Anayasa Mahkemesi eski raportörü Ozzsman Can,”Bundan sonra bir tane Kemalist dahi Anayasa Mahkemesine,HSYK’ya gelemez”buyuruyor.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik,”Muhalefet partileri sistem tartışmalarını rejim tartışmalarına çevirmeye çalışıyor.Biz sistem tartışıyoruz,rejim tartışmıyoruz”derken,
Dindar ve kindar nesil yetiştirme ve tek din hedefinde Başbakan Erdoğan,Trabzon’da,”Bunlar tarihleri boyunca milletin karşısında durdular.Bizim gibi dimdik durup demokrasiyi kollamanızı rica ediyorum.Ben inanıyorum ki,81 vilayetimizden nice başarılı bakanlar,başbakanlar,cumhurbaşkanları belki de başkanlar çıkacaktır”diyor.
Türkiye AKP kurmaylarının Başbakan Erdoğan’ın onayıyla başlattığı,”Başkanlık Sistemine Geçiş”i tartışıyor.
*
Ozzsman,Çelik ve Erdoğan yılların çabasıyla, insanların eğitim ve sağlık gibi alanlarda kalitesini oluşturan insan sermayesi yatırımı ve kişiler arası ilişkilerde güvenin,
duyarlılıkların sağlanarak hedefe yönelişleri sosyal sermayesinden geliyor.
Ekonomik büyüme için gerekli bu yatırımlara akademisyenler,politikacılar,meslek mensupları ve piyasa aktörlerinin katılımı ve bilginin ortaklaşılmasıyla-bugünün,güçlü iktidarını oluşturmuş bulunuyorlar.
*
Kemalistler aklın ve ilmin rehberliğinde vicdan ve düşünce özgürlüğünde,Türk kültürünün çağdaş uygarlıklar düzeyine çıkarılması,tam bağımsız,ulusal birlik ve bütünlükle,seçme ve seçilme hakkında söz ve karar sahipliğinde,millet egemenliğinde huzur ve refah için toplumun temel kurumlarından devletin rejimi ve işleyişinde oluşturulan sistematikte millete ve insanlığa adanmış özgür bireyler olmak hedefinde yaşaya-dursunlar,
Ozzsman,Çelik,Erdoğan gibiler Kemalizmin Kürt-Alevi,türban,din-vicdan,ifade ve örgütlenme özgürlükleri,azınlıklar gibi sorunlarda ya da komşu ülkelerle ilişkilerde engel teşkil ettiği-o nedenle,hiçbir çözüm üretmediği öngörüsündedirler ve bu ideolojiyi devletin tüm kurumlarında tasfiye etmişlerdir..
*
Yerine İslamcılığın demokrasiye aykırı olmadığı savıyla,bütün varlıklara mutlak hakim Allah katından hareketlenilen ve hakimiyet o’na ait olduğuna göre kutsalmışcasına
-mesela,ulusal-milliyetçi gibi esaslarıyla belirlenen bir devletin olamayacağı vurgusu,siyaseten bu hakimiyetin müslüman halklar tarafından kullanılacağı düşüncesiyle
-şimdi,yeni bir anayasa ile Türk Devletinin rejimini dönüştürmeye çalışıyorlar.
*
Ozzsman,Çelik ve Erdoğan gibilerinin yeni Anayasa‘dan en temel beklentileri, onun toplum yapısına nufuz edici gücüyle toplumsal ilşkileri düzenlemesi ve sosyo-politik hayatı şekillendirmesidir.
Üstelik yeni Anayasa’nın, Türkiye’den Ortadoğu’ya değiştirilen sosyolojide bireysel dini duyarlılıkları ağır basan insan tipi yerine siyasal manada dini anlayışları ön plana çıkaran ve cemaatleşmenin ötesinde partileşmiş,hedefini kendi radikal dini referanslarında belirleyen insan tipini ortaya çıkarmaya yönelik bireyselliği temel alacağı çok açıktır.
Sosyolojiler değişirken çıkabilecek mezhepsel ve etnik kimliklerin ulusal ya da bölgesel çatışmalara neden olunmaması için yeni Anayasa’nın milliyetçi değil çoğunlukçu ve otoriter olması yanında “Başkanlık” modelini de sağlaması gerekiyor.
*
AKP iktidarı ve çevresince kamuoyuna, çoğunluğun daha iyi temsil edilmesi,yasama bağımsızlığını artıracağı,rejim istikrarına katkı koyacağı ve güçler ayrılığının garantisi olduğu gerekçeleriyle sunulan Başkanlık ya da Yarı Başkanlık sistemine,
Kemalistler Türkiye’nin Osmanlı da dahil olmak üzere hiç bir döneminde başkanlık sistemine sahip olmadığı,Osmanlı’nın 1876 Kanun-i Esasi’nin parlamenter sistemi,1921 Anayasa’sının yasama ve yürütme kuvvetlerinin TBMM’de birleştiği bir Meclis Hükümeti sistemini,1924 Anayasa’sının Meclis hükümetinin kimi unsurlarının korunmasıyla birlikte parlamenter sistem yönünde bir eğilimi,1961 Anayasa’sında klasik parlamenter sistemi,1982 Anayasa’sında yine klasik parlamenter sistem yanında devlet başkanının sorumsuz dolayısıyla yetkisizliği prensibini benimsemiş olduğu,
Halbuki Başkanlık ya da yarı-Başkanlık sisteminin katılığa yol açacağı,iktidar yoğunlaşması sağlayacağı ve Başkan ve Meclisin farklı partilerden olması durumunda kilitlenme yaşanabileceği gerekçesiyle muhalefet etmektedir.
*
Rağmen Kemalist muhalefetin esas gerekçesini Ozzsman,Çelik,Erdoğan gibilerin İslam Hukuku’nda devlet başkanlığı ile aynı anlamda kullanılan ve kendisinde yüksek hükümet organı niteliği ve yetkisine sahip bulunan birinin,“Mü’minlerin Emiri-Emirü’l Müminin“sıfatının gösterdiği görevle Başkan olması tasavvuruyla rejim değişikliğine kalkışma olasılığıdır.
Onlar ilahi hükümlerin devamı,dirlik ve düzenin sağlanmasını devlet başkanına bağlıyor,Devlet başkanına Muhammed Peygamberin vekili olarak toplumu yönettiği için”halife”,önder ve lider olması nedeniyle de “İmam” diyorlar.
Allah’ın Resulüne ve emir sahiplerine itaati emrederken,emir sahiplerinin Müslümanlardan olmalarını vurgulamasından hareketle Devlet Başkanının hiç bir şekilde kâfirleri temsil etmeyeceğine inanılıyor- o nedenle,Başbakan Erdoğan tek dinden bahsediyor!
*
Devlet Başkanı Emirü’l Müminin’dir- bu sıfatla, müminlerin kalbinde imandan kaynaklanan geniş bir sorumluluk uyandırmak,dini ve dinin hükümlerini korumak,düşmana karşı cihad etmek,sadakaların, zekât ve hayır hasenatın ve kafirlerden elde edilen vergiler gibi değerlerin toplanmasıyla devletin güvenliği ve kamu düzeninin korunması,devletin savunulması,kamu işlerinin kontrolü,adaletin sağlanması,malın idare edilmesi görevlerinde bulunacaktır!
*
Bu anlamda Ozzsman,Çelik,Erdoğan gibilerin Başkanlık Sisteminin bilhassa çağdaş rasyonalizmi esas alan, ne halk tarafından seçilen başkanın yürütme gücünü tek başına elinde bulundurması ve güçler ayrımı ilkesini katı biçimde uygulayan ABD Başkanlık Sistemine,ne de yürütmeyi güçlendirmek için seçilmiş bir cumhurbaşkanı ile hükümetin bulunduğu Fransa’daki yarı-Başkanlık Sistemine asla benzemediğini belirtmek gerekiyor.
*
AKP’nin sadece kendi hedefinde yürüdüğü,toplumsal uzlaşma arayışında olmadığı gibi toplumu kendi dünya görüşüne göre biçimlendirmeye hız verdiği bu süreçte,Kemalist tüm birikiminden Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin çabasıyla uzaklaşmış yeniCHP’den de hiç bir umut yoktur.
Türkiye Cumhuriyetinin çoğulcu demokrasi anlayışının hakim olduğu parlamenter rejim tehdit altındadır- o halde,neden Büyük Atatürk,”Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır”diyor?
Gelecek yazıda…
15.5.2012