Fethullah Gülen Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı üzerinden cemaatinin felsefesi,amacı ve duruşunu gösterir tebliğini yayınladı.
Deniz Baykal,”12 Eylül’ün demokratik,lâik rejime verdiği tahribatı giderinceye kadar,Türkiye’de tam ve gerçek demokrasi kuruluncaya kadar benim hesaplaşmam sürecek”
derken,
Abdullah Gül,”Orta Doğu’daki hareketlerin ardında illa bir ideolojik saik ve yabancı parmağı aramak biraz zorlama bir tahlil olacaktır”diyor.
Nükleer müzakereler için İstanbul’u değil Şam veya Bağdat’ı öneren İran’a,Recep Tayyip Erdoğan,”Şam ya da Bağdat alternatifi ipe un sermektir”yanıtı veriyor.
Bu inanılmaz gündem ne ifade ediyor?
*
Gülen cemaatinin felsefesi,amacı ve duruşunu gösterir tebliği iki ana hattan oluşuyor.
İlki cemaatin felsefesi ve amacı küresel bir fenomen olarak “Hizmet” ifadesiyle tanımlanıyor.
İkincisi cemaatin pozisyonu ve belirlediği ya da belirlenmesine ortak olduğu Türkiye’den Arap-İslam ülkelerine yeni siyasetle ilgili bilgi veriliyor.
İki ana hat -birlikte, “Gönüllüler”e tebliğ ediliyor…
*
İlkin”Hizmet,ilhamını inançtan alan,evrensel insani değerler çerçevesinde,birlikte yaşama kültürü oluşturmayı hedefleyen,gönüllülerden oluşan bir sivil toplum hareketidir”deniyor.
Bu tümcede adalet ve kudretiyle mutlak hakim Allah inanç kelimesindedir,ilhamdan kastedilen Vahiy’dir -ki,Kuran ve sünnet kaynağından içselleştiriliyor.
Evrensel insani değerler Muhammed Peygamber’in nitelikleridir ve o’ndan hareketle Mürşid Gülen hocaefendinin tebliğleriyle,”Hizmet,bir gönüllüler topluluğudur”
tümcesindeki gönüllüler ya da müridlerle toplumun kardeşlik ve dayanışma hissiyle iyilik,güzellik ve mutluluğa ulaştırılacağı bildiriliyor.
*
Halbuki çağdaşlık evren bilgisi karşısında bilge,sonsuz,yaratıcı Tanrı tasavvurunda insanın yetkinliğini ve enginliğini savunmaktadır.
Bilgi ve iletişimin dünya çapında bilgi ağı insanları yerelinden alıp küreselleştirirken,entellektüel sermaye denetimsiz ve açıktır,giderek bütün üretim faktörlerinin önüne geçiyor.
Hükümetler girdisi-çıktısı bilgi olan ve her an değişen dünyada daha çok bilgi üretmek ve kullandırmak üzere şeffaflık,verimlilik ve kaliteyi hedefliyor.
Büyük Atatürk’ün şeriatın karanlığından ve din adamının tasalludundan kurtarıp aklın rehberliğinde aydınlıklara çıkardığı Türk toplumunun yeniden o bataklığa sürüklendiğini, Hocaefendi’nin havsalasındaki tanrısına tapınıldığını görmek kahrediyor!
*
Tebliğin ikinci hattında,”Hizmet bir sivil harekettir.Ve sivil bir hareket olarak hiç bir resmi programın,siyasetin yahut ajandanın parçası,tamamlayanı yahut onunla alakalı bir olay değildir.Gönüllü,özerk ve hükümet-dışıdır”deniliyor.
Sivil medenî ya da İslamiyetin emirlerine göre,usulü dairesinde yaşama anlamındadır ve bu tav’rın kendini yönetme hakkında ya da muhtarlığına vurguyla özerk olduğu tebliğ ediliyor!
*
O halde Anayasa’da Cumhuriyetin niteliğini belirleyen 2.maddesine,”toplumun huzuru,milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde,insan haklarına saygılı,Atatürk milliyetçiliğine ve temel ilkelerine dayanan,demokratik,lâik ve sosyal hukuk devleti” ve din’in sosyal yapıyı belirleyen bir sistematik olmasına izin vermeyen Anayasa’nın 24.maddesine rağmen, hizmet’in nasıl da özerk karaktere büründüğü pekalâ anlaşılıyor.
Cemaatin bilumum sorunların Atatürk’ün tek partili döneminin ideolojik mirası sonucu oluştuğuna dair düşüncesi geçen on yılda AKP’nin demokratikleşme olarak adlandırdığı ve vesayet kurumlarının nufuzunun kırılmasıyla hareketin -işte,özerkleştiği tebliğ ediliyor…
*
Yıllarca insanların eğitim,sağlık gibi alanlarda kalitelerini oluşturmayla insan sermayesi yatırımı ile kişiler arası ilişkilerin,güvenin,duyarlılıkların sağlanması ve hedefe yönelişlerinden sağlanan sosyal sermaye yatırımından devasa sermaye birikimi oluşmuştur.
Özerk devasa cemaat sermayesi!
Tebliğde”Geniş kitleleri etkileyebilen Hizmet hareketinin partilere siyasetleri bazında destek vermesi ve gerekirse bunu geri çekmesi toplumsal sigorta mekanizması gibi düşünülmelidir”deniyor.
Siyasi partilerle kurulan ilişki toplumun sigortası olarak kabul ediliyor!
Bu cemaatin hükümet-dışı olduğunu,Türkiye’nin yeni derin devleti ya da yeni kurucu iradesinin kendisi olduğu anlamına geliyor.
*
Yine de korku dağları beklemektedir!
Tebliğ,”Demokrat ve gelişmiş Türkiye vizyonunu paylaşan kişilerin bilgi kirliliğine ve maksatlı propagandalara alet olmamasına”dikkat çekiyor.
Vesayet denilen Atatürkçülüğün doğrudan ve geleneksel yollarla memleketi geriye götürmesinin çok zorlaşmış olduğuna değiniliyor,”Ancak vesayet, bu sefer entrikalarla, dedikodularla velhasıl en kuvvetli insanları bile tuş edebilen zaaflarla karanlık emellerine geniş kulvarlar açabilir” ikazı unutulmuyor!
*
Neden CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal,”12 Eylül’ün demokratik,lâik rejime verdiği tahribatı giderinceye kadar,Türkiye’de tam ve gerçek demokrasi kuruluncaya kadar benim hesaplaşmam sürecek”diyor?
Ya da milyonlarca vatandaş,Türkiye Cumhuriyetinin şeyhler,dervişler,müritler,meczuplar memleketi olamayacağına inanıyor?
*
Hizmet tarihsel ve sosyolojik olarak Türkiye kaynaklı olduğu savındadır fakat temsil ettiği anlayış nedeniyle evrensel olduğunu vurguluyor.
Gerçekten ABD Siyonizmi Büyük Orta Doğu ve Medeniyetler İttifakı Projeleri doğrultusunda İslami hilafetin temsilcisi Osmanlı’nın ardından oluşan devlet yapılanmalarında haçlılaştırdığı islam vizyonunun siyaset ve sosyo-kültürel yapıların biricik belirleyeni olmaları için Gülen cemaatine ya da-son zamanda, başkalarına da destek veriyor.
Bu suretle ABD Siyonizmi hem köhne yargıları ve iktidar olmak hırslarından yakaladığı cemaatler,siyasal uzantı ve türevleriyle islamcı burjuvazi ve sermaye birikimi oluşturuyor ve bunları küresel ekonomiye entegre ediyor,hem de İslamın dünyada mal ve hizmetin ya da sermayenin önündeki -mesela, islami cihad gibi itikadî kimi engelini ortadan kaldırıyor.
*
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Harp Akademilerinde Kurmay adaylarına “Orta Doğu’daki hareketlerin ardında illa bir ideolojik saik ve yabancı parmağı aramak biraz zorlama bir tahlil olacaktır”derken,kotardıkları Haçlı İslamını kamufle etmeye çalışa-dursun,
ABD Siyonizminin Orta Doğu Krizinde Kasım 2012 Başkanlık Seçimini beklemek zaruretinden gelişen yıldırıcı süreçte,İran nükleer müzakereler için İstanbul’u değil Şam veya Bağdat’ı öneriyor.
Çünkü son olarak Erdoğan’ın “nükleer silah geliştirme niyetinin olmadığı kanıtla,ABD nükleer programına izin versin”teklifi İran’ı incitmiştir,”Akılsız dostum olacağına,akıllı düşmanım olsun”yaklaşımıyla,
Bütün İslam alemine Türkiye’nin oynadığı haçlı islamı siyasetini göstermeye yöneliyor.
Elbette Fethullah Gülen korkuyor…
7.4.2012
Bir yanıt yazın