BAHSE KONU COĞRAFYADA BAYRAĞIN BAŞINA GELENLER
HÜSEYİN MÜMTAZ
Türkiye kilit ülke, köprü ülke, lider ülke, ortak ülke, müttefik ülke..
Dost ülke, çevre ülke, aday ülke, aday adayı ülke, yok yok “Akdeniz İçin Birlik” ülkesi…
Türkiye bu coğrafyada çok şey, her şey..
Coğrafyası, politikasına şekil vermiş. Bizans’ı durdurmuş, Haçlı Seferlerinin nedeni olmuş.
İstanbul’u almış, Rönesans’ın nedeni olmuş.
Çarlığın sıcak denizlere inişini engellemiş.
Çanakkale’de geçit vermemiş, Çarlık yıkılmış.
Önce Hitler kapıya dayanmış, sonra Stalin doğuya.. Soğuk Savaş döneminde Varşova Paktı önünde NATO’nun ileri karakolu olmuş.
Çağlar boyunca Doğu ile Batı; Kuzey ile Güney arasında yerine göre köprü, yerine göre engel olmuş.
Hristiyan Batı ile Müslüman Doğu’nun kesişme noktası olmuş.
Devran dönmüş..
AB kurulmuş, AB sınırı Meriç’e gelmiş dayanmış.
Ve….eski çamlar bardak olmuş..
Avrupa’nın orta yerindeki Avusturya, “teneffüslerde ve okul bahçesinde Almanca dışında dil konuşulmamasını”nı yasalaştırmış.
Hani biz Viyana’ya 500 sene önce gitmiştik?
Gitmemiş miydik?
Şu “Osmanlı coğrafyasını yönetme” işine Viyana’dan başlasak ne olur?
Başlayabilir miyiz?
AB üyesi Bulgaristan “şap hastalığı bahanesiyle” sınıra duvar örmüş, AB üyesi Yunanistan “engellenemeyen mülteci göçü bahanesiyle” sınıra tel örgü-hendek yapmış.
AB üyesi Bulgaristan’da radyo ve televizyonlarda Türkçe habere yasak getirilmiş.
AB üyesi Yunanistan’da dernek ve işyeri tabelalarında “Türk” ismi yasaklanmış.
Atina’da, Selanik’te Türk bayrağı yakılmış.
Ve işin tuhafı; artık yön vereceğimiz ifade buyurulan “eski Osmanlı coğrafyası”ndaki Irak ve Suriye’de de….
…. Türk bayrağı yakılmış…
O coğrafyaya âşina olanlar; 1915-18 Filistin, Gazze, Kanal Harekâtını okuyanlar…“Çöl Kaplanı” Fahrettin Paşa’nın Medine’de, İngilizlerin yanında yer alan kimler tarafından çekirge yemeye mecbur edildiğini hatırlayanlar bu “Türk bayrağının yakılması” olayına şaşırmadılar.([i]) ([ii])
Balkan Bozgunu’nun 100’üncü yılındayız..
Sırada 18 Mart, 19 Mayıs, 23 Nisan, 30 Ağustos, 9 Eylül, 29 Ekim ve daha nicelerinin 100’üncü yılları var.
“Zaferler” ancak; 100’üncü yıllarında “yenilgiler”in de neden ve nasılları araştırılabildiği ölçüde anlam kazanır.
Gazze, Filistin, Kanal ve ….. Seyd-i Beşir “kampı”ndan bahsediyorum..
Auschwitz’i “ballandırmaktan” zevk alanlar nedense “Seydibeşir Kuveysna Osmanlı Useray-i Harbiye Kampı” ve Malta Sürgünleri’ni hiç hatırlamazlar.
Şimdilerde “yeni sahibi” olacağımız iddiasıyla “değişim dalgalarını” yönetmeye kalktığımız Ortadoğu’da bayraklarımız yakılıyor ya, 100 yıl önce de sırtımızdan “cenbiye”lenmiştik.
Gazeteler şimdi diyor ki;
“Arap Birliği’nin yaptırım kararına tepki gösteren Suriyeli göstericiler, başkent Şam, Lazkiye ve Halep’teki diplomatik misyonlara sopa ve kesici aletlerle saldırdı.Türkiye konsolosluğuna da saldıran göstericiler, Atatürk portresini duvardan indirdi. Bununla da yetinmeyen grup, konsolosluk önünde Türk bayrağını ateşe verdi”. (13.11.2011)
“Irak hükümeti tarafından organize edildiği belli olan bir topluluk ellerinde Irak bayrakları ve Türkiye aleyhtarı pankartlarla konsolosluk önünde gösteri yaptı. Irak ordusunun yoğun korumasına rağmen Başbakan Erdoğan ve Türkiye aleyhinde sloganlar atan grup Türk bayrağı yaktı. Ardından da daha önceden hazırlanan el ilanlarını çevrede bulunan kişilere ve basına dağıttılar. İlanlarda, Türkiye’nin Haşimi’yi 15 gün içinde Irak yönetimine teslim etmemesi durumunda Basra’daki Türk şirketlerine saldırılar düzenleneceği tehdidi yer aldı”. (26 Mayıs 2012)
Şaşırdınız mı? Balık hafızalı mısınız?
On yıl önce de aynı şeyleri yaşamamış mıydık?
Namık Durukan Erbil’den bildiriyor;
“Kuzey Irak’ta çirkin gösteri. Erbil’de protesto gösterisi yapan binlerce KDP yanlısı, Türk bayraklarını parçalayıp yakarken, ordumuzu da tehdit etti. Süleymaniye’den sonra Irak Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesut Barzani’nin denetimindeki Erbil’de de olası operasyonda bölgeye girmeyi planlayan Türk askerine karşı protesto gösterisi yapıldı. ‘Türkiye’ye hayır, ABD’ye evet’, ‘Kürdistan Türk askerine mezar olacak’ sloganlarının atıldığı gösteride Türk bayrağı da yakıldı. Bazı göstericiler ise bayrakları dişleriyle yırtmaya çalıştı, bazıları da tükürerek hakaret etti.
Protesto gösterisi halka günler öncesinden duyuruldu. KDP yanlısı sivil toplum kuruluşlarının organize ettiği gösteri nedeniyle tüm kurumlarda resmi tatil ilan edildi, okullarda ders yapılmadı. Sabah Kürt parlamentosu önünde toplanan binlerce kişi buradan beş kilometre uzaklıktaki Birleşmiş Milletler merkezine doğru yürüyüşe geçti. İki saat süren protestoda göstericiler, BM görevlilerine isteklerini içeren bir mektup sundu. Mektupta Türk ordusunun Kuzey Irak’a girmesi durumunda savaş çıkacağı belirtilerek buna engel olunması istendi”. (4 Mart 2003 Milliyet)
Faruk BALIKÇI – Ferit ASLAN – İhsan DÖRKARDEŞ Erbil’den bildiriyor;
“Tarih 2003 yılı ve yine Mart ayı. Erbil sokakları… Binlerce kişi 12 yıl önce topraklarını kendilerine açan, sıcak aş, barınacak yer veren Türkiye’ye kin kusuyor. Yetmiyor, gölgesinde canlarını kurtardıkları ay-yıldızlı bayrağı yakıyor…
Kuzey Irak’ın Erbil Kenti’nde binlerce kişi protesto gösterisi yaptı. Türkiye’nin Kuzey Irak’a asker göndermesi protesto edilerek 4 Türk bayrağı yakıldı, ‘Kürdistan Türkiye’ye mezar olacak’ sloganı atıldı. Türkiye’nin Kuzey Irak’a müdahalesini protesto etmek için Erbil’deki tüm işyerleri ve okullar dün kapatıldı. Kürdistan Ulusal Parlamento binası önünde toplanan kalabalık, pankartlarla 3 kilometre uzaklıktaki Süryanilerin yaşadığı Aynkawa Semti’nde bulunan BM binasına kadar yürüdü. Göstericiler, Irak Kürdistan Demokrat Partisi (IKDP) kurucusu Molla Mustafa Barzani ile oğlu Mesut Barzani’nin fotoğrafları ile Kürdistan’ı temsil eden kırmızı-beyaz-yeşil renkli bayrakları da taşındı. Kalabalık yol boyunca, ‘Kürdistan Türkiye’ye mezar olacak’, ‘Kürtler kurban olmaya hazırdır’, ‘Türkiye ayak bağımızdır’, ‘Defol Türkiye’, ‘Türkiye hayal kuruyor, Bizim Barzanimiz var’, ‘ABD askerine evet, Türk askerine hayır’ sloganları attı.
Göstericileri yol boyunca Barzani’ye bağlı üniformalı peşmergeler kontrol altında tuttu. BM önüne gelen kalabalık burada sloganlarını sürdürerek Türk bayrağını yakmak istedi. Bir grup bayrağın yakılmasını önlemek isterken, tartışma çıktı. Daha sonra bayrağın yakılmasını önlemek isteyen grup, IKDP peşmergelerinin koruması altına alınmak istendi. Göstericiler buna taş atarak karşılık verdi. Başka bir grup, ayrı yerlerde 4 Türk bayrağını ateşe verdi. Aynkawa’daki BM temsilcisine sivil toplum örgütleri adına mektup verildi. Mektupta, Türk askerinin Kuzey Irak’a girmesine karşı çıkılarak, BM’den bunun önüne geçilmesi istendi, ‘‘Gelirlerse savaş olur. Savaştan yana değiliz barış istiyoruz’’ denildi”.(4 Mart 2003 Hürriyet)
Neden şaşırıyorsunuz?
Ama acaba 2012’de Ankara-İstanbul’da el üstünde tutulan, Washington’da “President” muamelesi gören ve protokolü uygulanan Barzani o Barzani mi?
Anlaşılan o ki “konjonktür” bir hayli değişmiş ve Şırnak Valiliği de değişen dünyaya ayak uydurmuştur;
“TÜRKİYE’de, Irak’ın kuzeyinde yer alan yönetim ve bölge için resmi olarak genellikle ’Kuzey Irak’ ve ’Bölgesel Kürt Yönetimi’ gibi ifadeler kullanılırken, Şırnak Valiliği’nden yapılan resmi bir açıklamada, bölgeden ilk kez ’Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ olarak söz edilmesi dikkat çekti.
Habur Mülki İdare Amirliği’nden yapılan açıklamada, Irak’a ihracat yapan firmaların, yarından itibaren Kalite Kontrol ve Gözetim Belgesi (SGS) ve Bureau Veritas isimli firmalardan belge almadan geçiş yapmayacağı belirtildi”. (Ferit ASLAN/ŞIRNAK, DHA.20 Mayıs 2012)
Hadi bakalım, kolay gelsin..
Gelsin de, yazının başında çizdiğimiz haritada Türkiye’ye biçtiğimiz “köprü” ve daha birçok rolde unuttuğumuz bir şeyler yok mu?
Batı ile doğu, Müslüman-Hristiyan, NATO-Varşova Paktı, kuzey-güney….. arasında geçiş-geçit-köprü görevi görüyoruz, stratejik reytingimiz tavan yapıyor da bir şeyi hiç mi hatırlamıyoruz?
“Ortak Türk tarihi okutalım.
Azerbaycan parlamentosunda milletvekili olan Prof. Jale Aliyeva, Türk devletlerinin ortak tarih ve coğrafya kitapları kullanması gerektiğini savundu.
Haber sitesi Gün.Az’ye konuşan Aliyeva, özetle şunları söyledi:
‘Sovyetler döneminde bu bölgede yaşayan Türkler, Azerbaycan Türkleri de dahil olmak üzere kendi ulusal tarihleri ve kökenleri hakkında çok farklı şeyler öğrendiler. Okul kitaplarımızda hâlâ bizi İranlılarla, Albanlarla ilişkilendirmeye çalışan Sovyet propagandasının izleri var. Sadece dil ve edebiyat değil, Türk milletlerinin tarih ve coğrafyasını konu alan kitapların da yayınlanması için büyük bir ihtiyaç duyuluyor.
Hepimizin Altaylardan gelen Türkler olduğumuz gerçeği uzun süre bizden gizlendi. Sovyet gizli servisi KGB, Türk dili ile ilgili konuları ‘Doğu ülkeleri edebiyatı’ diye genel bir başlık içine atıp kendi dilek ve çıkarları doğrultusunda istediklerini yazdı. Bu yüzden tüm Türk cumhuriyetlerinin özellikle tarih alanında yeni ve ortak bir kitap için çaba göstermesi gerektiğine inanıyorum. Bu konuya hükümetler düzeyinde eğilinirse hepimiz fayda sağlarız.” (Hürriyet.22 Mayıs 2012)
Sahi…. bir de Türkler vardı değil mi?
Var mıydı? 26 Mayıs 2012
57′NCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57′İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
[ii] “İMPARATORLUK’TAN CUMHURİYE’E BİR ÖMÜR”. Hüseyin MÜMTAZ. TARİH ve MEDENİYET Dergisi. Sayı 30. Eylül 1996)
Bir yanıt yazın