zamanda Euro grup başkanı da olan Lüksemburg Başbakanı Juncker, bakın 22 Mayıs’ta Politique Internationale dergisine verdiği röportajda neler söylüyor;
“Yunanistan büyük bir millet, ancak çok zayıf bir devlet. Yunan arkadaşlarımız kızacak ama bu bir gerçek; Mali Yönetim işlemiyor. Kadastrosu yok, gerçek bir ticari sicili yok, ki bu Osmanlı işgalinden gelen bir miras. Bu gerekli unsurların hiçbirinin olmadığı bir ülkede herhangi bir şey nasıl özelleştirilebilir?…”
Diyor…
Yâni 2012’deki Yunan mali krizinin nedeni, 1923’de son bulan Osmanlı İmparatorluğu imiş..
İmparatorluğun kendisi 1923’de son bulduydu ama Yunanistan daha 1821’de bağımsızlığını kazanmamış mıydı?
Şaşırmadınız, değil mi?
Şimdi anladınız mı yazının başlığını neden birbirleriyle hiç alakası olmayan siyaset, Dereboyu ve pul’lardan oluşturduğumu?
Babutsa mı?
Bilmem, içimden öyle geldi.
Son bir fotoğraf karesi daha…
“Türkiye’de Havacılık iş koluna grev yasağı getiren kanun teklifinin bugün TBMM’nin gündemine geleceği haberi üzerine Türk Hava Yolları’nda görevli kabin memurları eylem yaptı. THY eyleme katılan pesonelden 150’sinin görevine telefonla son verirken, gün içinde yapılması gereken 149 sefer iptal edildi. 100’e yakın sefer de gecikmeli olarak yapıldı. THY çalışanları eylemlerini 00.00’da sona erdirdi”.
Bu da KKTC’yi her gün, her saat, her iş kolunda, her fırsattan istifade ile sendikal faşizme ve yöneticilerinin embedilmiş kaprislerine teslim eden “idare”ye kapak olsun.31 Mayıs 2012
57′NCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57′İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ