26 Nisan 2012 Perşembe günü benim için yine tarihi bir gün oldu.
Çok şanslıyım ki ülkemin varoluş ve kuruluş yıllarında birçok tarihi günü yaşama olanağını buldum.
Dün KKTC’nin, Mağusa ili, Sınırüstü köyü batısında TPAO ve KKTC Enerji ve Ekonomi Bakanlığı ortaklığı tarafından işletime sokulan Türk Yurdu-1 Arama Kuyusu’nun açılış törenine katıldım.
Heyecandan ve mutluluktan dizlerimin bağı çözüldü diyebilirim.
Aynı duyguyu 15 Ağustos 1974 günü akşamüstü, bir gün evvel Kıbrıs’ta II. Harekatı başlatmış olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin Mağusa’ya ulaşan 39. Tümenin öncü Mekanize Birliklerini görünce de hissetmiştim.
Az daha sevinçten kalbim duracaktı o anda.
Dizlerim heyecandan boşalmış, neredeyse mevziinin içine yığılmıştım.
Gelen mekanize birliğe iyi Türkçe konuşan Rum Milli Muhafız Ordusu birliği olabileceği endişesiyle hem temkinli yaklaşmış, hem de “İnşallah Türk Ordusudur” diye de gözlerimden süzülen yaşlarla dua etmiştim.
Çok şükür ki gelenler Mehmetçikti ve 96 yıl süren hasret bitmişti.
O günkü heyecanımı ve duygularımı hiç unutmadım; Unutmam mümkün değil zaten…
Barış Harekatı sonrası Kıbrıslı Türklerin ilk Meclisinde Milletvekili olarak yemin ederken, KKTC’nin ilan edildiği gün, Annan Planı Referandumunun sonuçları açıklandığında ve KKTC’yi Türkiye’ye bağlayan boru hattı ile Geçitköy Barajı’nın temeli atıldığı günde de aynı duygu fırtınasını yaşamıştım.
İşte dün de bu bana özgü, tarihi günlere özel aynı duygular içindeydim.
Yanı başımızda anavatan Türkiye’mizi gördüm. Güçlü anavatanımızı.
Gurur duyduğum, övündüğüm anavatanımı tüm haşmetiyle yanımda hissettim yine.
1878’de adanın İngilizlere kiralanmasından ve 1915 yılında da Büyük Britanya İmparatorluğu tarafından uluslararası kurallara aykırı olarak adaya el konulmasından sonra dahi bizleri hiç unutmamış olan Türkiye’miz bizlerle beraber ve bizlere güç katmak için kollarını kanatlarını germiş yanı başımızda duruyordu.
Bir başka gururum da Ekonomi ve Enerji Bakanı olan oğlumun açılış konuşmasını yapması ve bu ortaklığın altında imzasının bulunmasıydı.
Herkesin, tüm okuyucularımın da bu güzel ve onur verici duyguyu bir gün yaşamalarının kendilerine nasip olmasını dilerim.
Her ne kadar sondajlarda başarı oranının, dünya ortalamasına göre yüzde 0.1 yani binde bir olmasına rağmen benim bu bölgede petrol verilerine 2500 metre civarlarında rastlanacağına dair güçlü duygularım var.
İnancımın kökeninde 21. asrın teknolojik aygıtları, TPAO’nun dünyada sondaj aramaları ve petrol kuyusu açan şirketler arasında 11. sırada olması ve Shell şirketinin 1973 yılında bu bölgeden yaklaşık 10-15 km daha batıda hidrokarbon ürünleri araması yapmış olması yatıyor.
Shell şirketi Geçitkale bölgesinde, TPAO’nun sınır üstü köyünde inşa ettiği gibi dev bir arama kuyusu kulesi kurup sondaj yapmamıştı ama o dönemin teknolojisine göre yapılmış aygıtlarla araştırma yapmış, sondaja başlayacağını da açıklamıştı.
TPAO’nun kurduğu dev kule ile 10-15 km daha batıda Shell şirketinin bundan yaklaşık 40 sene önce arama yapmış olmasını kafamda birleştirdiğimde ortaya, tamamen benim değerlendirmelerime göre, Geçitkale ile Yeni İskele arasında bir petrol gölü veya doğal gaz deposu olduğu ortaya çıkmakta.
Her iki ünlü şirketin de, deneyimli personeli ve teknik elemanlarının çalışmaları sonucunda hata yapmış olduklarını düşünemiyorum.
KKTC’de petrol demek, adada barış ve yeni bir gelecek demektir.
Hayırlısı…
Ata ATUN
27 Nisan 2012
Bir yanıt yazın