1937’de Atatürk,”Büyük davamız,en medenî ve en müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmektir.Bu yalnız kurumlarında değil,düşüncelerinde temelli bir inkilâp yapmış olan büyük Türk milletinin dinamik idealidir.Başarı ancak türeli bir planda ve en rasyonel tarzda çalışmakla mümkün olabilir.İşaret ettiğim umdeleri Türk gençliğinin dimağında ve Türk milletinin şuurunda daima canlı bir halde tutmak,üniversitelerimize ve yüksekokullarımıza düşen başlıca vazifedir”diyor.
2012’de Fethullah Gülen yayımladığı tebliğde, geniş kitleleri etkileyebilen cemaatinin partilere siyasetleri bazında destek vermesinin ya da gerekirse bunu geri çekmesinin toplumun sigortası olduğunu açıklıyor.
Başbakan Erdoğan BDP sesleniyor,”Hükümet olarak terör örgütünü asla ve asla muhatap almayız.Bizim muhatabımız terörle arasına mesafe koymuş,terörün vesayetinden kurtulmuş-bu tanımı iyi dinleyin eşbaşkanlar,terör örgütünden emir almayan yani kendisine ait bir iradesi olan siyasetçilerdir” derken,
Mardin Artuklu Üniversitesi, Said-i Nursi’nin “Milliyet Fikri Ve Kürt Sorununa Dair Görüşleri” konulu sempozyum düzenliyor!
*
Çağdaş Türkiye’nin ideolojik karakterini belirlediği ilk andan beri etkilerini çözümsüzlükte ortaya çıkaran “İslamcılık” ve “Kürtçülük” o ideoloji doğrultusunda siyasal ve toplumsal yapılanmanın engeli olmuştur.
Üstelik bir süredir neoliberalizmin kurgusuyla Fethullah Gülen ve Recep Tayyip Erdoğan ya da cemaat ve AKP,çağdaş Türkiye’nin ideolojik karakterini tüm kurumlarda sonlandırmış ve yerine islamcı-liberal,çoğunlukçu,kanun devletini oturtmuş bulunuyor.
O rahatlıkla Fethullah Gülen,cemaatinin Türkiye toplumunun sigortası olduğunu tebliğ ediyor!
*
İslamcılar Atatürkçü ideolojinin merkezci,seçkinci ve otoriter zihniyette olduğu ve kurumlarıyla birlikte toplum üzerinde kontrolü ve tahakkümüyle demokrasi üzerinde vesayet oluşturduğu savındadır.
Çünkü -bakınız, bugün cemaatin temel argümanını da insanın yaratılış eksikleri nedeniyle insanın insana vereceği katkının eksik olduğu -o yüzden,peygamberlerin zuhur ettiği noktasında insan fıtratı oluşturuyor.
Fıtratî nitelikleriyle insanlık peygamberden başlatılıyor ardından cemaat lideri “tebliğ” göreviyle kafasındaki Allah,Kuran ve Sünnet’le insanlığı iman ve ahlak ile zenginleştiriyor,
Çağdaş düzeyi sorgulama, yakalama ve aşma anlayışı,insan hakları,düşünce, inanç ve girişim özgürlükleri,laik hukuk devleti, katılımcı demokrasi,liberal ekonominin benimsendiği bir toplumsal düzenin oluşmasına katkı koyma iddiası yok olmaya yüz tutmuş bulunuyor…
*
Nitekim Mardin Artuklu Üniversitesi’nde AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in,”Bediuzzaman diyor ki,biz Kürtler başkasına benzemeyiz.Bu çok önemlidir.Biz yakınen biliyoruz ki bizim sosyal hayatımız,Kürtlerin sosyal hayatları Türkler’in hayat ve saadetinden neşret eder.Bediüzzaman sürekli bu mesajları vermesine rağmen ve bütün ırkçılık hareketlerine karşı bir set gibi durmasına rağmen bölücülük ile suçladılar” ifadesiyle Said-i Nursi’nin “Milliyet Fikri Ve Kürt Sorununa Dair Görüşleri” konulu sempozyuma yol veriliyor!
Sempozyum hükümetin ve cemaatin Kürt Sorunu çözümüne yaklaşımını göstermesi bakımından dikkat çekicidir!
*
Sempozyumda Dicle Üniversitesinden Prof.Orhan Ayyıldız,kafalardaki milliyetçilik tortularının temizlenmesi gerektiğini söylüyor,”Artık,Kemalizm’e karşı çıktığımızı söylüyoruz.Altı ilkenin işte hiç birine katılmadığımızı söylüyoruz”diyor.
Nursi’nin bir talebesi,”1,5 milyar müslüman var.Biz niye ayrıyız?İslam Birliği niye bozuldu?Osmanlılar gitti,hilafet kalktı,islam alemi boğuşmaya başladı” diyerek zan’nını beyan ediyor!
*
Bugün cemaat ve AKP iktidarı çevrelerinden,kendi kendine taktığı lakabıyla Bediuzzaman-çağın hayret uyandırıcı şahsiyeti- ya da Said-i Nursi’nin,Osmanlının meşrutiyetleri döneminde etnik yapıdaki çalkantılar esnasında Kürt teâlisine mücadele eden -o nedenle, lakabının Kürdî ve Kürtçü olarak tanındığı,
Aslında Said-i Nursi’nin Osmanlı’da olduğu gibi her bir etnik yapının kendi örf ve adetlerini yaşatan ve koruyan bir devlet gerekliliğini savunan zamanın bediî,İslamın müdafiî ve mehd-i ahir zaman olduğuna işaret ediliyor…
*
İşbu nur’un yansımasında Dünya İmamı Fethullah Gülen, din’in sosyal yapıyı belirleyen bir sistematik olmasına izin vermeyen Anayasa’ya rağmen,
İslamcı vizyonunun İslami hilafetin temsilcisi Osmanlı’nın ardından oluşan Türkiye’de ve Arap-İslam devlet yapılanmalarında da siyaset ve sosyo-kültürel yapıların biricik belirleyeni olmaları yolundan gidiyor.
Bir yanıt yazın