Fransa Ulusal Meclisi’nde ‘ASALA Günü’ MAXIME GAUIN

Ulusal Meclis Başkanı Bernard Accoyer, “Bu tasarı Haziran 2012 seçimlerine kadar yasalaşmayacak çünkü hükümet zorunlu prosedürü kullanmak istemiyor” görüşünde. - MAXIME1

Ulusal Meclis Başkanı Bernard Accoyer, “Bu tasarı Haziran 2012 seçimlerine kadar yasalaşmayacak çünkü hükümet zorunlu prosedürü kullanmak istemiyor” görüşünde.

Ayrıca bazı senatörler de anayasaya aykırılık nedenleri üzerine yeni bir itiraz hareketi içinde.

MAXIME GAUIN / Araştırmacı – USAK

Fransız Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Josselin de Rohan, “soykırım inkar yasası” ile ilgili olarak  4 Mayıs 2011’de, “engizisyon dönemine ait, özgürlüğü yok edici ve gerici” demişti. Ermeni sorunu üzerine ilk sansür tasarısı senatörlerce büyük bir çoğunlukla reddedildi. Nicolas Sarkozy, tamamen seçimler nedeniyle, 22 Aralık tarihinde benzeri ve yeni bir tasarıyı oylamaya sundu.  Tasarı metni, Marseille milletvekili Valérie Boyer tarafından verildi. Tasarı birçok Fransız editörün, sosyal demokratlardan Jean Daniel muhafazakârlardan Yvan Rioufol aleyhte tutumuna, Pierre Nora’yı da içeren önemli Fransız tarihçilerin karşı açıklamalarına, Fransız Dışişleri Bakanı Alain Juppé’nin muhalefetine ve İçişleri Bakanı Claude Guéant’nin “hoşnutsuzluğuna” rağmen onaylandı. Çoğu zaman olduğu gibi, Sarkozy derinlemesine düşünmeden ve kendisiyle çelişmekten korkmadan hareket etti. Ermeni tasarı için, sadece elli milletvekili, toplamın yüzde onunu dahi bulmayan, oylamada yer aldı.

Ermenilere zehirli bir hediye

Aslında Boyer’in metni Ermeni milliyetçiliği perspektifinden olmasına rağmen tamamen amaca zarar verir niteliktedir. Gerçekten de yasa “Fransız hukukunca tanınmış soykırımların reddini” cezalandırmaktadır. Tanınan ise sadece sözde “Ermeni soykırımı” dır. Yirminci yüzyılın en büyük yargıçlarından biri olan ve 1980-1989 döneminde Anayasa Konseyi üyeliği yapan Georges Vedel’in son çalışması “Law of Recognition” (2001) da anayasaya aykırı tasarıları tüm açılarıyla incelemektedir. Tasarı anayasal prensiplerden uzak olmakla beraber yasal temellerden de yoksundur. Buna ek olarak “tanıma” kanunların geriye yürümemesi ve daha açık bir şekilde güçler ayrılığı ilkelerini ihlal etmektedir. Parlamento bir olayı soykırım olarak nitelendirmekle yabancı ve ölmüş insanlar hakkında karar vererek mahkeme gibi hareket etmiştir. Anayasa Konseyinin 1986-1995 dönemi başkanı, Eylül 2011’ e kadar senatör olan Robert Badinter bu noktayı üç defa (22.12.2011’de son kez) vurgulamıştır. Diğer önemli yargıçlar da aynısını yapmıştır.

Sonuç olarak Boyer’in önerisi yasalaşırsa ki, gerçekleşmesi zor, Ermeni aktivistler için tek ve somut sonuç Boyer tasarısının ve Anayasa Konseyince tanınmasının iptalidir. Aslında 2008’den bugüne sorunun Fransız yasası boyutu da var. Bu da anayasallığın önceliği sorunsalı (Question prioritaire de constitutionnalité). Eğer biri tarafından dava edilirseniz dava edildiğiniz yasanın anayasa ile uyumunun kontrolünü isteyebilirsiniz.  Hiç şüphesiz ki, anayasaya aykırı böyle bir tasarı reddedilecektir. Türkiye veya Türk gruplar Fransa’yı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine şikâyet edebilir.

Teröristlerin fan kulübü

Wall Street Journal, milliyetçi Ermenilerce desteklenen kararı Amerikan kongresinde 1984’te yasalaşmasını ASALA günü olarak nitelendirmiştir. Aynı nitelendirmeyi bu oylama da hak etmektedir. Boyer tasarısının sadık destekçilerinden olan Patrick Devedjian 1981-1984 yılları arasında ASALA’nın avukatlığını yapmış ve hararetli bir şekilde terörist aktiviteleri savunmuştur. Fransız Ermeni Birliği Koordinasyon Konseyi(CCAF) Eşbaşkanı Jean-Marc “Ara” Toranian Fransa’da 1976-1983 arasında ASALA’nın sözcülüğünü yapmıştır. Diğer Eşbaşkan Mourad Papazian ise 1980’ler boyunca JCAG/ARA gibi diğer Ermeni terörist grupları desteklemek için coşkulu makaleler kaleme almıştır. JCAG/ARA, Türk diplomat Yılmaz Çolpan’ı 22 Aralık 1979’da Paris’te öldüren gruptur. Toranian ve diğer CCAF liderleri Türkleri olmasa bile Türkiye’yi “cellât” olarak nitelendirmektedir. CCAF PKK’yı şifahen de olsa desteklemektedir.

Boyer tasarısını destekleyen konuşmalar absürtlükler, mantık hataları ve yarı gerçekler koleksiyonu gibiydi. Çoğu milletvekili ve hükümet üyesi tasarının bir hükümeti ya da belirli bir “soykırımı” hedef aldığını reddetti. Aslında tasarı tamimiyle Türk-Ermeni sorununa odaklanmakta ve reddedilen iddialar tasarının kendisinde açıkça yer almaktadır. “Bu iddialar, herhangi bir Türk ya da Fransız tarihçinin kendi kendini yalanlayan bu gerekçelere itibar edebileceği haksızlığına inanma gibi bir durumu da ortaya çıkarmıştır.

Fransız Türk Dostluk Grubu Başkanı Michel Diefenbacher meclisin onurunu kurtardığı güzel konuşmasında şöyle dedi: “Tasarı anayasaya aykırıdır ve Türk Ermeni ilişkilerini geliştirmek yerine zarar verecek bir düzenlemedir.” Milletvekili Jacques Myard ise tasarıyı düşünceye karşı bir suç olarak nitelendirmiştir.

Bu karanlık olay seçimler nedeniyle yaşanmıştır. Sarkozy böyle bir tasarının oylarını yükselteceğine ve muhalefetin de Ermeni oylarını kaybedeceği korkusuyla karşı çıkamaya cesaret edemeyeceğine inanarak hata yapmaktadır.

Şimdi sırada ne var?

Türk otoriteleri, uluslararası hukuk çerçevesinde ekonomik misillemelerle tehdit etmekte ve Fransız kültürünü ve dilini kötü sonuçlara karşı uyarmaktadır. Başka ne yapabilirler? 2001 yılında ekonomik kriz Türkiye’yi caydırıcı tedbirler almaktan alıkoymuştu ve sonuç olarak bu durum diğer parlamentolarca tanınmaya yol açmıştı. 2006-2007 yıllarında tasarının senatoda oylanmayacağı sözü Türkiye’nin sert tepkiler vermesini önlemişti. Şimdi, böylesi Türkiye karşıtı, özgürlükleri yok edici ve anayasaya aykırı bir girişim ilk defa Başkan tarafından desteklenmektedir. Her rasyonel insan çatışmadan kaçınmalıdır fakat caydırıcı tepkiler Ankara için bir zorunluluktur.

Fransız Hükümeti’nde ilginç korku işaretleri yetersiz de olsa var. Ulusal Meclis Başkanı tasarı karşıtı Bernard Accoyer şöyle dedi: “Bu tasarı Haziran 2012 seçimlerine kadar yasalaşmayacak çünkü hükümet zorunlu prosedürü kullanmak istemiyor.” Gizli olmayan şey ise bazı senatörlerin anayasaya aykırılık nedenleri üzerine yeni bir itiraz hareketi içinde olmasıdır.

Bu acınası girişim en azından ilk defa Fransa’da yaşayan Türklerin, Fransız vatandaşı olanlarda dahil, önemini göstermesi açısından pozitif sonuçlar doğurdu. 3000 ile 5000 arasındaki Türk, Ulusal Meclis önünde gösteriler yaptı. Binlercesinin de polis tarafından gösterilere katılması engellendi. Son zamanlarda kurulun Fransız Türk Birliği Koordinasyon Komitesi milletvekilleri için Le Monde gazetesinde tam sayfa açık bir mektup yayınladı.

Şimdi herkesin görevi Fransa’daki temel özgürlükleri göz önünde bulundurarak 2012 Haziran ayındaki Orwellian (Orwalcı?) tasarı destekçilerini yenmek için katkıda bulunmak ve son olarak geri kalan Fransız politikacıları bilgilendirmektir.

[email protected]

Ulusal Meclis Başkanı Bernard Accoyer, “Bu tasarı Haziran 2012 seçimlerine kadar yasalaşmayacak çünkü hükümet zorunlu prosedürü kullanmak istemiyor” görüşünde. - MAXIME1

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir