EMPERYALİSTLERİN 1915 YUTTURMASI
Halûk Tarcan
Ermeni sorununda esas suçlu İngiltere, Rusya, Fransa, ABD ve onların dümen suyunda hareket eden Batılılar’dır.
· İngiltere, o zamanlar sömürgesi olan Hindistan’a Rusların yolunu kapamak için Doğu’da Büyük Ermenistan sözüyle Ermenileri aldatır
· Rusya, Büyük Ermenistan bahanesiyle Akdeniz’e inmek ister
· Fransa, Doğu’da kendine pay çıkaramayacağını bildiğinden Ermenilere Güney Doğu’da- tarihte asla var olmamış olan- Küçük Ermenistan -sözünü verir
· ABD, Orta Doğu’yu Protestan yapmak amacıyla yola koyulur.
Osmanlı İmparatorluğu 1774’te imzaladığı küçük Kaynarca antlaşması ile durgunluk dönemine girmiştir. Artık Hıristiyan dünyası için Türk tehlikesi yoktur. Dünyanın dört bucağında çanlar çalar.
Emperyalister ağızlarından salyalar akarak , İmparatorluğu parçalama plânları yaparlar. Plânlarını uygulayacak olanlar, Ermenilerdir.
RUSYA
· Ruhânî lider Argutyan ile Ermeni okulu kurucusu Lazaryan ARARAT Prensliği projesini hazırlarlar: 1779
· 1800: Çarlık Rusya Ermenileri yetiştirmek için Harp Akademilerinin kapsını açar..Ve..Bundan sonra bu hazırlıklar genişler…Çeşitli Ermeni isyanları düzenlerler. Sonuçta Rus Ordusunda 150bin Ermeni ile 1915’te Osmanlı topraklarına saldırır. Bu yıla kadar Ermenilerin yaptıkları küçük çaptaki katliamlar tam anlamıyla TÜRK SOYKIRIMI HÂLİNİ ALIR.
İNGİLTERE
· 1804: Londra’da ”British and Foreign Bible Society” kurulur. Görevleri; Anadolu’ya misyoner gönderip Ermenileri hazırlamaktır
· 1812: İngiliz Broken sözlüğü Doğu Anadolu’ya Turcomania yerine, ARMENİA adını verir (Broken Dic. London. 1815)
· 1828: Berlin konferansında bu ad resmileşir
· 1876: İngilizlerin Ermenilere ilgi duyması üzerine, Başbakan Gladston, sağ kolu James Briyce ile Londra’da İNGİLİ Z- ERMENİ BİRLİĞİNİ kurar. Amaç
· Türklerin Anadolu’dan kovulması, yerine Ermenilerin yerleştirilmesi, Protestan Ermeni Devletinin kurulması…Artık ok yayından çıkmıştır; İngiltere, İmparatorluğu bölüşmek için elinden geleni yapacaktır
FRANSA
· 1802: Napoleon Ermenilerden istifade ederek İngilizlerin Hindistan yolunu kesmeği düşünür. Bab-i-Âlî deki sefire fikrini sorar, cevabı “Sir, Ermeniler hayatlarından o kadar memnun ki…” , Napoleon, Mısır’a yönelir
· 1881-1882: İmparatorluk Fransa ve İngiltere arasında paylaşılır. İngiltere Mısır’ı, Fransa Tunus’u işgâl eder…
· Marsilya başta olmak üzere Ermeni basını Fransa’da ortaya çıkar. Her tür yalan ve iftirayla şiddetli bir Osmanlı İmparatorluğu karşıt propagandası başlar…Ermeni isyanları kışkırtılır, emperyalistler elçilik, konsolosluk, kiliseler ve basın yolu ile her tür maddî yardım, silâh, cephane yardımlarıyla Ermenileri desteklerler…Sonuçta Fransa Güney Doğu’yu işgâl eder.
ABD
· 1805-1810: Amerikan misyonerleri Orta Doğu ve Anadolu’yu Protestan yapma çabasına girişirler. Bu faaliyetin merkezi, “Beacon street 14 Boston”dur. Bu çaba, iflâs’a uğrar ve Ermenileri İmparatorluğa karşı kışkırtma şekline dönüşür. Arnavutköy’de, propaganda merkezi olan Robert College kurulur.
· Ürettikleri yalan telgraflara Talât Paşa’nın Ermeni jenosidi için emir verdiği tüm dünyaya yutturulur
· 1922: Wilson, Anadolu’nun etnilere göre bölünmesi
fikrini ortaya atar. Fakat
· Komünist Rusya yönetimindeki Türk devletleri
· Hindistan’daki 500 etni ile meşgûl olunmaz
· Lozan’ı imzalamaz…Ve bu güne gelinir
Çok kısa olarak emperyalistlerin Ermeni sorununu yarattıklarını gördük.
Bu emperyalistler Ermenileri tetikçi olarak üstümüze saldırtan ve ellerinden gelen bütün alçaklığı yaptıktan sonra ortaya hakem rolüyle çıkmaya utanmamışlar, utanmamaktadırlar.
Onlara göre
· 1915’te hiçbir şeyden haberi olmayan masum Ermenileri bu hain katil Türkler evlerinden alıp Mezopotamya çöllerinde katletmişlerdir.
Ve de bu yalanı yutturmak, aynı zamanda suçsuz olduklarına
dünyayı kandırmak için gene Ermenileri kullanmaktadırlar.
Karşımızda Ermeniler yoktur, doğrudan Emperyalist ülkeler vardır.
Uyguladıkları taktik ile, Ermeniler bizleri itham etmekte, biz de kendimizi savunmaya gayret etmekteyiz.
Artık savunma dönemi bitmiştir. Ermeni suçları çok yönlü olarak ortaya konmuştur.
Hücum dönemi başlamalıdır:
· AYAĞA KALK, EMPERYALİST! demeliyiz, ayağa kaldırıp suçlarını suratlarına çarpmalıyız… Yoksa daha çok yıllar bu ülkelere seçim malzemesi olmaya devam edeceğiz.
Tekrar hatırlatmak için
24 Nisan’da ne oldu?
Ermenilerin her yıl sözde “Ermeni soykırımının yıldönümü” diye andıkları 24 Nisan, devlete karşı eylemde bulunan ve suçsuz, korumasız insanları öldüren 235 komitecinin tutuklandığı gündür. Bu gün, sözde soykırım şöyle dursun, sözde soykırım savlarına temel oluşturduğu öne sürülen yer değiştirme uygulamasıyla bile ilintili değildir.
24 Nisan 1915‘te nüfus sayımlarına göre, İstanbul’da 77 bin Ermeni vatandaşımız yaşıyordu. Bunların içinde devletin yüksek makamlarında bulunanlar, hattâ Bakanlar Kurulu’nda olanlar vardı. İstanbul Ermenileri’nin sadece binde üçüne tekabül eden 235 örgüt üyesi tutuklandı.
24 Nisan‘da tutuklananlar, Taşnak, Hınçak ve Ramgavar terör örgütlerine mensup kişilerdi. Tutuklananların evlerinde ve işyerlerinde yapılan aramalar sonunda, orta çapta bir askerî birliğin donanımına yeterli miktardı,19 mavzer, 74 martin, 111 vinçester, 96 maniher, 78 gıra, 358 filovir silahları ile 3591 tabanca ve 45221 mermi bulundu.
Osmanlı Yönetimi’nin bu kararı uzerine hareket geçen Ecmiyazin Katalikosu Kevork, ABD Cumhurbaşkanı’ na şu telgrafı göndermiştir:
“Sayın Başkan, Turk Ermenistanı’ ndan aldığımız son duyumlara göre, orada kırım başlamış ve örgütlü bir terör Ermeni halkının varlığını tehlikeye sokmuştur. Bu duyarlı anda Ekselanslarının ve büyük Amerikan ulusunun soylu duygularına sesleniyor, insanlık ve Hristiyanlık inancı adına, büyük Cumhuriyetinizin diplomatik temsilcilikleri aracılığı ile hemen araya girerek, Turk fanatizminin şiddetine terkedilmiş Turkiye’deki halkımın korunmasını istiyorum.”
Başpiskopos Kevork’un telgrafını, Rusya’nın Washington Büyükelçisi’nin ABD’deki görüşmeleri izlemiştir. Bütün olup biten, yasadışı Ermeni komitelerinin kapatılması ve elebaşlarının tutuklanması olmasına karşın, olayı bir “kırım” gibi göstermeye çalışan Ermeniler, başta ABD ve Rusya olmak uzere, çeşitli sömürgeci devletleri kendi saflarına çekmeye çalışmışlardır.
Doç. Dr. Yusuf Sarınay’ın yaptığı arşiv araştırmasına göre, bu tutuklananlar Çankırı ve Ayaş’a gönderilerek gözetim altına alındılar ve kendileri için Osmanlı bütçesinden tahsis edilen 2897 kuruş ödenekle ellerini kollarını sallayarak kısa bir süre yaşadılar. Gözetim altında bulunanların büyük çoğunluğu, iki hafta sonra 8 Mayıs’tan itibaren serbest bırakılmaya başlandı. Sadece 57 kişi Suriye’ye (Derzor ) gönderildi. Geri kalanlar ise affedildiler.
Ermeni tarihçi ‘Palavraciyan’ın direktörlüğünü yaptığı Gomidas Enstitüsü’ne ismini veren meşhur müzisyen Gomidas’ın bütün tutukluluğu, Çankırı’da 13 gün zorunlu ikâmetten ibarettir. Hastalanınca İstanbul’a, oradan da Dahiliye Nezareti’nin özel izniyle Viyana’ya gitmiştir. 24 Nisan tutukluları arasında, tamamı da örgüt mensubu olmasına rağmen, tek kişi dahi idam edilmemiştir.
==========================================================
ERMENİSTAN ORTAOKUL TARİH KİTAPLARINDA YER ALAN TÜRK DÜŞMANLIĞI
VE ERMENİ SOYKIRIMI DERS NOTLARI
——————————————————————-
Şüphe edilmemek gerekirdi ki, Ermeni katliamı konusundaki sözler, gerçeğe uygun değildi. Aksine, güney bölgelerinde, yabancı kuvvetler tarafından silahlandırılan Ermeniler, gördükleri koruyuculuktan cür’et alarak bulundukları yerlerdeki Müslümanlara saldırmakta idiler. İntikam düşüncesiyle her tarafta insafsız bir şekilde öldürme ve yok etme siyaseti gütmekte idiler (NUTUK-1927)
————————————————————-
Bugün 24 Nisan.
Bugün dünyaya yayılmış Diaspora Ermenileri’nin sözde soykırımı iddialarını bulundukları yörelerde çeşitli etkinliklerle dile getirdikleri bir anma günüdür.
Dünya Ermenilerini birbirinden kopuk üç ayrı kategoride görmekteyiz. Birincisi 1991 yılında SSCB’den ayrılan bağımsız Ermenistan Cumhuriyeti topraklarında yaşayanlardır. Tamamen kapalı ve dışa bağımlı ekonomi sistemi içinde son derece fakir durumdaki Ermenileri temsil ederler.
İkincisi, bin yıldır Anadolu topraklarında yaşayıp bugün yine Türkiye topraklarında kalan Ermeni yurttaşlarımızdır.
Diğeri ise geçen yüzyılın başlarında Osmanlı Devletinden dünyanın dört bir yanına dağılan Diaspora Ermenileridir.
Bu üç grubun yaşantıları ihtiyaç ve beklentileri birbirinden çok farklıdır. Diaspora Ermenileri birbirinden çok uzak ve ayrı ülkelerde yaşamalarına rağmen bunları birbirine bağlayan tek fikir, Türk düşmanlığı ve geçmişte yaşandığı farz ve kabul edilen soykırımın intikamının alınmasıdır.
Bulundukları ülkelerde ciddi bir kimlik bunalımı içinde olan ve yaşadıkları yabancı toplum içinde yer tutma mücadeleri veren Ermenileri bir arada tutmak için tek yol ortak tarihi geçmişte atalarının yaşadıklarına inandırılan soykırım safsatasıdır. Bu psikolojiyi çok iyi değerlendiren küresel güçler; birbirinden binlerce kilometre uzaklıkta yaşam mücadelesi veren Ermeni toplumunu Türk düşmanlığı ortak fikrinde birarada tutabilmiş ve değişik yerlerden ve yönlerden ayni hedef doğrultusunda hareket etmeleri başarısını göstermişlerdir.
ABD başta olmak üzere Fransa, İngiltere ve Almanya dâhil AB içinde söz sahibi olabilecek bir ortam oluşturan ve kendilerine “Diaspora Ermenileri” adını veren emperyalizmin uşakları; bugünkü Türkiye topraklarında kalan ve Büyük Ermenistan olarak adlandırdıkları 22 ilimize (Sevr Antlaşmasında Ermenistan olarak belirlenen bölgeye) sahip çıkmak ve bu toprakların kendilerine verilmemesi halinde Türkiye’den tazminat almak konusunda ısrarlıdırlar. Ayrıca “Türkiye’nin kendilerinden özür dilemesi gerektiğini” de ileri sürerek “1915 Tehcir Kanunu” uygulamalarının “Katliam”, “1920 Sevr Antlaşması’nın” ise halen geçerli olduğu iddia etmektedirler.
Diaspora Ermenilerinin her yıl “Ermeni soykırımının yıldönümü” diye andıkları 24 Nisan, devlet aleyhine faaliyette bulunan ve masum insanları katleden 2345 çete mensubunun yargı önüne çıkarılmak üzere tutuklandıkları tarihtir. Aslında bu tarihin, sözde soykırım şöyle dursun, soykırım iddialarına temel oluşturduğu iddia edilen “Tehcir” uygulamasıyla dahi ilgisi yoktur.
Diaspora Ermenileri doksan yıllık bir reaitedir. Bunlar, geçen doksan yıl içinde Türkiye’ye açtığı savaşı bitmeyen bir hınç ile sürdürmektedirler. Bulundukları ülke yönetimlerini ve geniş bir kamuoyunu etkilemeyi başarmışlardır. O halde bizim yapmamız gereken bu grupla nasıl mücadele etmemiz gerektiğini bulup uygulamak olacaktır.
Türk düşmanlığı zannedildiği gibi sadece diaspora Ermenilerinde ve yaşlı kesimde kalmamıştır. Bugün Ermenistan Cumhuriyetinde yeni yetişen nesiller tam bir Türk düşmanı olarak yetiştirilmektedir.
Bilindiği gibi Ermeni tarihçilerin ve Avrupalı yardakçılarının düşünceleri iyice belirginleşmiştir. Buna göre; Ermeni katliamı ile Yahudi soykırımı aynı niteliktedir. Almanlar soykırımı tanıyarak cezalarını çekmişlerdir. Türkler de katliamı tanıyarak cezalarını ödeyeceklerdir. Hatta tarihi Ermeni vatanını da Ermenilere terk etmelidirler.
Bu husus Ermenistan Cumhuriyeti Eğitim ve İlim Bakanlığı Orta Öğretim 10. Sınıf Tarih Ders Kitabında anlatılan olaylarda açık bir şekilde anlatılmaktadır. Yani Ermeni çocukları Türk düşmanlığı ve soykırım fikirleri ile yetiştirilmektedir. Bugün Ermeni gençler dedelerinden kat kat daha fazla Türk düşmanlığına sahipler ve bu durum her nesilde daha da aşırı bir durum alacaktır. Bahsedilen kitapta “Ermeni Soykırımı” başlığı altında şu bilgiler verilmektedir.
” Ermeni Milletinin Sürgünü ve Yok edilmesi:
Birinci Dünya Savaşı Türk Devleti’ne topraklarında yaşayan Ermenilerle hesaplaşmaya imkân verdi. İmparatorlukta yaşayan ve Türk milletinden olmayan Müslümanların Türkleştirilmesi, Hristiyanların ise yok edilmesi planlanmıştı. Haziran 1914’te Jön Türk Devleti Trakya’da ve Küçük Asya’da yaşayan 90 bin Yunanlının gönderilmesine başlamıştı.
Batı Ermenistan ve Küçük Asya’da Ermenilerin yaşadığı yerler de Jön Türklerin insanlık dışı siyasetine maruz kaldı. Bunun yaratıcıları Talat Paşa (İçişleri Bakanı, 1917- 18’de Başbakan), Enver Paşa (Savaş Bakanı), Cemal Paşa (Donanma Bakanı, Filistin Cephesi Komutanı), Bahattin Şakir Bey (Jön Türkler Partisinin Komite Üyesi), Nazım Bey (Jön Türkler Partisi’nin Merkez Komite Üyesi, Eğitim Bakanı), ve başkaları.
Jön Türkler, Ermenileri yok ederek Ermeni sorununu sona erdirmeyi düşünüyorlardı. Ermeniler ve Ermenistan.. Osmanlı Devleti’nin Pan-Türkizm programının hayata geçirilmesi yolunda bir sorundu. Bu yıllarda Pan-Türkizm Türkiye’nin esas maksadıydı. Onlar Büyük Turan Türk Devleti’ni kurmayı düşünüyorlardı. Jön Türkler, bu devletin içine bütün Türk dilli milletleri toplamayı, sınırlarını Konstantinapol’ den Altay’a kadar uzatmayı arzuluyorlardı.
Ermenileri yok etmek için başka bir sebep de, imparatorluğun bütün ekonomik alanlarında Ermeni burjuvazisinin sağlam ve güçlü bir yere sahip olmasıydı. Yeni kurulan Türk burjuvazisine istenmeyen güçlü iktisadi rakipten kurtulmak gerekiyordu. Böylece Ermeni soykırımına başlamak için bütün siyasi ve iktisadi sebepler vardı.
Jön Türklerin ileri gelenleri, başlayan savaşın Büyük Britanya, Rusya, Fransa’nın işlerine karışmasına imkân vermeyeceğini hesaplamışlardı. Bu hususta, partinin gizli toplantılarından birinde Nazım Bey’in açıklaması kanıt idi: “Ben defalarca söyledim ve şimdi de tekrar ediyorum. Ermeni halkını tamamen yok etmek gerekir ki, ülkemizde hiçbir Ermeni kalmasın ve bu isim tamamen bütünüyle unutulsun. Şimdi savaş var. Böyle uygun zaman bir daha olmayacak. Bu devletlerin işe karışması ve dünya basınının şiddetle karşı koyması görülmeyecek.
1914 sonbaharında “Özel Teşkilat” kuruldu ve başkanlığı Bahattin Şakir Beye verildi. Bu teşkilata genellikle hapishanede yatmışlar, cezaevinden çıkmış caniler alınırdı. Ermenilerin kitlesel olarak yok edilmesi “Özel Teşkilat” birliğine emredildi. Birinci Dünya Savaşı yıllarında yalnızca Ermenilerin kitlesel toplu sürgünü, katledilmesinin yanı sıra diğer milletlerin; Asuriler’in, Yunanlılar’ın, Araplar’ın kırılması da bu özel teşkilata görev olarak verilmişti.
Türk Devleti’nin caniliği bu milletlerde vahamete yol açtı. Ermeni siyasetçileri de bu felaketi zamanında öngöremediler. Soykırım siyasetini yerine getirmek için Türk devleti, Ermenileri kendilerini savunma imkânından alıkoydu. Savaşın başında Osmanlı ordusuna 60 binden çok Ermeni çağrıldı. Onları 1915 baharından itibaren silahsızlandırıp cephe gerisine gönderdiler, İşçi birliklerine kaydırdılar. Ermenilerle beraber Osmanlı ordusundaki Yunanlılar da silahsızlandırıldı, Silahsızlandırılan Ermenilere en ağır işler verilirdi; yolların, köprülerin, istihkâmların yapılması ve yüklerin taşınması gibi. Sonra Ermeni askerlerini ellişerli- yüzerli gruplar halinde, askerlerin ya da polislerin kontrolünde bulundukları yerden çıkarırlardı ve yok ederlerdi. Arceş şehrinde 3,000 Ermeni askerini kışlalarda hapsettiler, onları yiyeceksiz bıraktılar. Onlardan 100 tanesini çıkarıp kurşuna dizdikten sonra kalan askerler muhafızların üstüne hücum ettiler, silahlarını aldılar ve kurtuldular. Polisler aynı zamanda Ermeni ahalisinin elindeki az sayıdaki silah ve cephanenin büyük kısmını topluyordu..
Jön Türk Devleti’nin sonraki adımı parti liderlerinin, ruhani temsilcilerin ve özellikle Ermeni düşünen beyinlerinin hapsedilip yok edilmesiydi. Bu adımla, hükümet Ermenileri onları idare eden ve teşkilatlandıran güçlerden mahrum etmeyi istiyordu. Zeytun’ da Nazaret Çavuş (Noraşharhıyan), Van’da ulusal hareketin ünlü lideri İşhan (Nikoğos Boğosyan), Osmanlı milletvekillerinden Vramyan (Onnik Dercakyan) ve daha pek çoğu hapsedilip öldürüldü. Urfa şehrinde 1OO’den çok Ermeni hapsedildi, öldürüldü.
Çoğunlukla 18-45 yaşları arasındaki Ermeni erkeklerini sürgüne yolladılar ve yok ettiler. Ve jön Türk Devleti savunmasız kalan kadınların, çocukların ve yaşlıların sürgün edilmesine, katledilmesine başladı. Valilere bu konuda emirler veriliyordu.
1914 sonbaharı ve 1915 ilkbaharından itibaren Ermeni halkının zorla sürgün edilmesi ve katliamı başladı. Türk Devleti Ermenileri sürgüne tabi tuttu. Nehirler arası çöl arazisine. Sürgün süresince göç edenlerin malları talan ediliyordu. Onlara askerler, polisler ve Kürt caniler eşlik ediyordu. Güzel kızlar zorla Müslümanların haremlerine götürüldüler. Sürgün yerine, çok az bir kısmı varabiliyordu. Örneğin Harput’tan sürgün edilen 18.000 Ermeni’den Halep’e toplam 150 kişi ulaştı. Kalanları ya öldürüldü ya da açlıktan, susuzluktan, çeşitli hastalıklardan öldü; veya yolda kaçırıldılar.
1915 sonuna dek Batı Ermenistan’da ve Küçük Asya/da Ermenilerin yaşadığı yerler tamamıyla temizlendi. Katliamlardan hiçbir sosyal tabaka kaçamadı. 1914–1918 yıllarında Jön Türklerin Ermenilere karşı yürüttüğü siyaset soykırım olarak adlandırılır. Çünkü onların amacı Ermeni milletinin kökünü kazımaktı. Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan 3 milyona yakın Ermeni’den 1,5 milyonu ya öldürüldü; ya açlıktan, çeşitli hastalıklardan ve azap-eziyet ten öldü. Sağ kalanlarsa vatanı terk ettiler, sahip oldukları talan edildi veya dinleri değiştirildi.”
Ermenistan tarih ders kitabının bu bölümünde Türklerin barbarlığından ve Ermenilere karşı soykırımından bahsedilirken bir sonraki “Savunma Savaşları” bölümünde, tehcir öncesi olaylar anlatılarak Ermenilerin Doğu Anadolu’da nasıl teşkilatlanarak Ruslarla birlikte kahramanca savaştıkları anlatılmakta ve bir kronolojik terslikle bir önceki bölümde anlatılanlar adeta unutulmaktadır.
Yeni kuşaklara tarihin bu şekilde tek taraflı olarak doğruluğu kesin olmayan bilgilerle ve komşu milletlere düşmanlıkla anlatılması devletler arasındaki ilişkilerin de yönünü belirlemektedir. Ayrıca bu durum Birleşmiş Milletler kararlarına da aykırıdır. Resmen Türk düşmanlığı yapılmakta ve yeni nesiller gerçek birer Türk düşmanı olarak yetiştirilmektedir.
Görüldüğü gibi Türkiye Ermenilerinin dışında kalan Ermeni toplumu yaşamlarının her safhasında Türk düşmanı olarak yetiştirilmektedir. Bu belirgin düşmanlığın ülkemize faturası giderek ağırlaşmaktadır. Devletçe planlı olarak karşı tedbirlerin alınması zamanı gelip geçmektedir.
Dr.Tahir Tamer Kumkale
Yazıları posta kutunda oku