“Karabağ’ın Ruhu Azerbaycan Üzerinde Dolaşırken”

Yrd. Doç. Dr. Reha YILMAZ
ÇAVSAM Müdürü

Karabağ, Azerbaycan’ın ayrılmaz bir parçası. Tarih boyunca Azerbaycan’ın kültürel ve siyasi birliği içerisinde yer almış bir parça. Bu birliktelik dilde, tarihte ve kültürde etkisini göstermiş ve essiz eserler ortaya çıkmış,Karabağ Hanlığı tarihi süreçte bu birlikteliğin kalıcı adı olmuştur. Son dönemde, özellikle son üç asırda Rusya’nın etkin siyasetiyle, Türk ve İslam unsurlardan arındırılmış, tampon bir bölge oluşturma çabaları sonucunda Ermeniler bölgeye yerleştirilmiştir. Ermeniler de bölgedeki Türk-Müslüman unsurları etnik temizliğe tabi tutmuş ve sonuçta bölgede mono Ermeni bir devlet kurmayı başarmıştır.Buna karşın Azerbaycan bu süreçten olumsuz etkilenmiş, Karabağ problemi bir çok alanda Azerbaycan’a maddi ve manevi büyük kayıplara uğramıştır. Bu alanlardan birisi de dış politikadır. Bağımsızlık sonrası dönemde dış politikanın en önemli unsuru olan Karabağ sorununun çözülmesi, yönetimlerin değişmesine rağmen Azerbaycan dış politikasının ana hedefi olmuş, Dağlık Karabağ’ın işgaline son vermek ve mültecilerin topraklarına dönmesi dış politikanın temel görevi olarak ilan edilmiş ve uygulamaya konulmuştur. Zaman içerisinde bu hedef, ülke içi siyasetinin de etkisiyle dış politika sisteminin değişmesini beraberinde getirmiştir.

Karabağ sorununu çözebilmek amacıyla bağımsızlık sonrasının ilke devlet başkanı olan Muttalibov, Rusya’ya yakın bir dış politika yürütmeye çalışmıştır. Muttalibov, Karabağ sorununun çözülmesi ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün sağlanması için verdiği türlü mücadeleye karşın Ermenileri durduramamıştır. Muttalibov’un büyük ümitler bağladığı Rusya, ikili davranarak, Ermenilere destek vermiş ve hatta Ermeni işgallerine Rus birliklerinin doğrudan katılması, işgalin büyümesini sağlayan en büyük etken olmuştur. Bu durum Muttalibov yönetiminde büyük hayal kırıklığı meydana getirmiş ve yeni çözüm arayışları başlamıştır.
Elçibey, Türkiye ve Batıya yönelmiş, iyi niyetle verilen büyük mücadeleye rağmen, Karabağ Sorunu’nda önemli bir gelişme sağlanmamış,sorun daha kötüye gitmiştir, bölgenin önemli stratejik bölgeleri birer birer düşmüştür. Ayrıca iç siyasette artan gerginlik, etnik grupların memnuniyetsizliği, daha önce devlet yönetimi deneyimi olmayan kadroların yönetime gelişi, makam ve mali kazanımlar için verilen iktidar kavgası ülkeyi siyaseten felç etmiştir. Bunun yanı sıra, Rusya ve İran’ın Elçibey’in milliyetçi politikalarına karşı verdiği reflektif tepki çok sert olmuş, ülkenin birçok bölgesinde etnik gruplar bağımsızlık mücadelesine başlamış, iç ayaklanmalarla ülke parçalanma aşamasına getirilmiştir.

Haydar Aliyev ve İlham Aliyev ise “Denge Siyaseti” yürütmeyi tercih etmiştir. Haydar Aliyev, Azerbaycan ve uluslararası konjonktürü dikkate alarak yeni ve gerçekçi bir dış politikaya, pragmatist bir yeniden yapılanmaya yönelmiştir. İlham Aliyev de iktidara gelince bu politikayı devam ettirmiştir. Bu politika ile öncelikle Azerbaycan, devamında bölgede barış ve huzuru sağlayacak ilişkilerin kurulması ve geliştirilmesi amaçlanmıştır. Dağlık Karabağ probleminin çözüme kavuşturulması özel bir önem arz etmiştir. Çünkü, Azerbaycan dış politikasının esasını Karabağ ve etrafındaki toprakların Ermeni işgalinden kurtarılması oluşturmaktadır. Zira, bağımsızlık sonrası süreçte iktidara gelen yönetimlerin dış politika hedefleri, programları, yeni siyasetler bu amaç doğrultusunda şekillenmiş ve uygulanmıştır. Ayrıca, savasın acı sonuçlarını hala yasayan halkta da bu sorunun çözülmesi noktasında önemli bir beklenti oluşmuştur.

Görüldüğü gibi, Karabağ Sorunu Azerbaycan’ı Rusya, ABD, AB, İran ve Türkiye arasında denge siyaseti yürütmeye mecbur etmiştir. Zira,Muttalibov ve Elçibey yönetimlerinin tek kutuplu politikalarının sonuçları ağır olmuş, ülke büyük zararlara uğramıştır. Aynı sonuçla karşılaşmamak için Aliyev yönetimi, dış politikada köklü değişikliğe gitmiş ve bu büyük güçlerle eşit yakınlıkta ve eşit şartlarda ilişkiye girmiştir. Hayatı süresince bunu başarıyla uygulayan Aliyev, ülkeyi bir yandan Batılı kurumlara entegre ederken, diğer yandan Rusya’nın önderlik ettiği BDT çatısı altında pasif olarak yer almıştır. Bir yandan İran ile ticari ilişkileri geliştirerek, İran’ın Ermenistan’la ilişkilerine müdahale etmeye çalışmış, diğer yandan Türkiye önderliğinde Gürcistan’la bölgesel ekonomik ve askeri işbirliğine yönelmiş, Türkiye’nin liderliğindeki uluslararası kuruluşa katılarak milli menfaatlerini bu platformlara taşımaya çalışmıştır.
Aynı şekilde Karabağ problemindeki gelişmeler Azerbaycan’ın uluslararası örgütlerle yakın işbirliğine itmiştir. Bu çerçevede BM, AP, İKT, GUAM, BDT gibi çok uluslu teşkilatlarla yakın işbirliğine giden ülke yetkilileri, Karabağ sorununun çözümü yanı sıra, Karabağ Savaşı’nın olumsuz sonuçlarından da kurtulmayı hedeflemiştir. Bu durum uluslararası teşkilatların ülke siyasetinde etkinliğini arttırmıştır. Karabağ probleminin çözümü küresel güçlerin de yönlendirmesiyle neredeyse tamamen AGİT Minsk Grubu’nun inisiyatifinebırakılmıştır. Ancak, zaman içerisinde bu grubun asbaşkanlığında istenen sonucun alınamaması Azerbaycan yönetim ve toplumunda ciddi endişeye sebep olmuş ve yeni arayışlara yöneltmiştir.

Bugüne gelindiğindeAzerbaycan’ın son dönemine damgasını vuran denge siyasetinin göreceli olarak başarılı olduğunu ifade etmek mümkündür. Lakin, bazı dönemlerde denge siyaseti yanlış yorumlanarak stratejik ortaklık düzeyinde işbirliği içerisindeki ülkeler, ülkenin temel sorunlarının kaynağı olarak görülen ülkelere tercih edilmiştir. Bu durum detaylı analiz edildiğinde, ülkede oluşan yeni kimliğin dış politikaya etkisini görmek mümkündür. Zira, “Azerbaycanlılık” olarak betimlenen bu yeni ulusal kimlik, dış politikaya, kimseye bağlı olmayan, bağımsız bir politikalarüretme ve uygulama olarak yansımıştır. Buna karşın, yeni dünya düzeninin çekirdeğinioluşturan küresel siyasetin gerçeklikleri bu tür bir siyasetin uygulanmasını oldukça zorlaştırmıştır. Bu nedenle, Azerbaycan’ın izlediği denge siyasetinin, küresel siyasetin gerçeklikleri karsısında etkili olabilmesi için ara çözümlere her zaman ihtiyaç duyulacaktır.

Sonuç olarak, Azerbaycan’ın farklı hükümetlerince farklı dış politikalar uygulansa da hepsinde Karabağ Sorunu merkezde yer almıştır. Bu politikaların başlangıcı ve sonucuna Karabağ problemindeki gelişmeler doğrudan tesir etmiştir. Zira,Muttalibov ve Elçibey yönetimlerinin iktidardan sert müdahalelerle indirilmesi Karabağ sorununun çözülemeyişi ile doğrudan bağlantılıdır. Aliyev’ler iktidarının son dönemde sert söylemlere gitmesi de Karabağ konusundaki olumsuz gelişmelerdir. Mevcut şartlarabakıldığında Karabağ probleminin yakın zaman diliminde çözümü mümkün gözükmemektedir. Bu nedenle, çatışmaların çözülmesine ilişkin kurallar çerçevesinde, problemin yeniden ele alınması, aracıların değiştirilmesi, problem çözme tekniklerinde değişikliye gidilmesi, Çin, Almanya ve Japonya gibi ülkelerin sürece dahil edilmesi kaçınılmazdır. Aksi takdirde problemin Filistin’deki gibi uzun yıllar devamı ve çözümsüzlüğe mahkum edilmesi kaçınılmazdır.


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir