Rusya’dan Türkiye’ye Kalkan Uyarısı…

Doç. Dr. Mehmet Seyfettin EROL, USGAM Başkanı - images11Doç. Dr. Mehmet Seyfettin EROL, USGAM Başkanı

Rusya Federasyonu Genelkurmay Başkanı Nikolay Makarov, Moskova’da gerçekleşen füze savunma sistemi konferansında çok net bir şekilde; “Kalkanı vururuz” dedi ve bu çıkışıyla “nükleer düello”daki tansiyonu daha da yükseltti.

Rus Genelkurmay Başkanı; son yıllarda ABD, NATO ve Rusya arasında sert tartışmalara neden olan, bundan dolayı da Moskova’nın gazını almak için “İran tehdidine” karşı Avrupa’yı korumak amacıyla inşa edildiği söylenen ve bir ucu da bize, “Malatya-Kürecik”e kadar uzanan Füze Kalkanı’nı işaret ederek; muhataplarına amiyane tabirle, “yemezler” dedi!

Dolayısıyla, Rus Ordusu’nun bir numarası tarafından yapılan tehdidin fazlasıyla ciddiye alınması gerekiyor, özellikle de Moskova ile bölgesel anlamda ihtilaflara ve yeni çıkar çatışmalarına “gebe olan”, sistemin alt yapısına “ev sahipliği” yapan Türkiye açısından.

Fakat ilginçtir, İran’ın ardından gelen bu “vururuz” açıklamasına bizim cenahtan yine “tık” yok. Oysa, Makarov’un bahsettiği “kalkan”, bizim “kılıç-kalkan oyunlarından” bildiğimiz kalkan değildi…

Onun için birilerine bu açıklamanın ne anlama geldiğini burada kısaca da olsa izah etmemiz gerekiyor!

***

Açıklama, her şeyden önce, Rusya’nın ulusal güvenlik noktasında ciddi anlamda bir tehdit algısı ile karşı karşıya bulunduğunu gösteriyor. Çünkü Rus Genelkurmayı’na  göre ABD, NATO üzerinden Rusya’yı “çevreleme” ve Rus nükleer gücünü “etkisizleştirme” anlamında uygulamaya koyduğu bu stratejisi ile bir üst aşamaya geçmek üzere.

Bu ise, Rusya’nın güvenlik politikalarına ve bu bağlamda uygulamaya koyduğu yeni nükleer doktrine açık bir meydan okuma olarak değerlendiriliyor.

Bir diğer ifadeyle, ABD’nin NATO üzerinden “Füze Kalkanı” adı altında uygulamaya soktuğu ve temelde Rusya’nın nükleer caydırıcılığını hedef alan bu proje, Moskova tarafından Rus askeri doktrininde ortaya konulan ve Rusya’nın bir saldırı veya saldırı olasılığı karşısında nükleer gücünü devreye sokmasına olanak tanıyan “önleyici nükleer darbe” ilkesinin anlamsızlaştırılması ile eşdeğer kabul görüyor.

Nitekim Makarov bu tespitimizi şu sözleriyle teyit ediyor: “Maalesef hali hazırda ABD ile Rusya arasında diplomasi yoluyla füze kalkanı problemine çözüm bulunamamıştır. ABD’de toplanacak NATO zirvesinde Avrupa üzerinde kurulan füze kalkanı ikinci etabı tamamlanarak kısmen çalışır hale geldiği ilan edilecek. Biz seyirci kalmak niyetinde değiliz. Rusya güvenliği açısından bir tehdit hissettiği an duruma göre kalkanın ilgili unsurlarını nerede olursa olsun ilk vuran taraf olabileceğini bu kürsüden ilan ediyorum.”

Dolayısıyla Moskova, geleneksel “Rus Kaba Gücü”nün  bir numaralı ismi üzerinden 20-21 Mayıs tarihleri arasında Şikago’da gerçekleştirilecek olan ve ABD’nin “önleyici darbe” girişimi açısından önemli kararların alınması beklenen NATO zirvesi öncesinde başta İttifak üyeleri olmak üzere, tüm dünyaya ciddi bir uyarıda bulunuyor. Daha somut bir ifadeyle, nükleer oyunda “kırmızı çizgisi”ni ortaya koymuş bulunuyor.

***

Türkiye’yi de çok yakından ilgilendiren bu son gelişme, Savunma Bakanı Anatoly Serdyukov’in “Durum, fiilen çıkmaz sokağa girmiş bulunuyor” açıklaması sonrası, Doğu-Batı arasındaki çok kutuplu yeniden yapılanma sürecinde Moskova’nın aldığı pozisyonu keskinleştirmesi açısından büyük bir önem arz ediyor.

Nitekim Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolay Patruşev de bu durumu şu sözleriyle özetliyor: “Siz hâlâ füze kalkanının dünya stratejik dengesini bozmadığını nasıl savunabilirsiniz.”

Dünyanın yeni bir Soğuk Savaş dönemine girdiği böylesi bir ortamda tarihe 08.08.08 olarak da geçen Ağustos 2008 Gürcistan Savaşı’yla hemen sınırlarımızın yanı başında yakaladığı bölgesel psikolojik üstünlüğü ve “kırmızı çizgiler” noktasındaki kararlılığını devam ettirmek isteyen Rusya’nın bundan geri adım atması, mevcut şartlar altında pek olası görünmüyor.  Özellikle de Arap Baharı’nın Kafkasya ve Türkistan boyutunun gündeme gelmeye başladığı, Rusya’nın Akdeniz’den tamamen silinmek istendiği ve Karadeniz-Hazar boyutunda suların ısınmaya başlandığı böylesi bir ortamda…

Ve göz ardı edilmemesi gereken bir diğer önemli “kırmızı çizgi” daha… Bundan bir kaç ay önce “İran’ı yedirmem” anlamında bir çıkış yapan Moskova’nın bu ülkeye yönelik saldırıyı yeni bir dünya savaşının başlangıcı olarak ilan etmesi, açıkçası Türkiye’yi de dolaylı bir şekilde içine alan son tehditlerden biriydi. Tabi birileri bunu görebildi ise…

Şimdi düşünme ve hayal kurma zamanı. Bırakın İran’a bir saldırıyı… Suriye’yi kırmızı çizgisi olarak ilan eden İran, yarın bir gün Suriye üzerinden (ve bu gidişle Irak da buna dahil olabilir) bir savaşa girdiğinde Malatya-Kürecik’teki kalkanı vuracak olursa, o zaman ne olur? Bunun hiç düşündünüz mü? Velev ki savaşa giren İran bu sefer dediğini yapmadı, yani Kürecik’i vurmadı ama kendisi vuruldu; peki, o zaman sizce Kürecik’teki kalkanı kim vurur?

 

Doç. Dr. Mehmet Seyfettin EROL, USGAM Başkanı - images11

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir